17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarını yürütürken görevden alınan ve ardından meslekten ihraç edilen eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Saygılı, özetle Emniyet’in teknik olarak illegal telefon dinlemeleri yapma kapasitesi olmadığını ancak MİT’in bu teknik kabiliyetinin bulunduğunu,Türkiye’nin kriptolu telefon üretimine milli yatırım yapması gerektiğini, MİT’in başbakana verdiği raporda Rıza Sarraf’la ilgili olarak Emniyet’in bile bilmediği bilgilerin yer aldığını anlatıyor.
İlgili ilgisiz bir çok insanın yatak odalarına kadar yapılan o dinlemeleri sizler yapmıyorsanız kimler yapıyor?
Bir defa dinleme Polis, Jandarma ve MİT’e verilmiş bir görev. Ben 16 yıl Kom birimleri, narkotik, organize suçlar, terörle mücadelede çalıştım. Telefon dinlemenin, ikamet dinlemenin veya iş yeri dinlemenin çok acemi prosedürleri vardı. Günümüze gelene kadar standart operasyon prosedürlerine, çok gelişmiş yazılı hale getirilmiş bir sistem.
Hiç mi delinemez yani?
Telefon dinlemeleri polis ve jandarma tarafından delinemez. Ama izlemeler delinebilir. Mesela iş yerine böcek konulması meselesi. İkamete konması yıllar önce kanunumuzdan kaldırıldı, ikamete konamaz, suçtur. Kişi kimsenin haberi olmadan envanterden bir cihaz çıkarabilirse kendisi yurt dışından firmalarla irtibat kurup cihaz getirebilirse olabilir. Dinleyen, telefonu kulaklığı takmış onu tapeye çevirmiş kişi tarafından bunun kırılması mümkün değil. Sistem buna göre yapıldı. 17 Aralık’tan bir gün sonra ben görevden alındım. O sırada dahi o sesler TİB’den indirilmemişti. TİB’de duruyordu. Yani İstanbul Emniyetindeki bir serverda bulunmuyordu. Sistem böyle kuruldu. Yani dinleyen sadece tıklar, o sesi dinler, o ses bilgisayarına inmez. Aynı internetten online müzik dinlemek gibidir bu.
Birisi dinlerken o prosedürü kıramaz mı?
Birisi dinlerken o prosedürü kırma imkanı vardır mutlaka. Milyonlarca ses kaydı var. Bu sesleri bir klasörden bir klasöre kopyalamak kolaydır. Tutarsınız bir tarafa atarsınız. Diğer türlü her bir ses için stüdyo ortamı sessizliği sağlanıp bilgisayarların kulaklık çıkışlarına extradan böyle kayıt cihazlarının konulması gerekir. Bunun da engellenebilmesi için, her ses için ayrı ayrı yapmak gerekiyor, o sesleri o üniteleri dışarılarını gören kameralar varken. Ofis içinin kameraya çekildiği tek yerdir teknik birimler. Hiçbir suistimale sebebiyet verilmesin diye çekiyoruz. Başka bir yerden, başka bir ofis bilgisayardan o sese ulaşabilmek mümkün değil zaten. Birisinin fiili olarak o işlemi yapması gerekir.
O MİT RAPORUNA DİKKAT
O zaman kim yaptı?
Tahminlerim var ama şu yapmıştır diyemem. Biz soruşturmalar sırasında şunu net olarak görebiliyoruz. MİT Sayın Başbakana bir rapor göndermiş Rıza Sarraf ve suç grubu hakkında. İrtibatlarının hükümeti zor duruma sokabileceğine dair. Basında sadece bunun bir özeti yer aldı. Rapor kapsamlı bir rapor. Bu raporun hazırlanması için, yüzlerce belki binlerce telefon dinlemesinin yapılması gerekir. Bir kişi oturup herhangi bir istihbarat elemanının bilgilerine göre yazamaz. Çünkü 16-17 ay dinledik, izledik biz bunları. Bizim bilmediğimiz bilgiler var raporda. O zaman şuraya geliyor: MİT bu kişileri dinlemiş.
MİT’de de gruplaşmalar var. Bunlardan biri paralelciler deniliyor. Doğru mu?
