Vural: 12 Eylül döneminin 'yasak kardeşim' idaresinin tipik bir yansıması

Vural: 12 Eylül döneminin 'yasak kardeşim' idaresinin tipik bir yansıması
MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural, Ankara'da 97 kişinin öldüğü bombalı terör saldırısıyla ilgili yayın yasağına tepki gösterdi. Vural, "Neredeyse tren garının resimlerinin bile yasaklanacağı bir ortam. Bu aslında 12 Eylül döneminin 'yasak kardeşim' idaresinin tipik bir yansıması." dedi. MHP İzmir İl Başkanlığı'nda masasına koyduğu üç maymun maketiyle basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Vural, saldırının neden olduğu, kimlerin yaptığı, hangi amaçlara ulaşılmak istendiğiyle ilgili kamuoyunda ve medyada sorgulamalar devam ederken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Sulh Ceza Hakimliği'nin haber, görüntü, röportaj, eleştiri ve benzeri her alanda bu konuyla ilgili yayın yasağı getirdiğine dikkat çekti. Yayın yasağına tepki gösteren Vural, "Bu doğrudan doğruya üç maymun hikayesi; görme, duyma ve konuşma. Dolayısıyla bugün kameraman arkadaşlar bunları çekecekler ama verecekler mi vermeyecekler mi bilmiyorum. Bu yayın yasağıyla kimler korunmak isteniyor, neden korunmak isteniyor, neden sorgulanması istenmiyor, üstünün örtülmek istendiği bazı konular mı var? Gerçekten bunları hep birlikte sorgulamamız gerekiyor. Bununla ilgili olarak bakıldığında soruşturma dosyasının ve soruşturmanın aydınlatılması konusunda girişimler nasıl etkiler, bir şeyin üstünü örtmek midir, yoksa bunu elbette soruşturmaya zarar vermeyecek şekilde sorgulamak mıdır? Medyası susan, basını susan ülkede olaylar nasıl aydınlatılacak, vatandaş nasıl bu konuda bilgi sahibi kılınacak? Haber, röportaj, eleştiri yasak ve benzeri. Eleştiri yasağı diye bir yasak nasıl olabilir? Yakında 'düşünmeyeceksin' diye bir yasak getirirlerse, 'sen bunu düşündün' diye gerçekten bizimle ilgili işlem yapsa nasıl olabilir? Bu yasak, sorumluların üstünü örtebilecek mi? Bu bakımdan üç maymunu oynayın denilen bir ülkede, hangi vakanın çözülmesini bekleyebilirsiniz?" diye konuştu.

'HANGİ OLAYDA İSTİFA MEKANİZMASI ÇALIŞTI Kİ?'

Vural, yayın yasağına rağmen Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun olayla ilgili televizyonlarda konuştuğuna dikkat çekti. Ankara'daki olay meydana geldikten sonra, "Güvenlik zafiyeti olduğunu düşünmüyoruz." şeklinde açıklamaların yapıldığını, ardından Ankara İl Emniyet Müdürü'nün görevden alındığını kaydeden Vural, "Sayın Cumhurbaşkanı dün diyor ki, 'Her olayda istifa mekanizmasını çalıştırmak yaklaşımı doğru değildir.' Hangi olayda istifa mekanizması çalıştı ki? Terör örgütlerinin geldiği noktayla ilgili eleştiri yapmamak, yaptığımız eleştirilerin de yayımlanmasını yasaklamak gerçekten toplumu üç maymuna döndürmek istemektedir. Bize size şunu söylüyorlar, 'görürsen, duyarsan, konuşursan, taşlaşırsınız', aynen böyle bir noktadayız." dedi.

'BEYEFENDİ, RTÜK'E GÖNDERDİĞİMİZ İNSANLAR KANUNLARA GÖRE ÇALIŞIR'

