Virüs hangi organlarda kalıcı hasar bırakıyor?

Yeni tip Koronavirüs (Covid-19) tedavisi görüp iyileşen kişilerin hâlâ risk altında olabileceği belirtildi.
Şu ana kadar dünyada 11,2 milyon kişiye bulaşan ve 600 bine yakın kişinin ölümüne sebep olan yeni tip Koronavirüs (Covid-19) hakkında her geçen gün yeni bir bilgiye ulaşılıyor. 

Hekimler, hastalığı ağır şekilde geçirenlerin “Hastalığı atlattık, tamamen iyileştik.” diyemeyebileceğini söylüyor.

Florance Nightingale Hastanesi’nden Kalp Cerrahı Op. Dr. Bülent Polat, Covid-19’un organlarda kalıcı hasarlara sebep olabileceğini belirtiyor.

“HASTALIĞI AĞIR ATLATAN YÜZDE 15’LİK KESİM RİSK ALTINDA”

“Covid-19, bünyede kalıcı hasar bırakıyor mu?” sorusuna, “Evet, ihtimal var.” cevabını veren Dr. Polat, şunları söyledi: “Semptom gösteren, testi poizitif çıkan Covid-19 hastalarının yüzde 85’i ayakta atlatıyor, hastaneye yatsa bile kısa süre kalıyor. Yüzde 15 ise hastalığı ağır atlatıyor. Bu kesim risk altında. Covid-19, sadece bir virüs enfeksiyonu değil, vücudun bağışıklık sistemini ağır tahrip eden, iltihabi (enflamatuvar) bir hastalık.”

RİSK ALTINDAKİ DÖRT ORGAN

Covid-19’un hangi organlarda kalıcı hasar bıraktığı sorusuna da cevap veren Polat, "Dört grup öne çıkıyor. Bunlar akciğerler, kalp, beyin ve böbrekler." dedi.

Hasarın ilk başta genellikle akciğerlerde başladığını vurgulayan Bülent Polat şu ifadeleri kullandı: "Akciğerler iltihabî sıvıyla doluyor. Buradaki (akciğerlerdeki) hava keseciklerinin etrafında tıkanıklıklar oluşuyor ve hava keseciklerinin içi de iltihabî sıvıyla doluyor. Bu durum, hastanın havadaki oksijeni almasını engelliyor. 

Kişi nefes alamadığından, havadaki oksijeni kana da geçiremiyor. Bu nedenle de hastaları kurtarmak için dışarıdan maskeyle oksijen veriliyor ya da suni solunum cihazıyla, yüksek basınçlı şekilde hava veriliyor. 

Akciğerdeki hücreler ve hava kesecikleri hayatiyetini kaybediyor, o bölgeler artık işe yaramaz doku (fibrosis) haline dönüşüyor. Bu durum, akciğerlerin performansını azaltıyor ve kalıcı hasara neden olabiliyor.  Kişi, akciğer yetersizliği çeken bir hastaya dönüşebiliyor."

"KİŞİ, TABURCU EDİLSE DE İLAÇLARA BAĞIMLI YAŞAMAK ZORUNDA KALABİLİYOR"

Bir diğer riskli grubun ise kalp olduğunu belirten Polat, Covid-19'un ağır şekilde geçirilmesinin buradaki (kalp) hücrelere zarar verebildiğini söyledi. 

Hem virüs hem de stokin fırtınasının kalp kas hücrelerini iltihaplandırabildiğini (miyokardit) belirten Polat şöyle devam etti: "Bu sebeple kalp, kasılma olayını gerçekleştiremiyor. Hasta, gerekli makinelere bağlanarak kalbi tedavi edilmeye çalışılsa da, akciğerde olduğu gibi kalp kas hücrelerinde de belli bir kısmı hayatiyetini kaybediyor ve bu kişinin kalbinin pomba kapasitesi yüzde 70’lerden yüzde 25-30’lara düşebiliyor. 

Bu durum, kalıcı bir kalp yetersizliğine (kardiyomiyopati) yol açıyor. Kişi, taburcu edilse de sürekli olarak ilaçlara bağımlı yaşamak zorunda kalabiliyor."

"DAMARI TIKANIP, KALP KRİZİ GEÇİRİP, ANİ ÖLÜMLE HAYATINI KAYBEDENLER VAR"

Virüs ile birlikte bağışıklık sisteminin aşırı tepkisinin aynı zamanda kalbi besleyen koroner damarlarda, damar içindeki hücreleri bozup pıhtılaşmaya sebep olabildiğini ve bu yüzden damar tıkanıklığı görülebildiğine değinen Polat, "Bu durumda kalp krizi meydana gelebiliyor. Gençlerde ya da hiç kalp krizi geçirmemiş, orta yaştaki bir bireyde de Covid-19 sebebiyle damarı tıkanıp, kalp krizi geçirip, ani ölümle hayatını kaybedenler var." dedi.

