WSJ'den çarpıcı açıklama: Kalın 'kara para aklama' davasının baş şüphelilerinden

Böyle kritik bilgileri içeren özel haberler boşuna yayınlanmazlar. Peki burada güdülen hedef ne olabilir? Bu sorunun cevabı da haberde paylaşılan çarpıcı bir başka bilgide gizli. WSJ bize “kara para aklama ve banka dolandırıcılığı” gibi suçlardan açılmış bir davada Kalın'ın baş şüphelilerden biri olduğunu söylüyor.

Kronos'tan Ömer Murat'ın haber analizine göre 2023 seçimleri öncesinde Rusya Devlet Başkanı Putin’in, Erdoğan’a dikkat çekici bazı mali destekleri olmuştu. Bunlar bedeli 20 milyar doları bulduğu söylenen doğal gaz borçlarının seçim sonrasına ertelenmesi ile düşen Türk Lirasını tutmakta zorlanan Türkiye Merkez Bankası’nı rahatlatacak şekilde Akkuyu nükleer santralinin inşası için 5 milyar dolarlık bir fonun gönderilmesiydi.

The Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin bugünkü özel haberi, bu hikâyenin geri planında yaşanan ve bugüne kadar bilmediğimiz bazı önemli gelişmeleri aktarıyor. 2022’de Ukrayna’yı işgali sonrası Rusya kapsamlı Batı yaptırımlarıyla yüzleşince, Putin yönetimi bu yaptırımları delmek için formüller üzerinde duruyor. Bu çerçevede Erdoğan’ın da o sırada para arayışında olmasından istifade etmek üzere Türkiye üzerinden bir operasyon gerçekleştirmeyi planlıyorlar.

Hatırlayalım: Erdoğan’ın seçim öncesi faizleri düşük tutma politikası ve Merkez Bankası’nın sıfırı tüketmiş döviz rezervleri nedeniyle Türk Lirası hızla değer kaybetmekteydi, lirayı tutabilmek için hükümet o sırada fellik fellik dışarıdan döviz bulma arayışındaydı.

Plan kabaca şu şekilde: Akkuyu nükleer santrali bahane gösterilerek, santralı inşa eden Rus şirketin Ziraat Bankası’ndaki hesabına 9 milyar dolar gönderilecek, sonra bu paralar yine Ziraat Bankası’nda hesabı olan başka Rus şirketlerine sanki inşaat faaliyetleri için yapılan ödemelermiş gibi aktarılacak, böylece bu şirketler muhtemelen yine yaptırımları delmek üzere yapacakları işlemler için rahatlıkla kullanabilecekleri bir dolar rezervine kavuşmuş olacaklar.

Batılı ülkeler, Rusya Merkez Bankası başta olmak üzere tüm Rus bankalarını yaptırım kapsamına almakla birlikte Gazprombank’a bir istisna tanımıştı. Çünkü Rusya’dan doğal gaz ve petrol alan ülkeler ödemelerini bu banka aracılığıyla yapıyordu, eğer Gazprombank da yaptırım kapsamına alınırsa bu fiilen Rusya’dan enerji satın alabilmenin yasaklanması anlamına gelecekti. Böyle bir adım ise enerji fiyatlarının anormal şekilde yükselmesi sonucunu doğuracaktı, yani Batı, Rusya’yı devireyim derken adeta bindiği bir dalı kesmiş olacaktı. Bu duruma düşmemek için Gazprombank yaptırım kapsamı dışında tutulmuştu.

İşte ABD Adalet Bakanlığı'nın soruşturmasına göre, Putin yönetimi operasyonu bu açıktan istifade ederek gerçekleştirmeye karar verdi. Rus Merkez Bankası gizlice 9 milyar dolar Gazprombank’a aktaracak, sonra bu banka o parayı Ziraat Bankası’na gönderecekti.

Eğer para doğrudan iki banka arasında transfer edilebilse, operasyon muhtemelen tümüyle sorunsuz gerçekleşecekti. Fakat dünyada dolar transferlerinin ABD bankaları üzerinden gerçekleştirilmesi zorunluluğu bulunuyor. ABD’nin önde gelen iki bankası olan JPMorgan Chase ve Citigroup üzerinden Ziraat Bankası’na yapılan transferler ABD Adalet Bakanlığı müfettişlerinin dikkatini çekiyor.

