''Erdoğan’ın NATO’dan çıkmayı bu kadar basite alması, ülkenin yavaş yavaş değil, birdenbire batması anlamına geliyor.''
Yazacağım bilgileri Erdoğan da anlamaz, ben de, NATO şaka yapmıyor...
Yazının başlığına bakıp da cumhurbaşkanımsı başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı ya da kendimi küçümsediğimi sanmayın, bu yazıda kimi askerî teknik bilgiler vereceğim ve ikimizin de tam olarak anlaması olanak dışı. O zaman sevgili okurlar bundan bişey anlayacaklar mı, evet anlayacaklar, çünkü bu işin uzmanı olduğuna inandığınız birisi bunu gerekçeleriyle beraber anlatırsa, çok kolay anlıyorsunuz.
Ancak dediğim o kadar kolay değil, çünkü öncelikle “Ben her şeyi bilirim” sendromunuz olmayacak. Karşınızda size bu konuyu anlatan kişinin uzmanlığına inanacaksınız. Bu yazıyı yazarken ilk olarak şunu söylemek istiyorum, bilhassa askerîye içinde kimsenin, hiçbir grubun ülke sevgisinden şüphe etmiyorum, bilhassa hangi gruptan olurlarsa olsunlar, onların hepsi fazla milliyetçi bile yetiştirilmiş kişiler, o yüzden de bu son dönemdeki NATO tartışması bana iyice komik geliyor.
Teknik bilgileri öğrenirken emekli bir albay arkadaşım bana esasında bütün olayı çok kısa ve anlaşılır şekilde anlattı. Dediğini aynen size aktarıyorum: “Ahmet bey, diyelim ki sabah kalktınız ve İngiltere’yle bir anlaşma yaptınız ve artık sadece oradan araba alacaksınız ve direksiyonlar sağda olacak. İlk olarak bütün arabalar değişecek, buradaki araba fabrikaları ya kapanacak yada bütün sistemlerini değiştirecek. Bunun için teknik personel olduğu gibi eğitimden geçecek. Bütün trafik işaretlerinden tutun da trafik lambalarına kadar her şey değişecek. Ama hepsinden önemlisi hem sürücüler, hem de yayalar ciddi bir eğitimden geçecek. Yoksa Türkiye nüfusu birdenbire azalır.”
Bunun NATO yada ABD’den, Almanya’dan, Fransa’dan aldığımız silahlarla ne bağlantısı var diyebilirsiniz. Şöyle bir bağlantısı var, hava yada denizaltındaki her türlü radar sistemi batıya ve NATO’ya bağımlı olarak yapılmış ve bütün personel buna göre eğitilmiş. Daha önceki sözde başvuruyu kabul etmediler ama diyelim ki Türkiye başvurdu ve Şenghay 5’lisi de üyeliğimizi kabul etti, bütün bu sistemi, yani sadece radar sistemini öğretmek bikaç yılınızı alıyor.
Son zamanlarda askerî anlamda “MİLLİ”lerimiz çoğaldı ve herkes çok seviniyor ya, iş öyle sandığımız gibi değilmiş. Yani tank yapıyoruz, işte torpido neyim yapıyoruz yada benzeri şeyler. Bu “MİLLİ”lerin hemen hemen sadece projeleri “MİLLİ”, gerisi hep yabancı. Diyelim ki bir denizaltı projesi yaptınız ve bunu gerçekleştireceksiniz, sadece projenin çizimi en az 5 yıl sürüyor ve yeterli miktarda tershaneniz olmadığından bunları zaten yurt dışında yaptırıyorsunuz. Makinesi ABD’den geliyorsa, diğer aksamlar Almanya’dan, çünkü Türkiye’nin böyle bir sanayisi yok. Bir projenin gerçekleşebilmesi 15 ile 20 yıl arası zaman çekiyor.
Mesela Türkiye “Torpido” yaptı, bunun bütün NATO denizaltılarında çalışabilir şekilde yapılması gerekiyor ve NATO’dan ayrıldığınızda onu artık kullanamıyorsunuz ve yeni Şenghay 5’lisinin sistemine göre yapmak zorundasınız. Yani bugüne kadar yapılan çalışmalar olduğu gibi çöplüğe çünkü Şenghay 5’lisine kabul edilmezseniz ve yine de NATO’dan çıkarsanız, bütün malzemeyi onlardan almak zorundasınız ve bu işte trafiğin bir gecede yön değiştirmesine eşit saçmalık ve zorlukta bişey.
Deniz Kuvvetlerindeki en son fırkateyn 20 yıl önce yapılan TCG KEMAL REİS, diğerleri ondan da önceki yıllara ait. Bir savaş gemisi modernize edilmeden 30 yıl yaşıyor ve diğerleri 20 yaşından da yaşlılar.
Gelelim bir savaş uçağının, hatta F-16’nın uçabilme süresine, o da 8 bin uçuş saati olarak belirlenmiş. Hava Kuvvetlerini de havacı bir komutana sordum ve bana yanıtı “F-16 uçakları için üretici Lockheed Martin firması tarafından belirlenen bu süre 8.000 uçuş saatidir. Uçuşta, özellikle manevralar esnasında uçak kanatlarının ve gövdesinin maruz kaldığı çok büyük yükler, iniş esnasında uçağın maruz kaldığı yıpranmalar ve metal yorgunluğu servis saatini kısıtlayan faktörlerden başlıcaları.”
İşte Türkiye için F-35’lerin önemi burada başlıyor ve ABD ve Almanya sadece onların satışını engelleyerek bir ambargo koymuyor, F-16’ların da parçalarını vermeyerek, eldeki silahları da kullanışsız hale getiriyor. Bütün sorunları ve rakamları tek yazıda vermek istemiyorum, çünkü hem çok titiz yazmak gerekiyor, hem de yorucu.
Bir savaş karşıtı olarak bunları neden yazıyorum derseniz, bağımsızlar paktının olmadığı bir dönemde Erdoğan’ın NATO’dan çıkmayı bu kadar basite alması, ülkenin yavaş yavaş değil, birdenbire batması anlamına geliyor da ondan, en azından ben öyle hissediyorum.