Ezan ve Elest Bezmi

  • Abdullah Aymaz
  • Abdullah Aymaz
    28 Ağu 2023 10:34
    1972’de Sandık Cinayeti diye bilinen bir olay gazetelerde haber olarak çıkmıştı. Sol bir örgüt içinde bir kavga olmuş. Bir arkadaşlarını öldürmüşler. Bir sandığa cesedini koyup atarken olayla ilgili solcu bir kız yakalanmıştı. Bu olayın benzerleri olduğu halde benim aklımda kalışının sebebi, o kızın babasının Kestanepazarı Camiinin müdavimlerinden ve oradaki İmam-Hatip yurdunun maddî ve mânevî destekçilerinden bir ehl-i ticaret olmasıdır.


    Seneler sonra bir Avrupa ülkesinde bir doçentle karşılaştım. Dedi ki: “Benim o cinayetle hiç alakam yok iken sırf o örgütün bir üyesi olduğum için Avrupa’ya kaçtım. Beni bir semâ programına çağırmışlardı. Ama bana semazenlerden çok, orada okunan Kur’an ve ezan çok tesir etti. Durup dururken içimden bir ağlamak geldi. Sarsıla sarsıla ağlıyordum. Kendi kendime ‘Ben Müslümanmışım!..” dedim.”


    Ezanın ve Kur’an’ın işte böyle ruhlara işleyen özellikleri var. Namaz vakitlerinde evlerimizi ve mümkünse müesseselerimizi ezandan mahrum etmeyelim.


    Hizmet mensubu bir ablamız diyor ki: “Rabbim beni bu ülkeye (Hollanda’ya)  boşuna istihdam etmiş olamaz. Hiç olmazsa oturduğum mahalledeki, ağaçları, çiçekleri, kuşları, böcekleri, yedi kat semaları, komşularımın ruhlarını müminlerin kulaklarını gürül gürül okunan Ezan-ı Muhammedî ile buluşturayım diye düşündüm. Bunu kendime hedef belirledim ve üzerinde çalıştım… Hamdolsun, Rabbim bu yıl altıncısını lütfetti. Samimi gayretli değerli arkadaşlarımın yardımı ile tabiiki…


    “Ramazan ayında bütün komşularımızı davet ettiğim ortak alanda birlikte iftar yapıyoruz çok şükür. Ortam o kadar güzel ki, geriye çekilip seyrettiğimizde ortaya çıkan manzara şu: Her masada farklı ırklardan farklı kültürlerden gelen insanların oluşturduğu harika bir buket. Birlik olup aynı sofrayı paylaşıyorlar. Aynı masanın etrafında oturup aynı yemeğe kaşık çalıyorlar. Ve kendileri de bundan müthiş lezzet alıyorlar. Böylece komşuluk ilişkileri de canlanıyor, selamlaşmalar artıyor, yardımlaşma ve muhabbet bereketleniyor. Ramazan yaklaşınca Hollandalı komşularım artık bana geliyor ve soruyorlar ‘Bizler de yardım etmek istiyoruz, güzelliklere nasıl bir katkıda bulunabiliriz.” diye.
    “Hatta beni duygulandıran bir hadise de şu oldu: Hocamızın okuduğu ezandan etkilenen komşum yanıma gelip şöyle dedi: ‘Az önceki şarkının sözlerini bilmiyorum, ama tüylerimin diken diken olmasını engelleyemedim. Beni çok etkiledi. İçinde güzel duygular oluştu. Lütfen sözlerini bana tercüme eder misiniz?’ Tabiî bu okunan şarkı olmayıp Rabbimizin bizi namaza ve sonsuz kurtuluşa, sonsuz mutluluğa çağırması olduğunu anlatınca, gayretleri daha da arttı.


    Buradan şunu çıkarabilir miyim bilmiyorum ama, gary-i Müslim  birinin tüylerini ürpertecek kadar ruhlara dokunan bir Ezan daveti, sadece Müslümanlara değil, bütün insanlığa gelmiş bir davet olmasının göstergesi değil midir?” (Naciye Temizyürek, VUSLAT)


    Ezanı ilk duyan bütün yabancılarda mutlaka çok farklı hisler uyanabiliyor. Bazıları, “Ezanı ilk duyunca kendisini tozlu yollardan evime gelmiş gibi hissettim!..” diyor. Türkiye’de 20 yaşına kadar yaşamış Ermeni asıllı bir hanımefendi 40 yaşına kadar yirmi sene Almanya’da kaldıktan sonra İstanbul’a gelince Sultan Ahmet Camii civarında minibüsün içinde Ezan sesini duyunca ağlamaya başlıyor. 


    “Ne oldu? Niye ağlıyorsun?’ diye soran akrabalarına bu ağlamanın gerçek sebebini söyleyemiyor. Tekrar Avrupa’ya dönüyor, on sene sonra 50 yaşında iken Belçika’da rahatsızlığından dolayı hastanaye yatıyor. Hastanede başı örtülü bir hemşire görünce “Sen Müslümansın her halde, benim ezan hasretim var. Bana Müslüman bir din  adamı bulun. Ezan kasetleri ve İslamiyet hakkında bilgi istiyorum” diyor. Bosnalı olan bu tesettürlü hemşire onun bir Türkiye kökenli olduğunu öğrenince Bizim Abdülgaffar Hocamızı buluyor ve durumu anlatıyor. O da arkadaşlarıyla hastaneye gidiyor. Ezan kasetlerini, namaz bilgilerini ihtiva eden kitapları kendisine ulaştırıyor.


    Benim kanaatim, Ezan, Elest Bezmini hatırlatıyor. Yani Cenab-ı Hak ruhları yaratıp “Elestü bi Rabbiküm?” Yani “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye nidâ edince, hep birlikte “Kâlu, Belâ!” Yani “Dediler ki: ‘Evet Rabbimizsin!” 


    İşte o tatlı, lezzetli nidâyı hatırlıyorlar. Hatta, Hz. Mevlana Celaleddin Rumî’ye göre insanlar elest bezmindeki nidanın güzelliğine o kadar vurgunlar ki, mûsikî ile onu bulmak, o güzelliği yakalamak için uğraşıyorlar.


    Onun için de ezan sesi hüşyar gönüllerde ruhları yerinden hoplatıyor ve gözlerden yaş döktürüyor…

    28 Ağu 2023 10:34