Polat, "Hayatını kaybetmese bile, kalp krizi kalpte hasara neden olduğundan, bu kişilerde kalp yetersizliği görülebiliyor. Yine ilaçlara bağımlı, sıkıntılı bir hayata sürüklenebiliyorlar." yorumunu yaptı.

"KALICI FELÇ OLUŞABİLİYOR"

Üçüncü riskli grubun ise beyin olduğunu belirten Bülent Polat, "Beyinde de kalpte olduğu gibi iki safhada hastalık oluşuyor. Gerek virüsün gerek ise bağışıklık sisteminin saldırısı ile beyin hücrelerinde hasar oluşabiliyor. Kalıcı beyin hastalıkları ortaya çıkabiliyor. Aynı kalpteki damarları tıkadığı gibi, bu hastalık beyin damarlarını da tıkayabiliyor. Aşırı pıhtılaşmaya neden olabiliyor, beyindeki damarı tıkabiliyor ve kalıcı felç oluşabiliyor." diye konuştu.

Kalıcı hasar meydana gelebilecek dördüncü ve son grubun ise böbrekler olduğuna değinen Polat, vücut harap olduğu ve kalbin yeterli miktarda pompalama yapamadığı için, akciğere oksijen gelemediğini ve bu durumun böbrek yetersizliğine neden olabildiğini belirtti. 

"KALICI BİR ŞEKİLDE DİYALİZ HASTASI OLABİLİYOR"

Covid-19 tedavisi için verilen ilaçların da böbrek yetersizliğine sebep olabildiğini vurgulayan Polat, "Hem kalp yetersizliği hem oksijen yetersizliği hem de ilaçlar sebebiyle böbrekler, ağır derecede hasar görüp fonksiyonlarını yitirebiliyor. 

Kronik böbrek yetersizliği gelişebiliyor ve kişi, kalıcı bir şekilde diyaliz hastası olabiliyor. Hastaneden gitse, Kovid-19'u atlatsa bile, artık diyalize bağlı, böbrek yetersizliği hastası oluyor ve ileride bu bireye böbrek nakli gerekebiliyor." dedi.

“DİYABETE DE SEBEP OLABİLİYOR”

Covid-19’u ağır şekilde geçirip, iyileşen kişilerde, dört büyük organdaki hasarın yanı sıra diyabetin de görülebileceğini belirten Polat, “Virüs, pankreastaki insülin yapan hücreleri de yok edebiliyor ve kalıcı şeker hastalığına sebep olabiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu ağır hastalıklar göz önünde bulundurulduğunda virüsten korunmak için her türlü çabayı sarf etmenin önemine vurgu yapan Op. Dr. Bülent Polat, rehavete kapılmayarak hijyen, sosyal mesafe ve maske kuralını uygulamaya devam etmenin şart olduğunu söyledi.

“BİZİ VİRÜS DEĞİL, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ ÖLDÜRÜYOR”

Polat, virüs bulaşan kişilerin hayatını kaybetmesine virüsün değil, bağışıklık sisteminin sebep olduğunu da sözlerine ekledi: “Bağışıklık sisteminin kendisini korumak için virüse tepki vermesiyle ağır tahribatı yapan süreç ortaya çıkıyor. Yüzde 15’lik kesimde ise enflamatuvar süreç başlıyor ve bağışıklık sistemi, virüsü yok etmek isterken tüm hücrelere saldırarak, hayati organlarda hasara sebep oluyor.”

HİDROKSİKLOROKİN ÜZERİNDEKİ ÇALIŞMALAR 

Bülent Polat, Independent Türkçe'ye verdiği mülakatta aşının uygulanacak hale gelmesinin en az 1 seneyi bulacağı gerekçesiyle bireyleri koruyacak aşıdan başka ne olabilir sorusunun gündeme geldiğini, "Hidroksiklorokin" isimli ilacın öne çıktığını söyledi.

Polat, “Aşıdan başka bizi koruyacak bir şey var mı? diye araştırıldığında, yurt dışında Hidroksiklorokin’in koruyucu olarak kullanılması işe yarar mı diye çalışmalar yapılıyor. Hindistan’da sağlık personellerinde bu ilacı koruyucu olarak sağladılar ve olumlu sonuç elde edildi. İkinci dalga ihtimali var, bu ilaçtan fayda görülürse bu dalga daha rahat atlatılabilir diye umut var.” dedi.
04 Temmuz 2020 19:39
DİĞER HABERLER