Yakalanan PKK'lıdan şok itiraf!

Yakalanan PKK'lıdan şok itiraf!
Son operasyonla terör örgütü PKK'nın bir foyası daha meydana çıktı...
Diyarbakır'da önceki hafta KCK/PKK'ya ait olduğu ileri sürülen 44 ton 20 kilogram esrarın ele geçirilmesi büyük yankı uyandırdı. Piyasa değeri (ham hâliyle) 28 milyon TL olarak belirlenen esrarın yakalanması, örgütün önemli gelir kaynaklarına vurulmuş bir darbe olarak yorumlandı. Aslında bu, KCK/PKK'ya uyuşturucu hususunda yapılmış operasyonların en büyüğü. Her şeyden önce esrarın yurtiçinde üretilmiş ve bu şekilde paketlenerek piyasaya sürülecek olması önemli. Zira örgüt yöneticileri, bu zamana kadar Kürtler için mücadele verdiğini ve bu mücadelenin temiz bir şekilde yapıldığını ileri sürüyordu. Yöneticilerin uyuşturucu işine bulaşması yeni değil. Bu konuda Murat Karayılan'ın “Bırakın uyuşturucuyu, bizde sigara içmek neredeyse yasak!” açıklaması konuyu yakından bilenler tarafında acı bir tebessümle karşılanmıştı. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan'ın bu demeci elbette çok tutarlı değil. Çünkü PKK uyuşturucu transferlerinden, satışından ve üretiminden öteden beri büyük gelir elde ediyor. PKK'nın uyuşturucu ticaretini yöneticiler üzerinden yaptığı tespit edilmiş durumda. Murat Karayılan'ın ABD tarafından büyük uyuşturucu baronu ilan edilmesi sonrasında Sabri Ok gibi isimlerin de uyuşturucu kaçakçısı olarak nitelendirilmesi elbette boşuna değil. Pazarda giderek önemli hâle gelen örgüt, uyuşturucudan vergi almakla kalmıyor, taşınması, pazarlanması ve kendi ürettiğinin dönüştürülüp piyasaya sürülmesine kadar işin her aşamasında bulunuyor. Örgüt, uyuşturucudan elde ettiği gelirlerle silah alıyor; aynı zamanda belli coğrafyada benden izinsiz kuş uçmaz mesajı veriyor. Narko-terör olarak tabir edilen uyuşturucu ağı ile PKK ilişkisi eskiye dayanıyor. Daha önce bazı uyuşturucu baronlarına sadece kuryelik yapan örgütün artık kendisi uyuşturucu baronuna dönüşmüş durumda. PKK, Behçet Cantürk'ün öldürülmesinden sonra uyuşturucu işinde devreye girdi. Uyuşturucu işi örgütle devletin kirli elini bir araya getirdi. Uyuşturucu işi ile uğraşan mafya babaları da örgütle birlikte hareket etmeye başladı. Ancak PKK'nın devreye girmesi, bazı patronların rantını düşürdü ve bir süre sonra onlar da örgüte tabi olmak zorunda kaldı. ABD tarafından dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçılarından biri olarak nitelendirilen Cumhur Yakut'un bile örgütü kurye veya ortak olarak kullanmaya başlaması, gelinen noktayı gösteriyor. Hâlen kaçak yaşayan Yakut gibi büyük bir baronun bile örgütten habersiz mal satamaması, PKK'nın bu şebekenin içine ne kadar nüfuz ettiğinin delili. Uyuşturucu patronlarının profilindeki büyük değişiklik de örgütün yeni dizaynı ile ilgili. Çünkü artık büyük uyuşturucu patronlarının sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Sadece