Vücudumuzun sessiz düşmanı ve beslenmenin şaşırtıcı gücü

'İltihap' vücudumuz için hem hayati bir savunma mekanizması hem de büyük bir tehdit... Samanyoluhaber.com yazarlarından Esra Büyükcombak iltihapla ilgili çoğumuzun bilmediği önemli konuları yeni yazısında anlatıyor.
Vücudumuz, bizi enfeksiyonlardan ve yaralanmalardan korumak için iltihaplanma adı verilen hayati bir savunma mekanizmasıyla yaratılmıştır. Ancak, bu doğal tepki, kontrolsüz bir şekilde uzun süre aktif kaldığında, sağlığımızın en büyük tehditlerinden biri haline gelebilir. Kronik iltihap, sadece bir semptom değil, diyabet, kalp hastalıkları, kanser ve hatta Alzheimer gibi birçok ciddi hastalığın altında yatan sessiz bir düşmandır.

Tıbbi terminolojide, "-it" ekiyle biten kelimeler oldukça yaygındır: artrit, kolit, hepatit, miyokardit gibi. Bu ek, "iltihap" anlamına gelir ve genellikle iltihabın vücudun hangi bölgesinde olduğunu belirtmek için kullanılır. Örneğin, artrit - eklem iltihabı, kolit - kalın bağırsak (kolon) iltihabı, hepatit -  karaciğer iltihabı, miyokardit  -  kalp kası iltihabıdır. Yani, "-it" eki, iltihabın yerini tanımlamak için bir yol gösterici gibidir.

Herkeste iltihaplanma görülebilir. Bu, bağışıklık sisteminizin enfeksiyona veya yaralanmaya verdiği doğal bir tepkidir; örneğin, parmağınızı kestiğinizde veya sivrisinek ısırığına maruz kaldığınızda oluşan kızarıklık, şişlik ve kaşıntı iltihaplanma olduğunun göstergesidir. Bu belirtiler, vücudunuzun hasarı onarmak ve enfeksiyonu önlemek için çalıştığını gösterir. İyileşme süreci tamamlandığında, bu belirtiler kaybolur ve vücut normale döner.

Ancak bazen, bağışıklık sistemi olması gerekenden fazla tepkiyle vücudun sağlıklı dokularına zarar verebilir. Bu aşırı tepki, sağlıklı dokuların zarar görmesine ve gereksiz iltihaplanmaya, şişlik, ağrı ve fonksiyon bozukluğuna yol açabilir. Bu duruma otoimmün hastalıklarda sık rastlanır; örneğin, eklem iltihabında bağışıklık sistemi eklemlere saldırır, bu da ağrıya ve sertliğe neden olur. Bağışıklık sisteminin bu gereksiz tepkisi, tıpkı aşırı sulanan bir bitkinin köklerinin çürümesi gibi, vücudun dengesini bozar.

Peki, bu yaygın ama gözden kaçan sorunla nasıl başa çıkabiliriz? Ne yediğimizin ağrı seviyelerimizi nasıl etkilediğini anlamak hayati önem taşır. Bilinçli bir bakış açısı, ağrı yönetimi sürecinde önemli bir rol oynayabilir. İster ortopedik sorunlarla, ister kronik ağrıyla uğraşıyor olun veya sadece daha sağlıklı, daha zinde bir yaşam hedefiniz olsun beslenme tercihlerinizin ne kadar etkili olduğunun farkına varmanız ve alışveriş sepetinizi ona göre doldurmanız oldukça önemlidir. Araştırmalar, yediklerimizin vücudumuzdaki iltihaplanma seviyelerini artırabileceğini veya azaltabileceğini giderek daha net bir şekilde ortaya koyuyor. İşlenmiş gıdalar ve şekerle dolu bir diyet iltihaplanmayı körüklerken, doğru yiyecek seçimleri bu süreci yavaşlatmanın en etkili yollarından biridir. İltihap önleyici bir diyet, sadece ne yiyip ne yemediğiniz değil, aynı zamanda yemek yeme şekliniz ve zamanlamanızla da ilgilidir.

Bir diğer soru hepimiz yiyeceklere karşı aynı inflamatuar tepkiyi mi gösteriyoruz?
2020 yılında yapılan bir araştırma, yediğimiz yiyeceklerin tetiklediği iltihaplanma tepkilerinin kişiden kişiye büyük ölçüde değişebileceğini ortaya koydu.

Araştırma, sağlıklı görünen yetişkinlerde bile yemek sonrasında farklı metabolik tepkiler gözlemlendiğini gösterdi. Bu farklılıklar, vücudun yağ ve şekeri temizlemek için ne kadar hızlı ve etkili çalıştığıyla ilgilidir. Zayıf metabolik tepkiler, vücudun bu maddeleri temizlemede zorlanması durumunu ifade eder ve kalp hastalığı, tip 2 diyabet gibi inflamatuar hastalıkların riskini artırır. Örneğin, aynı kek verildiğinde, bireyler arasında kan şekeri, insülin ve kan yağlarının artış oranı sekiz kat kadar farklılık gösterebilir. Yani, herkesin yiyeceklere verdiği tepki benzersizdir ve ortalama bir genel tepki tanımlamak mümkün değildir. Bu da, beslenmenin kişiye özel olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösterir.

Market alışverişinizi daha sağlıklı hale getirmek için dikkate almanız gerekenler:

Alışveriş Sepetinizde Daha fazla Olması Gerekenler


• Turpgiller: Brokoli, karnabahar, lahana gibi sebzeler.
• Turunçgiller: Portakal, greyfurt ve limon gibi meyveler.
• Renkli Sebzeler: Biber, havuç, balkabağı ve koyu yeşil yapraklı sebzeler.
• Koyu Mor Meyveler: Yaban mersini, böğürtlen ve erik.
• Sağlıklı Yağlar: Zeytinyağı, avokado yağı.
• Bitki Bazlı Proteinler: Fasulye, mercimek, nohut.
• Baharatlar: Zerdeçal, zencefil, karabiber, sumak, kişniş.

Alışveriş Sepetinizde Olmaması Gerekenler

• İşlenmiş Gıdalar: Sosis,salam  gibi işlenmiş et ürünleri.
• Kızartmalar: Cipsler, patates kızartması.
• Rafine Karbonhidratlar: Ekmek, pirinç ve makarna.
• Şekerli İçecekler: Gazlı içecekler, tatlandırılmış çaylar.

Su İçmenin İltihaplanmaya Etkileri

Su içmek genellikle göz ardı edilir ancak iltihap seviyesinin düşürülmesi ve ağrı yönetimi için çok önemlidir. Su, eklemlerin uygun şekilde yağlanmasını sağlar ve hücrelere besin taşınmasını destekleyerek doku onarımına yardımcı olur. Dehidrasyon yani vücudun susuz kalması, artan iltihap ve ağrı hassasiyetine dolayısıyla genel sağlığın bozulmasına yol açabilir. Metabolizmanızı hızlandırmak ve potansiyel olarak ağrıyı azaltmak için susamayı beklemeden su içmeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Düzenli su tüketimi, uygun vücut işlevini sürdürmek ve ağrıyı yönetmek için çok önemlidir.

Vücudunuzun sessiz düşmanına karşı bilinçli adımlar atarak, sağlıklı ve enerji dolu bir yaşamın kapılarını ardına kadar açmanız temennisiyle…


Yazıyı dinlemek isterseniz:

https://youtu.be/jBqF0RgbgUI


https://spotifycreators-web.app.link/e/cyNCFQxWdPb




[email protected]                                                  X:@esrabc
11 Aralık 2024 13:10
DİĞER HABERLER