Yağmur Dergisi’nin 4. kez düzenlediği hikâye yarışmasının bu yılki ödülleri cumartesi akşamüstü yağmur esintisi altında verildi.
Ha yağdı ha yağacak derken programın yapılmasına müsaade eden yağmur bulutları hikâye törenine katılan konukları boğaz manzarasından da mahrum etmemiş oldu böylece. Güneşin dağlara eğildiği bir zaman diliminde Çamlıca Coşkun Koleji’nin enfes manzarasında yapılan töreni Türkiye’nin dört bir yanından misafirler de teşrif etmişti. Kültür ve edebiyat dünyasının genç ve usta kalemlerinin bir araya geldiği programda hikâye konuşuldu hikâye dinlendi. Bu yarışmayla genç edipleri edebiyat minderine çekmeyi amaçlayan ve yeni yetenekleri yazma hususunda teşvik etmeye çalışan Yağmur Dergisi yayın kurulunun eksiksiz katılımıyla gerçekleşen törende sadece ödüllerin takdimi değil, hikâyecilik üzerine yapılan mühim konuşmalar da meraklısı için kısa günün kârı sayılabilirdi.
Yarışma sürecine dair ‘Hoş geldiniz’ konuşmasında kısa ve biraz da teknik bilgiler aktarıldı öncelikle. Yağmur’a bine yakın hikâyenin gelmiş olduğunu öğrendik böylece. Bu hikâyeler üç etapta seçilerek kıymetli hikâyeler arasından 6 kişilik bir derece listesi oluşturulmuş. Seçici kurulunda Ahmet Turan Alkan, Sevinç Çokum, Turan Karataş, Şemsettin Yapar, Nihat Dağlı, Recep Şükrü Güngör, Hüdayi Can gibi Türk edebiyatının önde gelen isimleri tarafından belirlenmiş dereceye girecek metinler.
Program anına ve orada yapılan konuşmalara dair de bir iki not aktarmak gerekebilir. Zekeriya Kantaş’ın sunumunu yaptığı programın açılış konuşmasını Yağmur Dergisi Editörü Yusuf Gündüz yaptı. Hoş geldiniz konuşmasının ardından Prof. Dr. Turan Karataş Türk hikâyeciliğinin şimdiki ahvali üzerine önemli notlar aktardı. Konuşmasında Karataş, son yıllarda hikâye kitaplarında artış olduğunu, sayısal artışla birlikte nitelikte de çıtanın yükseldiğini ifade etti. Günümüz romancılarının ve hikâyecilerinin düştüğü bazı tuzaklardan bahseden Turan Karataş, yeni hikâyecilerin dikkat etmeleri gereken tuzakları şöyle sıraladı: Karanlık atmosfer, olağanüstüye kaçış, sahicilikten uzaklaşmak, bireysel fanteziler ya da sıkıntıların ön plana çıkması, cinsellikten medet ummak ve gereksiz gerilimler. Hikâyeci ya da romancının yazdıklarında bireysel sıkıntılardan ziyade topluma ilişkin bir dert olması gerektiğini belirten Karataş, bu tür metinlerin okuyucuda bir düşünce ve duygu oluşturmasının elzem olduğuna dikkat çekti.
Yarışmada Jüri üyeleri adına kısa bir konuşma yapan Şemsettin Yapar ise hikâyeciliğin gerçekle ve var olanla sorunu olmaması gerektiğini söyledi. Yapar, hikâye yazarken hem uygulama hem de teori bakımından esas alınması gereken ana kaynağın kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim olması gerektiğini de kıssaları örnek vererek belirtti. Yarışmanın birincisi Bedia Koçakoğlu’na ödülünü Yağmur Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Aymaz’ın takdim ettiği törende Kaynak Yayın Grubu Genel Yayın Yönetmeni Reşit Haylamaz, Jüri üyelerinden Prof. Dr. Turan Karataş, Şemsettin Yapar, Nihat Dağlı yarışmacılara ödüllerini takdim eden isimler oldu. Program bitiminde ise temenniler aynıydı: Bu yarışmanın gelecek yıllarda da aksamadan devam edebilmesi. Yarışmanın birincisi Bedia Koçakoğlu’nun heyecanı ve bu ödülün onu daha fazla yazmaya yönlendireceği sözleri de bu geminin hedeflediği rotada ilerlediğinin belki de en canlı göstergesiydi.
Daha önce basında yer almış olsa da yarışmanın derecelerini bir kez daha hatırlamakta fayda var. Yarışmada Birinciliği “Yarım Yanım” adlı hikâyesi ile Bedia Koçakoğlu, ikinciliği “Yürek Kamaşması” ile Canan Yüksel, üçüncülüğü ise “Kaçak” ile Selahattin Kibar aldı.
Özendirme ödüllerine ise “Ve Hâlâtihi” isimli hikâyesiyle Özer Şenödeyici, “Paramparça Kalpler ve Merhamet” ile Erdal Göze, “Ölüler Evine Yolculuk” ile Ahmet Güney sahip oldu.
Yarışmanın birincisine 2.500, ikincisine 1.500, üçüncüsüne 1.000 TL para ödülü ve plaket verildi. Özendirme ödülü kazananlarsa 500 TL’nin sahibi oldu.