Medya ve basın üzerinde son zamanlarda önemli ölçüde kısıtlamalar ve baskılar meydana geldiğini, gazetelere, gazetecilere, medya gruplarına yönelik saldırılar olduğuna kaydeden Vural, çeşitli medya gruplarının fiili olarak platformlardan, uydulardan çıkarıldığı noktaya gelindiğine dikkat çekti. 1 Kasım seçiminden önce vatandaşın özgür iradesi tecelli edeceği yerde, vatandaşın gözünün kapatılmasını, kulağının sağır edilmesini, dilinin kesilmesini istemenin demokratik toplumdan uzaklaşmak anlamına geldiğini dile getiren Vural, "Bilindiği gibi RTÜK de dijital platformdan bazı yayınların çıkarılmasıyla ilgili bir karar verdi. Kimin suçu varsa mahkeme kararıyla yerine getirilmeli ama bir dijital platformun, medyanın keyfi bir şekilde, siyasi saiklerle hareket etmesi, medya özgürlüğü açısından problem teşkil eder. Bununla ilgili daima eleştirilerimizi yaptık. RTÜK de verdiği kararla bu platformdan çıkarma kararının doğrudan doğruya RTÜK Kanunu'nun 29. maddesi uyarınca, 'Platform işletmecileri, medya hizmet sağlayıcı kuruluşları tarafsızlık ve hakkaniyet ölçüsünde makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek zorundadırb' hükmüne binaen bu iradesini ortaya koymuştur. Kimin ne yapacağı, ne yaptığı önemli değil ama böyle idarenin, yürütmenin etkisiyle, 'Şu yayını çıkarın, uydudan indirin' dediğimiz zaman bundan sonra hiç kimse kendini güvende hissedemez. Otoriter, baskıcı yaklaşımlarla insanların özgürlüklerini kısıtlayacak şekilde bakılamaz." dedi.

'SEN DİGİTURK'ÜN AVUKATI MISIN?'

RTÜK üyelerinin aldığı karar üzerine Yalçın Akdoğan'ın, "Milli güvenlikle ilgilidir, milli meseledir." şeklindeki açıklamasına tepki gösteren Vural, "Anayasa'da, kanunlarımızda var. Milli güvenlikle ilgiliyse, eğer bir suç teşkil ediyorsa bununla ilgili mahkemeler var. Bunun kararını kim verecek? Tam bir sivil dikta arayışıdır, kanun olmadan, hukuk olmadan, fiili olarak insanların şu ya da bu şekilde yaptığı yayınları kesmek. Eğer suçta varsa, bilmem terör örgütüyle alakalıysa mahkeme kararını alın, çatır çatır kapatın, lisansını iptal edin. Şimdi bunların yapmıyorsunuz, sen Digiturk'ün avukatı mısın ya, Digiturk senin mi? Yalçın Akdoğan'ın bu konuda verdiği ifadeyi dikkate aldığımızda Digiturk, AKP'nin malıymış gibi davranıyor. Ortada kanun var ve bu kanun çerçevesinde RTÜK'e üyeler verdik. Sıkılmadan kalkıp, 'AKP dışında üç parti birlikte hareket etti.' diyor. Beyefendi, beyefendi RTÜK'e üye seçebiliriz ama oraya gönderdiğimiz insanlar kanunlara göre çalışır, partilerin talimatına göre değil. Bu davranış bile RTÜK'ü nasıl siyasi bir organ olarak gördüğünü ifade ediyor. Kanunda açıkça ayrımcılık yapmadan hakkaniyet ölçüsünde karar vermesi gerektiğiyle hüküm varken kanunun uygulanmasıyla ilgili utanmadan, sıkılmadan siyasi bir konumlama yapıyor. Akdoğan, bir taraftan, 'Girişim özgürlüğünü ilgilendirmektedir, RTÜK niye karışır?' diyor. Peki girişim özgürlüğünü ilgilendiriyorsa, 'Milli güvenlikle alakalıdır.' diyerek sen neden müdahale ediyorsun?" diye sordu. Bu iradenin sivil diktacı anlayışın, demokrasiden uzak, medya özgürlüğünden uzak anlayışın tezahürü olduğunu da vurgulayan Vural, siyasi partilerin kendi görüşlerini aktarabilecek kısıtlamaları açısından YSK'ya 19 Mart 2014 tarihinde, aynı şekilde D-Smart'ın bir televizyonu çıkarması sebebiyle müracaatta bulunduklarını hatırlattı. Bu başvurunun neticesinde bir yıl önce MHP'li üyenin de katılmadığı bir toplantıda AK Partili üyelerin, "Hizmetin verilmesinde ayrımcılık yapılmaması konusunda uyarılma" kararı verdiğini hatırlatan Vural, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Şimdi Digiturk'le ilgili konuda AKP'li üyeler aleyhte karar veriyor, çelişkiye bakar mısınız? Politize edilmiş RTÜK budur." şeklinde konuştu. Bir yıl önce bir platformdan çıkarılmayı, platformun ayrımcılık yaptığına ilişkin değerlendirerek uyaranların, bugün yapılan konusunda, 'Efendim biz niye karışıyoruz?' diyebildiğini anlatan Vural, şöyle devam etti: "Bugün RTÜK karar verip, 'Ayrımcılık yapmaktadır' diye uyarıyorsa ey YSK, hepimizi yayından, uydudan indirirlerse, bir tek 'AKTRT' yayında olursa ne olacak? Böyle bir keyfiliğe izin verilmesi mümkün değildir. Bu karar bu açıdan bakıldığında, eski kararları dikkate aldığımızda AKP üyelerinin siyasi saiklerle hareket ettiği, Yalçın Akdoğan'ın da siyasi saiklerle konuyu değerlendirdiği açık ve nettir."

