'Yargı, mağdurların haklarını koruyamıyorsa, adalet komediye dönüşmüştür'

Meslekten ihraç edilen Savcı Mehmet Yüzgeç, "Yargı, iktidar sahiplerine biat edip, mazlum ve mağdurların haklarını koruyamıyorsa, adalet o ülkede komediye dönüşmüştür." dedi.

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun TOKİ ayağını yürüten Savcı Mehmet Yüzgeç, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Cumhuriyet Savcılığı'ndan ihraç edilmesiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Meslekte 21 yılı geride bırakan Yüzgeç, "Bir ülkede yargı, iktidar sahiplerine biat edip, mazlum ve mağdurların haklarını koruyamıyorsa, adalet o ülkede komediye dönüşmüştür. Gerçek hukuk devletinde zayıflar adalet karşısında ümitsizliğe düşmediği gibi kuvvetliler de hak etmediği bir nimeti elde etme hayaline kapılamazlar. Kendini fil olarak görüp, mazlum ve mağduru ezdiğin noktada, ebabil kuşlarının gökte belirme zamanı yakındır." ifadelerini kullandı.

İstanbul Cumhuriyet savcısı iken 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrası Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca (HSYK) 2014 yılı yaz kararnamesi ile Kahramanmaraş'a atanarak önce açığa alınan, sonra da meslekten ihraç edilen savcılar arasında yer alan Mehmet Yüzgeç, Twitter hesabından ihraç kararıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Yüzgeç, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yargıya yapılan ilk müdahalede HSYK'nın soruşturma için yanına Ekrem Aydıner ve Mustafa Erol isimli iki Cumhuriyet savcısı daha görevlendirdiğini anımsattı. Tutuklama kararının bu savcılarla birlikte oy çokluğu ile alındığını ve mahkemece de kabul gördüğünü açıklayan Yüzgeç, "HSYK soruşturma dosyası tekemmül etmediği halde kolluk inisiyatifi ile operasyon yaptığım iddiası ile hakkımda ihraç kararı vermiş ise de yargıya yapılan ilk müdahale ile yanıma refik olarak görevlendirilen Cumhuriyet savcıları Ekrem Aydıner ve Mustafa Erol ile birlikte kuvvetli suç şüphesi ve somut delil olduğu kabul edilerek oy birliği ile tutuklamaya sevk yapıldı. Bu durum mahkemece de kabul edildi. Bu durumda Cumhuriyet savcıları Ekrem Aydıner ve Mustafa Erol'un da kolluğun inisiyatifi, yönlendirmesi ile hareket ettiğinin kabulü gerekmez mi? Bu durumda diğer iki Cumhuriyet savcısı hakkında soruşturma yapılmaması eşitlik ilkesine aykırı değil mi?" sorusunu yöneltti.

'YARGI MENSUPLARININ YARGISAL KARAR VE HUKUKİ TAKDİRLERİNİN SORUŞTURMAYA KONU EDİLMESİ HAKİMLİK TEMİNATI VE YARGI BAĞIMSIZLIĞINA AYKIRIDIR'

Yargı mensuplarının yargısal karar ve hukuki takdirlerinin soruşturmaya konu edilmesinin hakimlik teminatı ve yargı bağımsızlığına aykırı olduğunu savunan Yüzgeç, şu ifadelere yer verdi: "Kararların hukuki yönden isabetli olup olmadığını takdir edecek olan HSYK müfettişleri ve HSYK 2. Dairesi olmayıp yargısal mercilerdir. 2014 Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nun yargı ve temel haklar başlıklı 23. faslında; soruşturmalara siyasi iradece müdahalede bulunulduğu, Adli Kolluk Yönetmeliğinin değiştirildiği, mahkemece alınan kararların uygulanmadığı, dosyaların soruşturmayı yürüten savcılardan alındığı, soruşturmada görev alan emniyet yetkilileri ve yargı mensuplarının görev yerlerinin değiştirildiği, HSYK Kanunu'nda değişiklik yapıldığı, bunun yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğüne dair ciddi endişelere yol açtığı belirtilmiştir."