MİT’in içeriğini çok iyi bilen insanlar değiliz normal şartlarda. Ben fiziki takip ve elektronik takip eğitimcisiyim. 12 yıldır 17 ülkede bunun eğitimini verdim. Türkiye bu konuda eğitim satan bir ülke. MİT’le olan ilişkim normal bir polisinkinden daha fazla. Benim verdiğim eğitimle belki yabancı bir diplomat benim Milli İstihbaratçımı dinliyor. Bu yüzden milli bir politika olması lazım, müşterek çalışıyoruz.
Yani MİT’i iyi tanıyorsunuz!
MİT’i tanıyorum ben, orada da gruplaşmalar olabilir. Bu gruplar belki de kanunların kendilerine tanımadığı ölçüde serbestiyet kazanmış olabilirler. TİB 2006’da kuruldu. Mevzuat kurulurken MİT bu mevzuata dahil oldu. Yani bir telefonun ne olursa olsun TİB üzerinden geçmesini kabul etti. Benim kuşkularım burada, Silahlı Kuvvetler’in GES komutanlığı vardı. Ordumuzun başka ülke ordu komutanlıkları tarafından istihbarata maruz kalıp kalmadığı, Irak’ta Yunanistan ve İran gibi, acaba bize karşı bir taaruz var mı diye, ön hazırlık için izleme kabiliyeti olan bir birimdi burası. TİB’e bağımlı değil, tamamen kendi imkanlarıyla dinleme yapabilen bir birim. Bildiğim kadarıyla Genelkurmay Başkanlığı’na bağlıydı, daha sonra personeliyle beraber MİT’e bağlandı. Benim itirazım buna.
Dinlemelere denetim mekanizması var mı?
Bu istihbarat işlerini bilen biri denetim mekanizması kursun. Denetim mekanizmamız yok. Amerika’da bir istihbarat komitesi var. Bizde yok. Bu birim teknik imkanlarını getirse İstanbul’a yerleştirse telefonlarımızı şu anda dinlemeye başlar ve kimse farkına varamaz. MİT’in bünyesinde, mobil o. Bir yere istasyon kurması gerekmez. Baz istasyonlarının kapsama alanında olması yeter. Yapıyor demiyorum. Yapabilir, bunun için kurulmuş. Bir devletin kendini devlet olarak görebilmesi için buna ihtiyacı vardır. Sistemin çalışması için 20-30 kişi yeter. İnsanın olduğu yerde sistem dışına kayma vardır. Bunu kabul etmek lazım. Sosyolojik bir konu. Bu mümkün, böyle bir şey olabilir. O yüzden şu grup, şu şahıs dinlemiştir diyemem. Ama sistemin dışında eğer bu dinlendiyse bunu dinlemeyi yapabilecek teknik başka bir kurum yok Türkiye’de. MİT’in içinde bu birim var.
Hakan Fidan’ın bundan haberdar olmaması mümkün mü?
Haberi vardır kesinlikle çünkü bu kullanımı hakikaten facialar doğurabilecek, hükümetler yıkabilecek skandallar doğurabilecek bir birim.
Zaten doğurdu bir sürü skandal.
Ben zaten o yaptı demiyorum, eğer o yaptıysa diyorum. Ama bunu yapmaya teknik kabiliyeti var bu birimin. Bence şüpheli buraya işaret koymak lazım. Diğeri şu. Biz telefon dinlemeleri yaparken mesela sizinle ilgili bir durum söz konusu oldu mahkemeden talep ettik kabul edildi geldi dinlemeye başlıyoruz telefonunuzu duyuyoruz ama sizin sesinizi duymuyoruz. Hışırtılı mesela su sesi, radyo sesi, kriptolu bir görüşme. Sistem bunu otomatik kaydeder sizin bunu kaydetme deme gibi bir şansınız yok. Otomatik kaydettikten sonra bunun sese çevrilmesi lazım. Emniyet teşkilatı uğraştı ama hiçbir zaman kriptolu bir telefonu sese çeviremedi bu zamana kadar.
EMNİYET KRİPTO KIRAMAZ
Kriptolu deyince ben resmi devlet görevlilerinin telefonlarını anlıyorum. Siz onları mı kırmaya çalıştınız?
