'Yaşadığımız sıkıntılarda, gerginliklerde yargı uygulamalarının katkısı var'

'Yaşadığımız sıkıntılarda, gerginliklerde yargı uygulamalarının katkısı var'
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Cemil Çiçek, yaşanılan sıkıntılarda, gerginliklerde yargı uygulamalarının çok büyük olumsuz katkısı olduğunu söyledi. Çiçek, "Haksızlığa, hukuksuzluğa kim maruz kalıyorsa, hangi düşüncede ve görüşte ise ben haksızlığı ve hukuksuzluğu savunamam. Haksızlık ve hukuksuzluk kime yapılıyorsa bizim buna karşı çıkmamız gerekiyor. Ama bu konuda Türkiye'de iyi bir sınav verdiğimizi söyleyemem." dedi.

Cemil Çiçek, Meclis Tören Salonunda, ulusal yayın yapan basın ve yayın kuruluşlarının temsilcileri ve parlamentoda görev yapan muhabirlerle kahvaltılı bir toplantı yaptı. Gazetecilerin sorularını cevaplayan Çiçek, Başkanlık sistemiyle ilgili bir soruyla ilgili konular ve ilkeler yerine konuyu güdeme getirenin tartışıldığını ve bundan da bir sonuç alınamadığını belirtti.

Türkiye'de Anayasa'dan sonra en çok tartışılan konunun başkanlık sistemi olduğuna dikkat çeken Çiçek, Turgut Özal ve Süleyman Demirel zamanında da bu konunun gündeme getirildiğini, ancak başkanlık sistemi yerine Özal ve Demirel'in tartışıldığını ifade etti. "Bugünkü durum iyi bir durum değil. Türkiye'nin bugünkü durumunu netleştirmesi lazım." diyen Çiçek, şunları söyledi: "Erkler arasında yetki gaspları, müdahaleler var. Burada da en fazla yetkisi sınırlanan organ yasamadır. Yargının çıkardığı problemleri 4 senedir yüreğimiz yanarak takip etmeye çalıştık. Siyasete müdahalelerini, bunun getirdiği bunalımları biliyoruz. İster parlamenter sistem ister yarı başkanlık ister başkanlık sistemi açısından Türkiye'nin bir an evvel karar vermesi gerekiyor. Biraz ondan biraz bundan biraz şundan karma bir sistemle Türkiye'nin işlerini daha fazla götürme imkanımız yok. Bunu net olarak söylüyorum. Bugünkü Anayasa çatışmaya imkan veriyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan kim olursa olsun. Bu sistemin yürütülmesi sistemini iyi işlediğinden değil kişisel başarıya, vesaireye kalıyor. Bu ülkenin en geçimsiz insanları Cumhurbaşkanı, Başbakan oldu diyemeyiz ama sistemin kendisi her dönemde problem çıkardı, çıkarmaya devam ediyor. Her dönem ciddi sıkıntılar yaşandı, bundan sonra da yaşanmaya devam eder. Bu şahıslarla ilgili mesele değil. Bunu özele indirgememenizi isterim. Ben böyle bir şey söylediğimde bazı arkadaşlarınız 'Abdullah beyle Tayyip bey arasında sıkıntı çıkar mı?' dedi. Ben 'bir kilogram bin gramdır' diyorum, siz niye isimlendirerek buradan bir siyasi polemik çıkarmaya çalışıyorsunuz? Maksadım burada polemik değil ama iddia ediyorum bu Anayasa kavga çıkarmaya, devletin işleyişini ciddi ölçüde engellemeye yönelik bir Anayasa'dır. Bununla yola devam edeceğiz diyorsak, kişisel maharetlerle belli bir hızla gidilebilir. Hangisi olur hangisi olmaz ayrı bir konu ama bugünkü durumun netleşmesi lazım."

HDP'nin Avrupa Parlamentosu'nun 1915 olaylarıyla ilgili açıklamaya imza atmamasıyla ilgili bir soru üzerine ise Çiçek, "Kamuoyu bunları değerlendirecek. Milletimizle ilgili bu kadar ağır, haksız, hukuk dışı suçlama yapılıyor da biz kurumlar olarak tepki koymuyorsak bu başkalarına fırsat verir, yenilerine fırsat verir. Olup biten her şeyi kamuoyu değerlendirecektir." karşılığını verdi.

Yapılan açıklamayı Başkanlık Divanı olarak da benimsediklerini dile getiren Çiçek, 17 üyeden 14'ünün imzaladığını, 2 kişiye ulaşılamadığını, bir üyenin de imzalamayacağını bildirdiğini kaydetti. Eski Meclis Başkanlarına TBMM'de makam tahsis edilmesiyle ilgili soru üzerine de Çiçek, Meclis'in buna dönük imkanının bulunduğunu söyledi.