'MÜFETTİŞLER ADİL YARGILAMA İLKESİNE UYMAYIP, LEHTE OLAN HİÇBİR DELİL TOPLANMADI'

HSYK 3. Dairesi tarafından olayı soruşturmakla görevlendirilen müfettişlerin adil yargılama ilkesine uymayıp, lehte olan hiçbir delil toplamadığını öne süren Yüzgeç şunları kaydetti: "HSYK 3. Dairesi tarafından soruşturma izni verilmesi ve müfettişlerce delillerin buna göre toplanıp rapor yazılması gerekli iken; önce rapor yazılmış, soruşturma izni sonra verilmiştir. İnceleme ve soruşturma raporu HSYK Başmüfettişi Ömer Kara tarafından 22.09.2014 tarihinde HSYK'ya sunulmak üzere hazırlanmış, HSYK 3. Dairesi tarafından 26.11.2014 tarihinde soruşturma izni verilmiştir. Bu haliyle soruşturma izninden önce yazılmış olan inceleme ve soruşturma raporunun hukuken esas alınması mümkün değildir. Olayı soruşturmakla görevlendirilen müfettişler, adil yargılama ilkesine uymamıştır. Lehe olan hiçbir delil toplanmamıştır. Oy çokluğu ile verilen HSYK 3.Daire kararındaki muhalefet şerhlerini görmeden rapor hazırlanması silahların eşitliği prensibine aykırıdır. Zira soruşturma başlatılması yönünde karara imza atan üyelerin görüşleri soruşturmada aleyhe bir durum meydana getirmekte iken soruşturma yapılmaması yönünde görüş bildiren diğer 3 üyenin görüşleri de savcılar için lehe bir durumdur. Müfettişlerce aleyhe görüş ve karara uygun deliller üzerinden tedbir talebinde bulunulmuş ancak lehe olan görüşler dikkate alınmamıştır. Henüz muhalefet şerhlerinin gerekçesi bile müfettişler tarafından görülmediğinden lehe olan deliller toplanmamıştır. HSYK 3. Dairesi'nin soruşturma izni verme kararından önce müfettiş tarafından inceleme ve soruşturma aşamasında toplanan deliller ancak soruşturma sona erdirilip HSYK 2. Dairesi tarafından son savunmanın alınması aşamasında bilgimize sunulmuştur. Soruşturma aşamasında ithamların bildirilmemesi, bu suçlama ve ithamlara karşı beyanlarımızın alınmaması, tanık dinletme ve diğer tarafın suçlamalarına dayanak yaptıkları tanıkları sorgulama imkanı tanınmadan yaptırım uygulanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde ifadesini bulan silahların eşitliği ilkesinin çekişmeli yargılama prensibinin ve savunma hakkının ağır ihlali niteliğindedir."

'BİR ÜLKEDE YARGI, İKTİDAR SAHİPLERİNE BİAT EDİP, MAZLUM VE MAĞDURLARIN HAKLARINI KORUYAMIYORSA, ADALET O ÜLKEDE KOMEDİYE DÖNÜŞMÜŞTÜR'

"Unutmamak gerekir ki adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük olan artık suçlulardır. Bir ülkede yargı, iktidar sahiplerine biat edip, mazlum ve mağdurların haklarını koruyamıyorsa, adalet o ülkede komediye dönüşmüştür. Gerçek hukuk devletinde zayıflar adalet karşısında ümitsizliğe düşmediği gibi kuvvetliler de hak etmediği bir nimeti elde etme hayaline kapılamazlar. Kendini fil olarak görüp, mazlum ve mağduru ezdiğin noktada, ebabil kuşlarının gökte belirme zamanı yakındır." CİHAN
15 Haziran 2015 19:56
DİĞER HABERLER