En büyük kuvvet ihlasta ve hakta

  • Abdullah Aymaz
  • Abdullah Aymaz
    07 Eki 2024 08:32


             Yirmi Birinci Lem’a İhlas Risalesinde Üçüncü  Düstur  olarak buyuruluyor ki: “Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hakta bilmelisiniz. Evet, kuvvet haktadır ve ihlastadır. Haksızlar  dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri  ‘ihlas’ ve ‘samimiyet’ yüzünden kuvvet kazanıyorlar.”  Evet, kuvvet hakta ve ihlasta olduğuna bir delil, şu HİZMETİMİZDİR…  Bu Hizmetimizde bir parça İhlas, bu davayı isbat eder ve kendi kendine delil olur. Çünkü, yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve İstanbul’da ettiğimiz Hizmet-i ilmiye ve diniyeye mukabil, burada, yedi-sekiz senede yüz derece fazla edildi. Halbuki, kendi memleketimde ve İstanbul’da, burada benimle çalışan kardeşlerimden yüz, belki bin derece fazla yardımcılarım varken, burada ben yalnız, kimsesiz, garip, yarım ümmî; insafsız memurların tarassudat ve tazyikatları altında yedi - sekiz sene sizinle ettiğim hizmet, yüz derece eski hizmetten fazla muvaffakıyeti gösteren mânevî kuvvet, sizlerdeki İhlastan geldiğine katiyen şüphem kalmadı.

             “Hem itiraf ediyorum ki, samimî ihlasınızla, şen ve şeref perdesi altında nefsimi okşayan riyadan beni bir derece kurtardınız. İnşaallah tam ihlasa muvaffak olursunuz, beni de tam ihlasa sokarsınız.

             “Bilirsiniz ki, Hz. Ali (R.A.),  o mucizevârî kerametiyle ve Hz. Gavs-ı Âzam Abdülkadir Geylânî (R.A.) o harika  kerâmet-i gaybiyesiyle, sizlere bu sırr-ı ihlasa binaen iltifat ediyorlar. Ve himâye  ederek teselli verip Hizmetinizi mânen alkışlıyorlar. Evet hiç şüphe etmeyiniz ki, bu teveccühleri İHLÂSA  binaen gelir. Eğer bu İhlası bilerek kırsanız, onların tokatını yersiniz Onuncu Lem’a’daki  ŞEFKAT  TOKATLARINI  hatırlayınız.”

             (Gerçekten Barla’da bir avuç insan “gayet az, zayıf, fakir ve kuvvetsiz oldukları halde” İhlas ve samimiyetleriyle, korkudan herkesin sus-pus oldukları halde, korkmadan Risale-i Nurlardaki iman ve Kur’an hakikatlarını  bütün baskı ve sıkıntılara rağmen Anadolu’ya doksan merkeze ulaştırmaya vesile oldular. Aktif sabır içinde kalem tutan ellerinin parmaklarıyla fıkır-fıkır, fikir-fikir, ortalığı kaynattılar. Seneler sonra Kütahya’dan 60 km uzaktaki bizim köye kadar gönderilen Risale-i Nurları gördüm.

             (Risale-i Nurları Türkçeden Arapçaya tercüme eden İhsan Kasım Sâlihî Bey, Kerkük’teki Risale Hizmetlerini anlatırken diyor ki: “Bizim oralarda Türkmen, Arap ve Kürt insanlar var. Türkmenler Türkçe biliyor  ama öbürleri bilmiyor. Ben Risaleleri okuyup Arapça izah ediyor. Arap ve Kürt  kardeşlerimiz de anlıyor. Resmi dil Arapça olduğu için herkes biliyor. Bir yandan da  eserleri Arapçaya tercüme edip matbaada bastırıyoruz. Böyle âhenk içinde Hizmet genişleyip giderken birden Irak-İran Savaşı patladı. Biz Hizmeti, Risale-i Nur sohbetlerini, tercümeleri vs. herşeyi bıraktık. Sadece radyo dinlemeye koyulduk. Artık cepheye kim gitti, cepheden kim geldi? Kim öldü? Kim kaldı? Bunları dinlemek, bunlarla uğraşmaktan başka bir şey yapmıyorduk. Bir gece rüyamda kendimi ulu bir divanda, mahkemede gördüm. Hz. Ali ile Abdülkadir Geylanî hükmü verdiler ve beni suçlu buldular. Cezayı saçları dökük olan zat infaz edecekti. Tam o sırada korku ile rüyadan uyandım. (M. Fethullah Gülen Hocaefendi saçları dökük olan zatın Hz. Ali Efendimiz olduğunu söylemişti. A. Aymaz) Uyanınca rüyayı düşünmeye başladım. Sonra aklıma Meyve Risalesinin Dördüncü Meselesi geldi. Orada Üstad Hazretleri, İkinci Dünya  Savaşı sırasında  hacıların hocaların camiyi ve cemaati bırakıp tam akşam namazı vaktinde savaş haberlerini veren radyoyu dinlemek için koşup gittiklerini söylüyor. İç içe dairelerden bahsediyor. En küçük daire olan Kalb dairesinden en büyük vazifenin olduğunu gösteren ebedî hayatın ancak iman ve ibadetle kazanılacağını, geniş idarede daha az işlerin olduğunu, radyo dinlerken bir tarafa meyil olabileceğini, halbuki savaşın her iki tarafına da büyük zulümler ve cinayetler işlediklerini; taraftar olmakla günahlarına durup dururken ortak olunacağını; zira zâlimlere en küçük bir meyille temayül gösterenlere har yani ateş, yani Cehennemin dokunacağını (Hud Suresi, 11/113)  âyeti ifade ettiğini bildiriyor. Onun için hemen radyo dinlemeyi bırakıp tekrar Hizmete başladık. Üstadın İhlas Risalesinde  bahsettiği gibi, Hizmeti bırakınca Hz. Ali ve Abdülkadir Geylani Hazretlerinin ikaz ve tokatları ile ayılmış olduk.”

             İhlas ve dikkat çok önemli.

    07 Eki 2024 08:32