Yo yo değil. Siz mesela telefonunuza bir yazılım yüklersiniz ben de yüklerim, karşılıklı kriptolu görüşürüz birbirimizle, aynı onun gibi. Devlet telefonları da donanımlı ve yazılımlı yapılmış. Tek parça değil. Emniyet teşkilatı niye bunu çeviremedi. Çünkü diyelim 3 milyon ses dosyası var. mp3 dosyası gibi düşünün bir tane ve 3 tanesi kriptolu. Bu 3 kriptolu sesi açmak için sizin yapmanız gereken ciddi bir yatırım var. Birkaç milyon dolar. Süper computer denen 12 milyon dolar. Emniyette yok böyle bir şey. Çünkü devlet güvenliği için çalıştığımız varsayılmıyor. Biz normalde adi suçlar için çalıştığımızdan. Yapılan yatırıma değmesi lazım.
Bu teknoloji Türkiye’nin başka bir kurumunda var mı?
Bilmiyorum. Mesela ben Hizbullah terör örgütü ile ilgili bir faaliyet yürütsem ve çok kritik bir telefon görüşmesi olsa ve desem ki eyvah bunu mutlaka çözmemiz lazım. Bunun peşine düşerim. Ulak yollarım, FBI’ya ekip gönderirim. Derim ki bunu çözeceğim, bu benim milli meselem. Ama bir sahte para organizasyonda adam dinlerim. İki gün sonra başka bir şey söyleyecek. Ben yani suçun yapısını biliyorum.
MİT’te bile mi yok böyle kripto kırıcı sistem?
MİT’in içinde mutlaka olması lazım ama yine bütçeyle ilgili. Bütçe ayırabilirler mi çok emin değilim. Şöyle düşünün polisler yakalandı, telefonlarına el kondu. Telefonlarını açamıyorlar buyurun zaaf değil mi sizce bu da. İnsanlara kendi aleyhinde kullanılmak üzere hiçbir soru soramazsınız, telefonun şifresini soramazsınız. Unuttum diyebilir, hakkı var. Şimdi bunlar kanunun verdiği limitlerle ilgili. Bir de kırk yılda karşılaştığınız bir konuya yoğunlaşamazsınız. Mesela Blackberry telefon. Vandal gruplar 700’e yakın araç yaktılar İngiltere’de. En son İngiltere hükümeti, bütün bu organizasyon Blackberry üzerinden yapıldı. Gerekirse Blackberry’yi yasaklayabilirim dedi. Çünkü kendi ülkesinin ürettiği Blackberry’nin içerisindeki o yazılımı dinleyemiyor.
Fakat sonuç olarak resmi kriptolu telefonlar dinlendi. Madem bu yatırım bizde yok. Bunu kim yaptı?
Ben MİT’i yine ihtimalden uzak tutmuyorum. Onları yine şüpheli tutuyorum bu konuyla ilgili. Ancak ona ayrılacak bütçe bulunmayabilir, düşünülmemiş olabilir.
Başka bir ülkeden yardım alınamaz mı? İsrail’i Amerika’sı Fransa’sı şusu busu…
Fransız Alcatel’in kriptolu telefonlarını kullandık yıllarca biz. Kaçakçılık birimde, Diyarbakır’da bizdeki tüm kaçakçılık müdürlerinde vardı birer tane. Birbirimizle görüşmeleri bu şekilde yapıyorduk. Kendimize ait kriptolu bir ünitemiz yoktu. Resmi yazışma kanallarımızda da yoktu.
Böyle devlet olur mu yahu?
Bunlar konuşulmuyor. Biz de konuşulmasını istemedik bugüne kadar. Zafiyet ortaya çıkıyor çünkü. Alcatel ile ilgili şüphelerimiz ortaya çıkınca biz hepsini birden bıraktık. Siemens’e geçtik bu sefer. Almanya’yı çok sevdiğimizden değil başka da yok çünkü. ASELSAN yapıyor kriptolu bir telefon sırt çantası gibi kocaman. Mecbursunuz bunu kullanmaya. Bir süre de Siemens’inkiler kullanıldı. Ama Siemens ile ilgili tereddütler ortaya çıkar çıkmaz yatırımı bir değiştiriyorsunuz 10 milyon dolar çöp.
Peki en güvenlisi hangisi?