uyuşturucu işi ile uğraşan ve yüzde 90'ı Kürt kökenli olan yeni satıcı aileler (aşiretler) var. Bunlar da zaten KCK/PKK'nın ortakları konumunda. Bu şekilde örgütle çalışan 350 kadar küçük, 30 kadar da büyük ailenin varlığından söz ediliyor. Bu istihbarat bilgisi şu anlama geliyor: Türkiye ve Avrupa'daki uyuşturucu trafiğinde, PKK en büyük baron ve tekel. Örgüt, uyuşturucu organizasyonunu şahıslar üzerinden yürütüyor. Bu da örgütün her zaman geri planda kalmasını sağlıyor. Yakalanan şahıslar ‘kendim yapıyorum' diyerek bu işten sıyrılmaya çalışıyor. Ancak aynı şahsıların KCK/PKK üyesi veya militanı olduğu resmî olarak kayıtlara geçmiş durumda. Mesela, şu anda KCK davasından tutuklu İ.B.'nin hazırladığı rapor, Hakkâri ve Yüksekova'da birçok belediye başkanının uyuşturucu davası olduğunu ve partiye yardım eden köklü ailelerin uyuşturucu işi ile uğraştığını ortaya koyuyor. KCK'nın Diyarbakır merkezine gönderilen rapor, aynı zamanda örgütün uyuşturucu trafiğini nasıl kullandığını da anlatıyor. ‘Gever' koduyla hazırlanan raporda Çukurca, Şemdinli ve Yüksekova'nın ciddi bir geçiş noktası olduğunu görmek mümkün. Uzmanlara göre, devlet uyuşturucu kaçakçılığını engellemek istiyorsa, normal sınır ticareti yapandan alacağı vergiyi en asgari düzeye çekmek zorunda. O zaman kaçakçılık olmaz ve örgüt ticaret yapanlardan haraç alamaz. Gümrük vergisinden dolayı ticaretin gayriresmî yollara kayması, uyuşturucu geçişlerini kolaylaştırıp takibini güçleştiriyor. Çünkü pirinçle birlikte uyuşturucu da taşınıyor. Dolayısıyla pirincin taşını ayıklamak oldukça zorlaşıyor. Eyleme katılanlara ödül: Esrar Yakalanan PKK'lılardan K, olayın bir başka boyutunu şöyle anlatıyor: “Örgüt son yıllarda uyuşturucu ticaretinin tek hâkimi. Bütün uyuşturucu satıcıları örgüte pay vermek zorunda. Zaten malların çoğu örgüt kanalı ile yer değiştirir. Bu konuda genel bir bildiri yapılmadı ama bize sürekli talimat verilirdi. Gümrük adı altında alınan vergiler hariç, sadece benim dâhil olduğum bir parti maldan örgüt 100 milyon TL para kazandı. Sadece birisine ait bir malı bir başka yere taşımış ve dağıtımını yapmıştık. Özellikle Avrupa'da PKK'nın izni olmadan kimse uyuşturucu satamaz. Alıcıyla satıcıyı örgüt bir araya getiriyor. Sadece bu değil. Örgütün büyük şehirlere dağıttığı ve torbacılara sattırdığı uyuşturucu da var. Bu daha çok para getiriyor. Çünkü sıcak paradır ve hemen kasaya girer. Şehirlerde uyuşturucu satanlar da örgüte belirli bir yüzde vermek zorunda. Her malın yüzde 10'unun örgüte aktarıldığını biliyorum.” K'nın anlattıkları, uzun süredir uygulanan bir yöntem. Mesela, F. isimli bir şahsın İstanbul'da torbacılık yaparak sattığı uyuşturucu gelirinin yüzde 10'u örgüte aktarılıyor. F. eski bir itirafçı ve hâlen PKK ile irtibatı var. KCK/PKK, sadece batı illerinde değil, Kürtlerin yaşadığı ve sözde ‘özerklik' ilan edilen coğrafyada