Habere göre müfettişler bu para transferlerinin aslında Batı yaptırımlarını delmek için Rus Merkez Bankası’nın bir operasyonu olduğunu tespit ediyorlar. Bunun üzerine Biden Yönetimi para transferlerinin bloke edilmesi talimatı veriyor, o zamana kadar zaten 5 milyar doları aşan bir meblağ Ziraat Bankası’na gönderilmiş durumda.

Fakat Beyaz Saray’ın talimatı sonrası 2 milyar dolarlık bir meblağ JBMorgan’da “takılı” kalıyor. Geçen yıl ABD savcıları “yaptırımların delinmesi, kara para aklama ve banka dolandırıcılığından elde edilen gelir olduğu gerekçesiyle” paraya el koyulması için Beyaz Saray’dan izin talep ediyor. ABD Adalet Bakanlığı’nın yabancı ülkeleri ilgilendiren, diplomatik sonuçlar doğurabilecek bu tür durumlarda Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’ndan görüş alması gerekliliği var. Biden Yönetimi savcıların bu girişimini Türkiye’yle ilişkilerin gerilmesini istemediği için engelleyerek davanın dondurulmasını talep ediyor.

Halk Bank davasından da bildiğimiz üzere Washington bu tür davaları Erdoğan’ın üzerinde gerektiği durumlarda AKP liderini dış politikada istediği noktaya getirmek için Demoklesin Kılıcı gibi kullanmayı elverişli buluyor.

Böyle kritik bilgileri içeren özel haberler boşuna yayınlanmazlar. Peki burada güdülen hedef ne olabilir? Bu sorunun cevabı da haberde paylaşılan çarpıcı bir başka bilgide gizli.

Gazeteye konuşan bazı yetkililer Biden yönetiminin davayı dondurmasının en önemli nedeni olarak bu para transferi operasyonunda şimdinin MİT Başkanı, o zamanın Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Dışişleri Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın rol almış olmasını gösteriyorlar. Bir diğer kritik isim ise önceki Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati imiş. (Gazetenin konuya ilişkin sorularını Kalın ve Nebati yanıtlamamış.)

WSJ bize “kara para aklama ve banka dolandırıcılığı” gibi suçlardan açılmış bir davada Kalın ve Nebati’nin Türkiye tarafındaki baş şüpheliler olduğunu söylüyor. Kalın, MİT Başkanlığı gibi kritik bir görevi yürüttüğü müddetçe muhtemeldir ki bu dava dondurulmaya devam edecektir. Fakat bu Kalın’ın rahatlaması için yeterli olacak mıdır? İlelebet o koltukta oturmayacağına göre bir gün o zırhın korumasını kaybettiği anda bu dava başına büyük bir bela olabilir.

Kalın, MİT Başkanı sıfatıyla şu an Türkiye’nin Suriye politikasını belirleyen en önemli şahsiyet. Trump’ın Suriye’den çekilmek istediği ama bunu yapmadan önce Erdoğan iktidarının hem İsrail’le (yani Netanyahu’yla) hem de ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’yle arasını düzeltmesini beklediğini anlıyoruz. Bu beklentiler karşılanmazsa aba altında tutulan bu sopalar devreye sokulabilir mi?

Aklınıza gelebilir ki “Biden dönemi artık geçti, Trump Rusya’ya yaptırımlar konusunda daha farklı düşünüyor, Erdoğan’la ilişkilerini de farklı bir şekilde yürütecektir. O yüzden bu davayı tamamen rafa kaldırmaz mı?”

Haberde bunun da cevabı verilmiş, Trump yönetiminden bir yetkili gazeteye verdiği demeçte ABD yönetiminin yaptırım rejimlerini denetlemeye devam edeceğini ve bunları delmeye çalışan kişilere karşı da harekete geçeceğini ifade etmiş.

ABD’nin Erdoğan’ı “hizaya getirmek” için elinde pek çok koz bulunduğunu biliyoruz, Halk Bank davası ve “mal varlığının açıklanması” tehdidi bunlardan en bilinenleri. Bana bu haber Erdoğan’dan çok İbrahim Kalın’a iletilen bir mesaj veyahut belki daha yerinde olacak bir tabirle, bir ikaz gibi geldi.

05 Şubat 2025 00:29
DİĞER HABERLER