TUBİTAK ve ASELSAN, kim yapacaksa milli yapacak. Bir devlet, kendini devlet olarak tanımlıyorsa iletişimini kendi milli kripto yazılımlarıyla sağlamalı. Yabancı ülkelerin yazılımlarını ulusal güvenlik alanlarında kullanmamalı. Milli tank, milli helikopter, milli füze yapmak bir ülke için ne kadar vazgeçilmezse, bu sistemlerin "know-how" ı ile yazılım güvenliğini sağlamak da o kadar önemli. Eğer kriptoyu yazmayı başarmış ama güvenliğini sağlayacak protokoller geliştirememişseniz büyük devlet olamazsınız. Ya da istihbarat birimleri tarafından rahatlıkla kırılabilecek bir kripto yazmışsanız bu durum normal telefonlarla konuşmaktan daha tehlikelidir.
TUBİTAK’ta da çok soru işareti var...
Bu işin doğru yolu twitter’daki Haramzadeler ve Baççalan kullanıcılarının kim olduğunu bulmak ve o kayıtlardan yola çıkarak kripto anahtarlarının mı sızdırıldığı, yoksa başka istihbarat birimleri tarafından mı kriptonun çözüldüğünün bulunmasıdır. Bu iş de yine Tübitak ve gerekirse dost müttefik ülkelerin uzmanlarından destek alarak olur. Ancak Tübitak, apar topar tasfiye edildikten sonra "hecelerin yapıştırılmasıyla sesler montajlanmıştır" raporundan sonra güvenilirliğini tamamen kaybetti. Bilgisayar dilinde her dokunuş bir iz bırakır. Kripto konusunun da soruşturulması kolaydır. Yeter ki önü açılsın ve tarafsız bağımsız birimler araştırsın. Yok mesele “istediğimiz yandaş bürokratlarımızı istediğimiz yerlere atayarak kadrolaşalım ve bunu yapmak için de mevcut kadroları tasfiye için senaryolar yazıp uygulayalım" ise, bu konu meydanlarda konuşulmaya devam edecek, Emniyet’in de Tübitak’ın da TİB’in de hukuka uygun soruşturulmasına müsade edilmeyecektir. Milli kriptolar olmalı ve veri güvenlik protokolü katı bir şekilde uygulanmalıdır. Çözüm budur.
Edward Snowden’ın iddiaları hiç konuşulmuyor nedense.
Evet, adam CIA’dan çıktı, gitti Rusya’dan sığınma hakkı istedi. Bazı şeyleri açıkladı bazılarını açıklamadı. Açıkladığı şeyler içerisinde bile Ortadoğu’da hangi ülkelerin dinlendiği var. Bir tanesi Türkiye. Alman Başkanı Merkel, Obama’ya bizi artık dinlemeyin demişti. O da demişti ki endişe etmene gerek yok. Ben olduğum sürece senle ilgili bir şey olmaz! Ama dinlemeyeceğim demedi. Bu görevdir zaten büyük bir ülkenin istihbaratı için. O zaman bize düşen dinletmemektir. Ülke olarak telefonumuzu kimseye dinletmeyeceğiz. Dinletiyorsak ayıp zaten.
Yani Başbakanı siz dinlemediniz!
Biliyorum garip gelecek size; araç kullanıyorum bir gece. Terörle mücadelenin bu gözaltına alınıp bırakılan müdürü var Ömer (Köse), o aradı telefonla. Yakub dedi ‘tapeler çıkmış piyasaya’ dedim ki ‘her gün sızıyor ne var ki ekstra beni aramasını gerektirecek, konu ne?’ ‘Başbakanla oğlunun tapesi çıkmış dedi.’ ‘Böyle bir şey mümkün değil dedim. biz Başbakan’ın oğluna dinleme kararı almadık, Başbakan’ı da adli kolluk dinleyemez. O zaman dedim bu bir yasadışı dinlemedir’. ‘Eyvah çok ciddi sorunumuz var o zaman’ dedi. ‘Senin bir sorunun yok, benim bir sorunum var, ben dinlemişim diye soruşturma açacaklar bana’ dedim. Eğer Başbakan’la aile fertleri dinlenip ve sadece bunların iç politikayı ilgilendiren sesleri yayınlanıyorsa, bir de burada devletin ayıplarını ilgilendiren bilgiler de eğer bir yabancı istihbaratın eline geçtiyse vay halimize o zaman. Irak politikamız, Suriye politikamız, düşen uçağımız, düşürülen uçağımız, 49 tane rehinemiz vesaire... Bunlarla kamuoyuna söylenmeyen hakikaten çok ciddi sorun varsa o zaman ne olacak.
Zaman