da Kürt çocuklarını zehirliyor. Narkotik verilerine göre bölgede uyuşturucu kullanmanın yaşı düşüyor, oranı ise artıyor. Mesela, uyuşturucunun ana giriş yeri olan Van ve Hakkâri'de kullanma yaşı 14'e kadar düşmüş durumda. Doğu ve Güneydoğu'da bağımlı gençlerin oranı iki yıl önce yüzde 15 seviyesindeyken, bu oran şu an yüzde 45'lere çıkmış. Hakkâri ve ilçelerinde gençlerin yüzde 60'ı madde bağımlısı. Bu oran Diyarbakır'ın yerli gençleri arasında yüzde 30'a kadar yükselmiş. Hakkâri'de eylemlere katılan gençlere ödül olarak esrar verildiği belirtiliyor. Tüm bunlar KCK dava dosyasında bulunduğu gibi, yakalanan satıcı Mustafa Ç. ve Metin Y. adlı şahısların verdiği ifadelerde de ortaya çıktı. Özellikle Mustafa Ç. isimli uyuşturucu satıcısı, Yüksekova'da eyleme katılan çocuk ve gençlere ödül olarak esrar verdiklerini şöyle anlatıyor: “Gençleri daha canlı ve diri tutmak için madde veriyoruz. Bunlar kitleleri yönlendirmemize yardımcı oluyor. Bu, örgütün bir politikası ve sürekli yapılan bir şey.” Geçen hafta polis kameralarına yansıyan görüntüde, dernekten çıkıp molotof atan gençlerin, uyuşturucuyla eyleme hazırlandıkları dikkat çekmişti. Aynı durum dağda da geçerli. Bombacı olarak gönderilen bazı eylemcilerin kanında uyuşturucu madde bulunması bunun göstergesi. Dağdaki militanlar arasında özellikle sarma esrar önemli ölçüde tüketiliyor ve sigara ile birlikte içiliyor. Yakalanan R.K. isimli militan, dağda uyuşturucu kullanılıp kullanılmadığı sorusuna şu cevabı veriyor: “Örgüt uyuşturucu ticareti yapıyor. Kendisi de köylerde ektiriyor, ekiyor. Bunu köylülere yaptırıyor, onlara pay veriyor. Her timin komutanında uyuşturucu maddelerin türlüsü bulunur. Bazı militanlar uyuşturucu bağımlısı. Onlara uyuşturucu karşılığında her türlü iş yaptırılıyor. Özellikle sarma esrar çok içiliyor. Bunu bazı yöneticiler ve komutanlar da içiyor. Örgüt içinde giderek yaygınlaşıyor.” Esrar üretim merkezleri Örgüt, özellikle 2004'ten itibaren yapısını, gücünü ve silahlarını yenilemek için büyük bir çaba içine girdi. Halktan ve iş adamlarından alınan haraçlar, belediyelerden alınan örtülü ödenekler ve yurtdışında toplanan yardımlara rağmen maddi olarak sıkıntı yaşayan örgüt, ‘halkımızı zehirleyemeyiz' diyerek güya karşı çıktığı uyuşturucu ticaretine ağırlık verdi. Geçmişte ve hâlen önemli uyuşturucu tacirlerinin kuryeliğini ve mal dağıtımını yapan örgüt, üretime de yöneldi. Örgüt, dişi Hint keneviri (esrar) ve afyon tarlalarından büyük miktarda uyuşturucu elde ediyor. KCK/PKK'nın uyuşturucudan bir yılda elde ettiği gelir tam olarak bilinmese de dünyada ikinci sıradaki yerini koruduğu biliniyor. KCK/PKK, özellikle Osmaniye ve Hatay dağlarında, Lice'nin dağlık köylerinde, Kulp'tan Muş'a ve Bingöl'e uzanan alanda kenevir ve afyon ekiyor, ektiriyor. Hakkâri ve Van kırsalında da aynı durum söz konusu. Batman'ın dağlık köylerinde de