"Bunlar iktidarı bırakmaz' korkusu, 'Allah beterinden saklasın' duaları, verilmemiş hesaplar, istiflenen ölümler, dayak, gaz, tazyikli su, eziyet, baskınlar, tehdit, küfür, hakaret kaldı."
(...)
"Bakın ne maydanozlu köfteler vadetmiş AKP:
''Partimiz din, dil, mezhep, bölge, etnik köken ve cinsiyet farkı gözetmeksizin bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını birinci sınıf vatandaş olarak görür ve kucaklar. Bizim demokratik anlayışımızda farklılıkların birbirine dönüşme mecburiyeti yoktur. Tarihi tecrübemizden süzülerek gelen farklı olanların bir arada barış içinde yaşama kültürü de bundan başka bir şey değildir.''
''Partimiz, dürüst, dinamik, ilkeli kadroları ve ülkemizin ufkunu açacak bir siyasal perspektif ile halkımızın yıllardır çekmekte olduğu sıkıntıları sona erdirmeyi, siyasal sistemin problem çözme ve karar alma yeteneğini geliştirmeyi, ülkemizin kalkınmasının önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmayı, Türkiye’yi layık olduğu aydınlığa kavuşturmayı amaçlamaktadır.''
''Partimiz bu vasfıyla tüm vatandaşlarımızı cinsiyetleri, etnik kökenleri, inançları ve dünya görüşleri ne olursa olsun ayırım yapmaksızın kucaklamaktadır... 'Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir' özdeyişi, partimizin temel ilkelerindendir.''
Okurlarıma tavsiyemdir:
Üşenmeyin, memleket bu haldeyken, şu parti programını internetten bulup okuyun.
Kilit soru şudur:
AKP'den geriye ne kaldı?
AKP'den geriye koskocaman bir sistem enkazı kaldı.
'Bekleme odasına alınmış bir demokrasi' kaldı.
Buzdolabına konmuş bir 'çözüm süreci' kaldı.
'Sistem değişmiştir' ilanıyla, askıya alınmış bir anayasa kaldı.
'Açılım' palavralarıyla ötelenip sonunda hiçe sayılan talepler kaldı.
Partileştirilmiş bir devlet, iktidar güdümüne girmiş bir yargı, işlevsizleştirilmiş bir Meclis, hiçe sayılan bir seçmen iradesi, iğdiş edilmiş özgürlükler, kökünden yolunmuş haklar, pusulası ne belli olmayan bir dış politika, her komşuyla problem, dünyaya yayılan bir itibarsızlık, hızlı çekim kasırgaya sürüklenen bir ekonomi, kriminalize edilmiş bir gazetecilik mesleği kaldı.
'Haddinizi bilin', 'Gidin işinize ya' dilinin normalleştiği, nefretle mayalanmış bir siyaset(sizlik) düzeni kaldı.
Muazzam bir yolsuzluk, ahlaksızlık tablosu kaldı.
'Bunlar iktidarı bırakmaz' korkusu, 'Allah beterinden saklasın' duaları, verilmemiş hesaplar, istiflenen ölümler, dayak, gaz, tazyikli su, eziyet, baskınlar, tehdit, küfür, hakaret kaldı.
Programına baştan aşağı ihanet etmiş bir parti, etrafına üşüşmüş fırsatçılar sürüsü kaldı."
(...)