'ÇÖZÜM SÜRECİYLE İLGİLİ MECLİS SORUŞTURMASI ÖNERGEMİZ İŞLEME ALINMADI'

Ankara olayında sorumluların hesap vermesini istediklerini, il emniyet müdürünün görevden alındığını ancak hükümette istifa diye bir şeyin olmadığını da belirten Vural, "Hükümet sorumsuz, Cumhurbaşkanı sorumsuz, kim sorumlu? Bugüne kadar Ernemek'te, hızlı trende, Van'da kimler sorumlu oldu? Ermenek'te iş güvenliği uzmanı, hızlı trende makinist, Van'da resepsiyonist sorumlu oldu. Siyasi sorumlu yok. Bunun arkasında, zafiyetlerin arkasında kim varsa hepsi ortaya çıkmalıdır." dedi. MHP olarak, çözüm süreciyle ilgili olarak sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduklarını ancak savcılığın takipsizlik verdiğini, siyasi sorumlular hakkında da Meclis soruşturması açılması için önerge verdiklerini belirten Vural, önergelerininse TBMM Başkanı İsmet Yılmaz tarafından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konu edilmesinden bahsedilerek işleme alınmadığını belirtti. MHP Grup Başkan Vekili Vural, şöyle devam etti: "Soruyorum, bu kadar olaylar oluyor, Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, kamu görevlilerinin zafiyeti oldu bu konuda, suç duyusunda bulunduk. Kamu görevlileri hakkında savcı takipsizlik verir, siyasi sorumlular hakkında Meclis soruşturması isteriz, Meclis Başkanı iade eder. Vicdani muhasebe yapmazlar, kimse istifa etmez. Vatandaş mı suçludur?"

Meclis Başkanı Yılmaz'a, bugün önergelerinin işleme alınması için tekrar müracaatta bulunduklarını belirten Vural, "Biz Cumhurbaşkanı'nın göreviyle ilgili yargılanmasını değil ama silah stoklatanlar, göz yumanlar, valilere 'operasyon yapmayın' talimatı veren kim varsa bunların Meclis soruşturmasıyla açığa çıkmasını istiyoruz. Sayın Meclis Başkanı, bu soruşturma önergemizi iade ediyor. Bu olaylar kimlerin zamanında oldu, PKK kimin zamanında silah stokladı, valiler kimin zamanında 'operasyon yapmayın' talimatı aldı? Bütün bunları hukuk devleti ekseninde takip edemezsek, o zaman hukuk tıkanmış demektir. Türkiye'de yanlış yapan, hukuk nezdinde hesap vermelidir. Kamu görevlileri sorumludur izin vermezler, siyasiler sorumludur istifa etmezler. Meclis soruşturması açacağız, engellenir. Dava için suç duyurusunda bulunuruz, savcılar takipsizlik verir." diye konuştu. Türkiye'nin, bu yönleriyle bakıldığında bir hukuk devleti olmaktan çıkmakta olduğunu, hattâ çıktığını söyleyen Oktay Vural, her şeyin üstünü örten, üç maymun gibi görmeyen, duymayan, konuşmayan bir toplum oluşturulmak istendiğini savundu. Vural, hukuk devletinde yanlış yapanların hukuk nezdinde hesap vermesini isteyerek, Meclis soruşturma önergelerinin işleme koyulması konusunda ısrarlı olduklarını sözlerine ekledi. CİHAN
15 Ekim 2015 17:41
DİĞER HABERLER