Yavuz Baydar: “Hükümet Anayasa dışı bir rejime geçmeyi başarmış” durumda

Yavuz Baydar: “Hükümet Anayasa dışı bir rejime geçmeyi başarmış” durumda
'Yeni Türkiye' adı altında bu koca ülkeyi faşizme sürüklüyorlar, adım adım.
(...)

'Yeni Türkiye' adı altında bu koca ülkeyi faşizme sürüklüyorlar, adım adım.

Türksat'ın BUGÜN TV ve Kanaltürk'ü uydudan çıkarma kararı, bu yolda taşların nasıl bir kararlılıkla döşendiğinin resmidir.

Taşları kolayca döşüyorlar çünkü 'tek seçici'nin yönetimi, 'genetiği değiştirilmiş medya' formülünü uygulamak için, en kilit noktalarda şekillendirdiği -mesela Digiturk ve Turkcell gibi şirketlerde- kullanışlı yönetim kurulları sayesinde bir 'tak-şak' çarkını tıkır tıkır işletiyor.

Dünkü haberdeki şu bilgiler yeterince açıklayıcıydı:

“Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde 3 başdanışmanı Mustafa Varank, Şenol Kazancı ve Maksut Serim 18 Nisan 2014'te TÜRKSAT yönetimine getirilmişti. Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan 2 ay sonra 2 Ekim 2014'te TÜRKSAT yönetimine (Kültür eski Bakanı Atilla Koç'un oğlu) Cumhurbaşkanlığı Bilgi Teknolojileri Başkanı Ali Taha Koç da atandı. Böylece TÜRKSAT yönetiminde genel müdür dışındaki 7 yönetim kurulu üyesinden 4'ü Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden oluştu.”

Dünkü TÜRKSAT tebligatı üzerine CHP Milletvekili Barış Yarkadaş şunları söylüyor:

“Kanaltürk, BUGÜN TV, Yumurcak TV, Samanyolu TV ve diğer kanalların Digiturk'ten çıkarılması saraydaki zatı tatmin etmedi. Edindiğim bilgilere göre, saraydaki zat tarafından düğmeye basıldı.”

'Anayasa dışı rejime geçilmiştir'

Digiturk kararı gibi son TÜRKSAT tebligatının da hukuktan ziyade gugukla alakası olduğunda uzmanlar hemfikir. Ortada bir mahkeme kararı olmadığı belli. Bu ve benzeri her 'tasarruf'un başta Anayasa’ya, yasalara, uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu herkes biliyor, söylüyor.

Ama bu itirazlar, karamsarlığımı hoş görün, bir ülkede siyasilerin ve bürokratların asgari hukuk saygısına sahip oldukları ve daha da önemlisi yargının etkin, hızlı ve adil olduğu varsayımlarına dayanıyor.

Oysa Prof. Mustafa Erdoğan'ın 'Hukukun Üstünlüğü ve Türkiye 2015' başlıklı son mükemmel raporunda tespit edildiği üzere,

“Hükümet Anayasa dışı bir rejime geçmeyi başarmış” durumda.

Faşizme giden yol, gözü dönmüşlerin her şeyden evvel 'hukuk bariyerlerini' ortadan kaldırmasıyla açılır.

Bağımsız medyanın köküne kibrit suyu dökülmesiyle, cadı kazanları kaynatmayla ve gidişe itiraz eden sivil toplum fertlerinin sokaklardan, evlerden toplanmasıyla, 'tasfiye'lerle nihai hedefine ulaşır.

Meydan 'havuz' ve 'havuç' medyasına kalacak

'Toplumun seçkinleri hâlâ neden sessiz' diye soranlar var.

Gidişatın en vahim yönü şudur:

Bu iktidarın yargıdan kaçırılan yolsuzluk fotoğrafının içinde bürokrasinin büyük bölümü, yargının önemli bir kısmı, iş alemi, devletçi sözde STK'lar, meslek örgütleri, sarı sendikalar, mahalli eşrafın ağırlıklı kısmı, belediye asalakları, devlete doldurulmuş beşinci sınıf vasıfta insan kaynağı; ayrıca havuz medyası ve havuç medyası yer almakta. 

Yani, AKP yamağı bir 'yeni oligarşi' yapısı bu gidişe avanta uğruna sinsice, umursamazca bakıyor; destek de veriyor.

MGK'da da kabul gören 'legal görünümlü illegal örgütler' tanımının, nasıl toplumun yarısından fazlasını potansiyel 'iç düşman'a dönüştürdüğünü canlı bir TV dizisi gibi yaşıyoruz.

Felaket tellalı olmak istemem ama net: TÜRKSAT kararı yakında ne kadar 'hoşa gitmeyen' kanal varsa hepsine uygulanacaktır. (Buna Doğan Medya ve Fox gibi gruplar da dahildir.)

Demokrasi ve hukuk adına karşı çıkılmazsa meydan baştan aşağı dürüst gazetecilik düşmanı havuz ve havuç medyasına kalacak; toplum gerçeklerden iyice koparılıp koyun sürüsü misali yalancı kaval ve sopayla güdülecektir.


19 Ekim 2015 11:29
DİĞER HABERLER