Şu an hayatta 14 eski meclis başkanının olduğunu anlatan Çiçek, "1961'den bu tarafa perde arkasında bulunmuş tarihi şahsiyetler. Bunlar önemli tecrübe birikimi. Kimsenin bunları arayıp sorduğu yok. Çok üzücü bir durum. Neticede bu kişiler bu memlekete hizmet etmiş insanlar. Keşke bunlardan partilerimiz, milletvekillerimiz istifade etse. Böyle bir imkan Cumhurbaşkanlarına veriliyor. Bazı eski komutanlara karargahta bu tür imkanlar sağlanıyor. Bu dönem mekan sıkıntımız yok." dedi.

Yemen konusu uluslararası konferans toplama girişimi ile ilgili bir soru üzerine Çiçek, parlamentoların görevlerinin belli olduğunu, yürütme organı yerine geçerek uluslararası bir sorunda bir çözüm arayışı içinde olamayacaklarını vurguladı. Yemen konusunda bazı meclis başkanlarının ikili, üçlü, beşli inisiyatif kullanma amacıyla kendisini aradığını belirten Çiçek, "Ancak ifade ediş tarzı, beklentiler ve uygulanabilecek yöntem bakımından çok gerçekçi ve netice alıcı bulmadım. Çünkü Meclis Başkanı olarak imkanlarımız kısıtlı. Sadece söylem ve iç tüketim malzemesi olmanın ötesinde netice alınmayacak bir işte TBMM'nin girişimde bulunmasını doğru bulmadım." diye konuştu.

AK Parti'nin seçim beyannamesindeki Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyu gözden geçireceğiyle ilgili soruya Çiçek, beyannameyi okumadığını ifade etti. Anayasa Mahkemesi'nin tahminleri ötesinde bir iş yüküyle karşı karşıya kaldığını anlatan Çiçek, Yargıtay'da, Danıştay'da biriken dosya sayısı nasıl şikayet konusu olduysa aynı sıkıntıyla bir süre sonra Anayasa Mahkemesi'nin de karşı karşıya kalacağında hiç tereddüt olmadığını belirterek, "Ferdi başvuruyu önemli bir demokratik hak olarak kabul ediyoruz. O halde bu bir taraftan bu hakkı koruyalım ve öbür taraftan da yığılmayı önlemek gerekir. İşleri kısa sürede neticelendirecek yöntem bulunmalıdır." dedi.

Etyen Mahçupyan'ın 1915 olaylarıyla ilgili açıklamasının sorulması üzerine ise Çiçek, "Bu bir hükümet meselesi değil. Papa'nın açıklaması, AP kararı, bu 24 Nisan'da bitecek bir iş değil. Devletin bir problemidir. Her kurumun, herkesin burada yapacağı işler var. Bu karar vesilesiyle cephe oluşturmaya çalışanlar her türlü imkanı kullanıyorlar. Herkese düşen görev var bu konuda. Ben Meclis Başkanı olarak ilgili kişilerle, kuruluşlarla konuşarak özetlemeye çalıştım. Aynı soruyu meslek kuruluşlarına sormak lazım. Acaba muhataplarına iki satır bu konuyla ilgili mektup yazdılar mı? Görüşmelerinde bu konuyu gündeme getirdiler mi? Sivil toplum örgütlerimiz ne yaptı? Bu konuyu ülkemize herkes istediği gibi tartışıyor. Madem ki tartışılıyor, fikrini söyleyen herkes kamuoyundan bir not, bir değerlendirme alacaktır. Meclis Başkanı olarak falanca, filanca şahıs ne dedi dersek o zaman biz işin içerisinden çıkamayız. Bu bir yalandır, karalama kampanyasıdır, haksızlıktır, önyargılarla hareket etmedir. 20 milyondan fazla insanın acısını bir tarafa bırakıp 'sadece bir kesim acı çekti' demek doğru değil. Herkes acı çekti, Ermeniler de acı çektik. Ancak gerçeklerin ortaya çıkarılması söz konusu olduğunda herkesin bir tarafa gittiğine şahit olduk çünkü gerçek ortaya çıktığında birçok şeyler de orta yere çıkacak. Şahıslarla ilgili değerlendirme uygun olmaz. Yazılan doğruysa zaten danışmanlıktan da ayrılmış." karşılığını verdi.