iyi gizlenmiş afyon tarlaları artık bilinen bir gerçek. Ancak örgüt, Antalya'ya uzanan dağlarda, Kastamonu kırsalında, Tunceli ve Osmancık hattından Alucra'ya kadar uzanan alanda da afyon ve kenevir ekiyor. KCK/PKK'nın özelikle Lice'nin bazı köylerinde uyuşturucu imalat merkezleri kurduğu alınan bilgiler arasında. Ancak örgütün ‘savunma alanı' içine aldığı bu köylere operasyonların yapılması şimdilik güç. Örgüt, bu köylere ulaştırılan dişi Hint keneviri ve afyondan eroin ve esrar üretiyor. Dişi Hint kenevirinden üretilen uyuşturucunun genel adı esrar. Bunun da kendi içinde türleri bulunuyor: Kurutulmuş ot hâli, toz hâlinin, sıkıştırılmış tabaka hâli ve sıvı hâli. Sıvı hâli damıtılarak elde edildiği için değeri büyük. Toz ve likit hâle getirilmesi için esrarın bu imalat köylerinden geçirilmesi gerekiyor. Afyondan ise baz morfin, morfin ve eroin üretiliyor. Her kademede ürünün rengi değişiyor ve eroine ulaşıncaya kadar renk siyahtan beyaza dönüşüyor. ‘Beyaz ölüm' tabiri de buradan geliyor. Kokain konusunda ise PKK'nın bir üretimi yok. Sadece kuryelik yapıyor. Çünkü Güney Amerika'da yetişen koka yapraklarından elde edilen kokaini ortaya çıkarmak zor. 300 kilo koka yaprağından ortalama 1 kilo kokain elde ediliyor. Bunun için örgüt, sadece kokainin taşınmasından pay alıyor. Güney Amerika'da üretilen kokain, hedef şaşırtmak için Afganistan, İran, Türkiye üzerinden Avrupa'ya transfer ediliyor. HPG'nin kırmızı mührü, uyuşturucunun geçiş vizesi Örgüt, hem kaçakçılardan ‘gümrük vergisi' topluyor hem de kaçakçılığı bizzat yapıyor. Ancak birebir dâhil olduğu işler, daha çok yüklü para getiren uyuşturucu ve insan kaçakçılığı. Örgüt kaçakçılardan para alırken bir de onay veriyor. Kırmızı renkli HPG mühürlü kâğıt üzerine ‘Arkadaşın gümrüğünü aldık', ‘Esendere Maliye Birimi: Arkadaşın gümrüğü alınmıştır' şeklinde not düşülüyor. Esendere, İran sınırındaki resmî sınır kapısı. Ancak örgütün onayı olmadan kaçak çıkarmak veya sokmak nerdeyse imkânsız. Yakalanan Şervan-Bozova kod adlı R.D. isimli bir örgüt militanı, kaçakçılığı şöyle anlatıyor: “Örgüt, vergisini kesin alır. Bazen malların taşınması için yardım eder. Bu da ekstra ücrete tabidir. Kaçakçılar atlara daha hızlı koşsun diye viski içirir. Uyuşturucu önce Van'a ulaşır. Oradan İstanbul'a... Uyuşturucunun kilosu İstanbul'da 5 bin 500 avroya çıkar. Uyuşturucu genellikle özel zulası olan araçlara yerleştirilir. Aynı şekilde kargo firmaları ile beyaz eşya, giyecek, yiyecek, içecek, bilgisayar kasaları gibi kapalı eşyaların içine yerleştirilerek de gönderilir. İstanbul'da dağılan dağılır, kalanı gemilerle Yunanistan, İtalya ve İspanya'ya gönderilir. İspanya'ya ulaşan uyuşturucunun kilosu 17 bin avro olur. Buradan Avrupa'nın tamamına dağılır. Örgüt ayrıca şahıslardan ‘Avrupa vergisi' adı altında para topluyor. Çünkü uyuşturucu Avrupa'ya ulaştığında KCK/PKK malın