Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, 6 Mart 2025 tarihinde, Berlin-Mitte Belediye Başkanı Stefanie Remlinger Hanımefendi, semavî dinlerin ayrı ayrı üç mabedinin bir arada olması ve ibadetlerin dışında diyaloglar için aynı mekanda kolayca bir araya gelme imkânı hazırlama adına kurulan House of One Vakfı ile bir iftar yemeği organize etti.
Bu organizede Dr. Arhan Kardaş, Kübra Dalkılıç, Hakan Tuğrul, Levent Kılıçoğlu, Ercan ve Osman Beyler, Prof. Dr. Hüseyin Demir ve Hilal Hanımefendiler gibi tanıdığım arkadaşları da orada gördüm.
Belediye Başkanı Stefanie Remlinger Hanımefendi kendi bölgesinde olan House of One Vakfı ile yapılan diyaloglar için iftihar ettiğini, bu faaliyetlerin insanlık için çok faydalı olduğunu konuşmasında ifade etti.
Bir Türk işçisinin kızı olan Senatör (Bakan) Cansel Kızıltepe güzel bir konuşma yaparak, House of One Vakfına verilen desteğin yerinde olduğunu söyledi. Yani Almanya’ya işçi olarak gelerek entegre olan insanlarımızın zamanla Bakanlık gibi üst seviyelere gelebileceklerinin de mümkün olduğunu anlamış oluyoruz. Cem Özdemir ve benzeri insanlarımız da bu hususta güzel örnekler.
House of One Vakfı’ndaki İmam Kadir Sancı arkadaşımız rahatsızlığından dolayı iftara katılamadı… Onun yerine mesajını, Kübra Dalkılıç Hanımefendi okudu.
Mûsevî din âlimi Rabbiner Andreas Nachama bir konuşma yaparak, diyalogların üzerinde durdu. “Barış geri adımla başlar, barış için üç adım geri atacaksın” dedi. Program ve iftardan sonra görüşmemizde kendisine, İzmir İmam-Hatip Lisesinde okurken Dinler Tarihi dersinde hocamız bizi İzmir’in Karataş’taki bir sinagoga götürmüştü. Kendisine bunu anlatırken dedim ki: “Mabed’de ceylan derisi üzerine yazılan Tevrat’ın dolaştırılışı… İlahilerin saba makamında, okunuşunun bize çok hoş geldiğini söyleyebilirim. Seneler sonra İstanbul’da bir iftar yemeğinde Şalom dergisinin sahibiyle aynı masada idik. Merhum Cemal Uşşak da vardı. Saba makamından bahsederken Cemâl Bey dedi ki: “Osmanlı, İspanya’da Müslümanlara ve Musevilere zulmedilirken hangi dinden olursa olsun, mazlumları kurtarmaya çalışıyordu. Endülüsten kurtarılıp getirilen Mûsevilere safaretler deniliyor. Osmanlı onları Edirne’ye yerleştirdi. Bir havra, bir mabed inşa ettirildi. Zulümler ve uzun sıkıntılardan sonra, Museviler dinî ibadetlerindeki İlâhîlerin nota ve melodilerini unutmuşlardı. Doğru dürüst okuyamıyorlardı. Hemen yanlarında bir Mevlevîhâne vardı. Malum Mevleviler içinden Dede Efendi ve Itrî gibi mûsikişinaslar çıkmıştır. Onun için onlar, Sinagoga gidip, bu durumdan üzüldüklerini onun için bütün İlâhîlerini ebcet notaları ile düzenleyeceklerini söylediler. Mûseviler bunu kabul edince, Mevleviler bütün saba, uşşak, hüzzam gibi Osmanlı mûsîsindeki makamlarla onların ilâhîlerini düzenlediler. Böylece, Osmanlının hâkim olduğu şehirlerdeki sinagoglarda bu iş yaygınlaştı.’ dedi.”
Rabbiner Andreas Nachama bunları dinleyince dedi ki: “Doğru… Benim atalarım Selanik Mûsevîleridir. Babam, ‘1914’e kadar Selanik ve Osmanlı hakimiyetinde idi. Havralarda ilâhîler hep Osmanlı Makamları ile okunurdu’ dedi. Ben de hatırlıyorum babam Saba makamında okurdu.” dedi.
House of One Vakfının Hıristiyan din görevlisi, Rahibe Marion Gardei Hanımefendi de bir konuşma yaptı. Yemekten sonra Rahibe Hanımefendiyle görüştük. Daha önce arkadaşlarla bir Türkiye gezisi yapmışlar. Hizmeti biliyor. Söz arasında Türkçe kelimeler ve sözler söyleyebiliyor. Dini din için sevenlerin dünya barışına katkıları adına “House of One’ organizesi dünyada bir örnek olacak sizler de bunun öncüsü olacaksınız.” dedim. Sonra kendisine “Hz. Meryem” kitabının İngilizce ve Almanca tercümelerini hediye ettim.
Dr. Arhan Kardaş, Duhâ Suresini içten ve makamlı olarak okudu. Kübra Dalkılıç Hanımefendi, Almanca meâlini okudu.
Levent Kılınçoğlu güzel sesiyle iftar öncesi Akşam Ezanı okudu.
Son olarak Berlin-Mitte Belediye Başkanı Stefanie Remlinger Hanımefendi ile de görüştük. Bu iftar yemeğinden ve birleştirici konuşmasından dolayı kendisine teşekkür ettim.
Bu çeşit organizeler, sulh-u umumî adına insanlık huzuru için çok önemli… Hizmetin muhabbet fedaîleri bu konuda dini din için sevenler ile beraber insanlık kalesinin tamiri hususunda gayretlerini katlamaları gerekiyor. İnşaallah Allah’ın inayeti ile böyle devam eder gider.