"8 Haziran'dan sonra ne yapacaksınız?" sorusuna Çiçek, "Bugün 17 Nisan." ifadelerini kullandı. TBMM Başkanlık Divanı'nda alınan karar doğrultusunda bir Parlamento muhabirine yasama çalışmalarını izlemede yasak getirildiği konusundaki soruya da Çiçek, "Kartı iptal edilen bir arkadaş da burada. Demek ki o konuda biz olabildiğince toleranslı davranıyoruz. Bir şeyi kısıtlama gibi bir niyetimiz yok. Hele hele görev süresi sona ermek üzere olan bir Meclis Başkanı olarak giderayak 'şunun ekmeğiyle oynayayım' gibi bir duruma girmek istemem. Hepimiz kuralsızlıktan şikayet ediyoruz, siz görevinizi yapın ama yaparken buranın kuralları çerçevesinde yapın. Değişiklik istiyorsanız yine oturarak, konuşarak yaparız. Bir kısım sıkıntılar, şikayetler oluyor. Bunun üzerine de bir düzenleme getiriliyor. Yeni bir düzenleme yok, birinci fıkradaki müeyyideyi ikinci fıkraya almak suretiyle... 'Bu olmasın' diyebilirsiniz. Ama bunu şu anda yapma imkanımız yok. Şu kadarlık siyaset hayatımda benimle ilgili çok ağır yazılar yazıldı, iftira edildi. 13-14 sene benim ve ailemin hayatını karartan meslektaşlarınız oldu. Ama ben bir tek kişi ile ilgili dava açmadım. O yazılar haksızdı, hukuksuzdu. İnsan onuru ve haysiyeti bakımından son derece yanlıştı. Dava açsam kazanırdım. Ama açmadım. Gerek de görmedim. O yazıyı yazanlara da 'sen niye yazdın' demedim. Halen görüşürüz, konuşuruz; ben onun yanlışını söylerim, o da benim yanlışımı söyler. Meclis en çok kuralsızlığın olduğu yer haline geldi. Burası bir çok art niyetli insanların hedefi olabilecek bir kurum haline geldi, güvenlik açısından, vesaire açısından... Sizi onlarla bir tutuyor değiliz ama bir kural koyduk, herkes herşeyi yapsın ama kuralına uygun yapsın. Kural yanlışsa onu yine birlikte değiştiririz. 'O kararı ben almadım. Filancalar aldı' diye de bir kolaycılığa kaçmıyorum. Meclis'in ilgili komisyonlarında olan bir durum. Ama bunun şu veya bu istikamete çekilmesi de doğru değil. Sizin arkadaşlarınız arasında da zaman zaman -sayısı azdır belki- kuralsızlık edenler de olmadı değil." şeklinde konuştu.

"Biz buranın kurallarına riayet ediyoruz ama buranın kuralları son birkaç senedir yasaklar noktasına geldi. Meclis gazeteciler açısından çalışılamaz hale geldi. Biz, devamlı polisler ve Meclis Basın Bürosu'nda görevli arkadaşlar tarafından izlenen paranoyak insanlar haline getirildik. Bu durumu nasıl değiştirebiliriz?" sorusu üzerine Çiçek, şunları söyledi: "Orada yasak, burada yasak. Ama bu kurum içerisinde herkesin herşeyi yapma imkanı yok. Batı parlamentolarında da yok. Siz her türlü görevinizi usulüne uygun yapın, söylenen yerlerde yapın ama sıkıntı çıkıyorsa da bunlar konuşulur. Her türlü görevi yapıyorsunuz, kulislerde varsınız. Bunu tartışmaya açtığımdan değil, açmak da istemem. Ama kulisler sadece milletvekillerinin girdiği bir yer. Sizlerle beraber oturuyoruz. Kötü mü oluyor? 'İyi de oluyor, kötü de oluyor' diyenler var. Zaman oldu turnike konuldu ama milletvekillerinin kendisi o kuralı bozunca, 'basın niye gelmesin, basın niye gelmesin. Biz kulise haber kaynağı olmak için çıkmıyoruz ki. Haberi başka yerde alırsın, biz orada bir iş yapıyoruz tabiri caizse. Birilerine haber olmak, manşet olmak için kimse kulise çıkmıyor. Orada bulunuyoruz, herkes bulunuyor, sizler de bulunuyorsunuz. Ama 'doğru mu?' derseniz, doğru değil bunlar. Biz burada keyfi bir muamele yapmamaya gayret ediyoruz ama kural koymaya çalışıyoruz. Kurallara uyulmayınca da ne büyük sıkıntılar olduğunu gördük. Buna önce milletvekillerimiz uymadı. Siz mesela şunu görebilir misiniz batı parlamentolarında, pazar yerine çadır kurar gibi önemli günlerde Meclis'in arka bahçesi çadırlardan geçilmiyor. Nerede var burada böyle bir olay? Ben hiçbir yerde görmedim. Geçmişte vardı diye buna aynen devam mı edelim? Bu da doğru değil. Birisi bir gün evvelden geliyor, orasıdır, burasıdır. Bakıyorsunuz bir milletvekilini o oradan çekiyor, bu buradan çekiyor. Bu hoş bir görüntü değil. Haber alın ama ortak haber nasıl alınacaksa onun yol ve yöntemlerini uygulayın. Kişi, gelişi güzel bir yerde konuşacağına, basın odasına gitsin konuşsun. Ona bir itirazımız yok ki. Ya da bizim haberimiz olsun odasında çekim yapacaksanız ona da bir şey demiyoruz. Ama bu böyle yapılırken öbür milletvekili de 'mahremimize kadar giriliyor' diye şikayet ediyor. Ben şimdi hangi milletvekili diye jurnalcilik yapamam, onun için birbirimizi iyi anlayalım. Ben görev süresi sona eren birisiyim. İbrahim Bey ile karşılaştığımda 'yasak getiren Meclis Başkanı' lafını yemek istemem. Bu memleket kuralsızlıktan çekiyor, kuralları koyalım."