sahibini çok iyi biliyor.” Uyuşturucular bazen karpuz, kavun, lahana gibi ürünlerin içine yerleştirilerek resmî gümrük kapılarından geçiriliyor. Kışın ortasında İran karpuzlarının bolluğu bunun en güzel delillerinden biri. İnsan kaçakçılığı için de örgüt aynı güzergâhları kullanıyor. KCK'nın uyuşturucu rantı sağladığı kapılar KCK militanları, askerî karakolların yakın olduğu bölgelerde seyyar gümrükleme sistemi ile çalışıyor. Kaçakçıların geçişlerini takip edip bunlardan vergi alıyor. Ancak PKK'nın sabit olarak vergi topladığı çok sayıda sözde gümrük kapısı bulunuyor. Bazı sabit kapılar şöyle: Şehidan: Şehidan Dağı'nın güneyinde, İran tarafında bulunan bir ‘gümrük kapısı'. Örgüt buradan geçirilen kaçak mazot, benzin, çay, şeker ve sigaradan vergi alıyor. Şahin Amed isimli örgüt mensubu yönetiminde 20 militan bu kapıdan sorumlu. Ama çay torbalarının ve sigaraların içinde uyuşturucu ve esrar taşınıyor. Tise: Şehidan Dağı'nın kuzeyinde yer alıyor. Uyuşturucu, mazot, benzin, çay, şeker, sigara kaçakçılarından vergi alınıyor. Piling Suruç isimli KCK/PKK'lının yönetiminde 7 kişiden oluşan ekip bu kapıdan sorumlu. Harçini: İran tarafında bulunan Çobanpınar köyü bölgesini kapsıyor. Uyuşturucu, mazot, benzin, çay, şeker, sigara kaçakçılarından vergi alınıyor. Bu gümrük kapısı da Suruç'a bağlı çalışan 5 kişi tarafından kontrol ediliyor. Erbila: İran tarafında yer alan bu geçiş noktası Güvenli köyünün tam karşı noktasına düşüyor. Uyuşturucu, mazot, benzin, çay, şeker, sigara kaçakçılığı yapanlardan ücret alınıyor. Bu geçiş kapısı Mizgin kod adlı bir bayan terörist tarafından idare ediliyor. Toplam 12 militan, Mizgin'in komutasında kaçakçılardan vergi topluyor. Sarıyıldız: Esendere sınır kapısı yakınlarında bulunuyor. Buradan ekseri insan ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılıyor. Kalereş: Örgütün bu kampına bağlı ancak seyyar gümrük sorumluları bulunuyor. Van-İran sınırını kapsayan bu geniş alanda seyyar 12 geçiş noktası yine KCK/PKK tarafından kontrol ediliyor. Ağrı-Kars: Çok sayıda kaçakçılık geçiş noktası örgüt tarafından kontrol ediliyor. Her türlü kaçakçılık bu alanda yapılıyor. Kaçakçılar Başkale'den başlayıp Ağrı-Kars hattını uyuşturucu geçişinde yeni güzergâh olarak kullanmak istiyor. Tabii burada KCK/PKK'nın alacağı pay daha fazla olacak. Çünkü geniş coğrafyada kaçakçılık yapmak daha riskli ve zor. Hakurk: Örgütün Hakurk kampında bulunan militanları tarafından kontrol edilen geniş bir alanı kapsıyor. Esendere-Yüksekova uyuşturucu trafiğinin en yoğun olduğu bölge. Son dönemlerde geçiş trafiği güvenlik güçlerinin yoğun çabaları sonucunda önemli ölçüde sekteye uğratılmış durumda. Asus: Burası uyuşturucu geçişlerinin belki de pek bilinmeyen noktası. Örgüt bu noktaya tamamıyla hâkim konumda. Hem pay alıyor hem de kendi malını buradan piyasaya sürüyor. 