Yargının işleyişi konusundaki bir soruya Çiçek, hazırlık tahkikatı gizli olan konularla ilgili yayın yapılmasını, görüş belirtilmesini, dosyaların yayınlanmasını hiçbir zaman doğru bulmadığını vurguladı. Savcının bir kişinin ifadesini aldıktan yarım saat sonra o ifadenin basında yer aldığını hatırlatan Çiçek, "Bir şeyi ihlal etmeye başladığımızda bundan herkes zarar görür. Anayasa'nın 138. maddesi belli bir süreden beri ihlal ediliyor. 'Efendim bu gazeteciliktir, yaparız' bunu ben değerlendiremem ama o gün suçlanan insanlar belli bir süre sonra beraat etti. Fakat bu insanın ailesi, sevenleri, herkes perişan oldu, ruh sağlıkları bozuldu. Yaşadığımız sıkıntılarda, gerginliklerde yargı uygulamalarının çok büyük olumsuz katkısı olmuştur. İddianamede bir numara olan kişi adli kontrolle serbest. Haksızlığa, hukuksuzluğa kim maruz kalıyorsa, hangi düşüncede ve görüşte ise ben haksızlığı ve hukuksuzluğu savunamam. Haksızlık ve hukuksuzluk kime yapılıyorsa bizim buna karşı çıkmamız gerekiyor. Ama bu konuda Türkiye'de iyi bir sınav verdiğimizi söyleyemem. Geriye dönük son 4 -5 yıllık uygulamalara bakın; kimler kimlere ne dedi, sonra kimler kimlerle ne oldu, bunlara bir bakın. Ben durduğum yerde duruyorum. Kanaatim ve düşüncem belli. Türkiye'de görülmekte olan davalarla ilgili belki hiç konuşmamış ya da yanlışlıkla konuştuysam o da benim hatamdır, konuşmamış tek kişi olduğumu söyleyebilirim." diye konuştu.

Parlamento kartı iptal edilen muhabirin sorusuna ise Çiçek, "Bunu bana söylediler, buyursun gelsin dedim. Bilgim var. Ben öyle bir anlayış içinde olsaydım girme imkanı olan başka birisi gelsin derdim." karşılığını verdi. Kendilerine sayısız dilekçe geldiğini, kayıt numarası alınmış her dilekçeyi işleme koymaya mecbur olduklarını dile getiren Çiçek, "Gelen dilekçeleri nereye havale edilmesi gerekiyorsa oraya havale ederiz. Herşeyin kararını Meclis Başkanı vermiyor. Dilekçe vermek, şikayette bulunmak vatandaşın anayasal hakkıdır. Sade vatandaşın nasıl hakkıysa milletvekilinin de hakkıdır. Bu işin sorumluluğunu oraya yüklemek için söylemiyorum ama bu kararı veren Meclis'in bur kurulu. Kararı veren orası. Ben o kurulun amiri değilim. Ben karar vereceksem zaten ona gerek yok. Doğrudan kararı veririz, geçer gideriz. Kararın haklılığını, haksızlığını tartışabilirsiniz. İstiyorsanız yargı yoluna da başvurabilirsiniz, buna bir engel yok. Ben itiraz merciyi olsam itirazı bana yaparsınız, ben de onu kaldırırım. Ama yönetmelikleri incelemeden bir hak arayışına girerseniz, yanlış yerlerde aramış olursunuz. Burada bu kadar arkadaş çalışıyor; sizin çalışmanızdan ben neden rahatsız olacağım, ne mahsuru var? Ben bugüne kadar kimseye de akreditasyon uygulamadım." şeklinde konuştu. CİHAN
17 Nisan 2015 15:58
DİĞER HABERLER