15 ile 20 militan burada görev yapıyor. KCK/PKK'nın uyuşturucudan aldığı ücret Örgüt; insan kaçakçılığı, araba yedek parçaları, iş adamlarından toplanan haraçlar, sözde KCK vatandaşlarından toplanan vergi (gelirin yüzde 10'u), belediyelerce kurulan paravan şirketler ile Avrupa'daki çeşitli iş kuruluşlarından toplanan paralar, halk mahkemelerinde görülen davalarda elde edilen gelir (Basit davalar 1500 TL'ye görülüyor. Mal davasının yüzde 20'si KCK'ya kalıyor), Demokratik Toplum Kongresi üyeleri, belediye başkanları, milletvekilleri ve parti üyelerinin maaş veya mallarından kesilen payla önemli bir gelir sağlıyor. Fakat gelir getiren ana maddelerin en başında uyuşturucu ticareti geliyor. Örgüt, ham uyuşturucuda kilo başına 25, işlenmiş uyuşturucuda kilo başına 65 dolar alıyor. Örgüt militanları, uyuşturucuyu parti başına 6 bin dolara taşıyor. Kokainde 10 kilo için şu an 5 bin dolar alıyor. Tabii bu fiyatlar yurtdışında daha da artıyor. KCK yöneticileri, uluslararası uyuşturucu baronu ilan edildi Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı (KOM), Amerika Hazine Bakanlığı ve Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı (DEA) ile yapılan çalışmalar neticesinde Haziran 2008'de PKK, ABD Devlet Başkanı tarafından “Birinci Derece Önemli Uyuşturucu Madde Kaçakçısı Örgüt” olarak ilan edildi. Bu açıklama, PKK gibi uyuşturucu madde kaçakçılarına karşı dünya genelinde ekonomik yaptırımlar uygulanmasına zemin hazırladı. Bu açıklama, aynı zamanda Türkiye'nin uzun yıllardır iddia ettiği PKK- uyuşturucu bağlantısının uluslararası alanda kabul edilmesi bakımından önemli bir adım oldu. KOM Daire Başkanlığı, PKK'nın uyuşturucu kaçakçısı olarak ilan edilmesiyle yetinmeyerek bazı PKK yöneticilerinin ‘Kingpin Yasası (Yabancı Narkotik Elebaşları Belirleme Yasası)' kapsamına alınması için ABD makamlarıyla işbirliğine girdi. Buna bağlı olarak KOM ve DEA tarafından sunulan bilgilere dayanılarak Rıza Altun, Murat Karayılan ve Zübeyir Aydar isimli üç PKK yöneticisi, ABD Hazine Bakanlığı tarafından (14 Ekim 2009) ‘Kingpin Yasası' kapsamına alındı. Bahsi geçen PKK yöneticilerinin ABD'de bulunan malvarlıklarının dondurulmasına ve tüm dünyada ABD vatandaşlarının bu şahıslarla ekonomik veya ticari nitelikli bir işlem yürütmesinin yasaklanmasına karar verildi. Çünkü o dönem Avrupa'da bulunan Rıza Altun ve hâlen Avrupa'da KCK yöneticisi olarak görev yürüten Zübeyir Aydar'ın, Avrupa'daki uyuşturucu trafiğini organize ettikleri gibi, buradan Amerika'ya uyuşturucu transferlerinin yapılmasına da örgütün gücünü kullanarak ön ayak oldukları belirtiliyor. Yapılan çalışmalar neticesinde listeye 20 Nisan 2011'de başka PKK'lılar da eklendi. KCK yöneticisi Remzi Kartal, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Sabri Ok ve Adem Uzun isimli örgüt yöneticileri de kara listeye alındı. Sakık: Köylülere ‘esrar ekin' dedim Şu an Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu bulunan PKK'nın önemli isimlerinden Şemdin Sakık, örgütün uyuşturucu ilişkisini, yaşadıklarından yola çıkarak şöyle anlatıyor: “1993 sonlarında Şam'a gittim. Birkaç gün sonra Öcalan, ‘Birkaç günlüğüne Lübnan'a git, oradaki çalışmaları gözetleyip gel' dedi. Bunun üzerine Lübnan'ın Barlias kentine gittim. Örgüt orada tavuk çiftliği almış. Çiftlik görünümü altında örgütsel çalışmalar yürütüyordu. O sıralar örgütün Lübnan çalışmalarından sorumlu olan kişi, 2006'da Fransa'da tutuklanan, kara para aklamaktan mahkeme karşısına çıkarılan, ardından serbest bırakıldıktan sonra da Avusturya'da uçağa binip Bağdat'ta inen Rıza Altun'du. Sözde örgüt içinde sorun yaşayanları soruşturma, Lübnan Kürtleriyle ilişki geliştirme ve orada bulunan militanları eğitme gibi bir görevi vardı. Orada kaldığım üç gün içinde ne halka gittiğini, ne eğitim verdiğini, ne de soruşturulsun denilerek buraya gönderilen militanlarla ilgilendiğini gördüm. Rıza, çantalar dolusu dolarları saymakla meşguldü. Bu paraların nereden geldiğini sordum. İyi bir iş yapmış edasıyla ‘Birkaç uyuşturucu çetesiyle anlaştık, gelirlerinin yüzde 25'ini bize veriyorlar. Buna karşılık biz de mallarını Lübnan üzerinden Avrupa ülkelerine çıkarmalarına yardımcı oluyoruz' dedi. Kendisine söyleyecek söz bulamadım, izin isteyip ayrıldım. Kurtuluşu uğruna kendimizi ölüme attığımız, insanlığı zehirleyen uyuşturucu tacirleriyle işbirliği içinde çalışan Rıza'ya duyduğum öfkeyle Şam'a döndüm. Öcalan'a tek cümlelik rapor verdim. ‘Rıza eğitsel, örgütsel, kitlesel çalışmaları bir tarafa bırakmış, uyuşturucu ticareti yapıyor' dedim. Bu şikâyetimle Öcalan'ın Rıza'ya öfkeleneceğini varsaydım, ama aksi bir tepki verdi: ‘Bu dev örgütün bu kadar masrafının nasıl karşıladığını düşünüyorsun?' Bunun üzerine Türkiye'ye döner dönmez uğradığım her dağ köylüsüne, esrar ekebileceklerini söyledim. Uğrayamadığım yerlere ise istedikleri kadar esrar ekebilecekleri haberini gönderdim. Lice köylülerine ise ‘Esrar ekebilir, eroin ticareti yapabilirsiniz' dedim. Bir anlamda onlara özeleştiri verdim. Ve ondan sonra da dağların kuytuları esrar tarlalarıyla doldu.” ‘Beyaz ölüm'ün ‘kara yolu' Afganistan-İran-Pakistan üçgeni, bölgenin en önemli uyuşturucu merkezi. İran'a ulaşan uyuşturucu, buradan katırlar veya araçlarla Türkiye'ye sokuluyor. Başta Van Başkale olmak üzere birçok yoldan uyuşturucu ülkemize giriyor. Türkiye, uyuşturucu ile mücadelede önemli başarılar gösteriyor. Sınırda uyuşturucu geçişlerinin yapıldığı Van'daki 23 köy ve 30 büyük aile bu amaçla sürekli takip altında. Afganistan-İran-Kuzey Irak hattındaki uyuşturucu trafiğinin önemli bir kısmı Cumhur Yakut'un elinde. 11 yıldır aranan Yakut, ABD'nin uyuşturucu kaçakçıları listesine, en önemli 4. kişi olarak girmişti. Yakut'un en büyük ortağı KCK/PKK. HAŞİM SÖYLEMEZ
09 Kasım 2011 15:26
DİĞER HABERLER