Hatıralar ışığında hayatım

  • Abdullah Aymaz
  • Abdullah Aymaz
    22 Tem 2024 12:56

    Mehmet  Ali Şengül Hocamızın yazdığı “Hatıralar  Işığında Hayatım”  isimli eseri, Süreyya  Yayınlarında neşredildi. Hizmet tarihinin  önemli bir bölümü hakkında bu hatıralar bilgi vermektedir…

             Muhterem ve merhum Mehmet Ali Şengül Hocamızla tanışıklığımız 1960’lı yılların başlarına dayanır. İzmir İmam Hatip ve İlahiyatta Talebe Yetiştirme Derneğinin yurdunda kalıyorduk. Yaz tatilinde 15 gün tatil yaptıktan sonra tekrar yurda döner ve iki-iki buçuk ay süren yaz kurslarına katılırdık. Her sene yazın bir haftalık Bergama taraflarındaki Aşağı Şakran köyünde kamp yapardık. Hemen denizin bitişiğinde olan bu köyün câmisine yurdun taşınabilir bütün lüzumlu eşyalarını getirir, öğleye kadar hem derslerimize devam eder hem de öğleden sonra denize girerdik. Bir kamp sonrası eşyaları yükleyip yurda döndük. Gece vakit yatsı namazını her zaman olduğu gibi cemaatle kıldık. Namazı kadife sesli, hoş edâ bir tilavetle  genç bir ağabeyimiz kıldırdı. İşte o mübarek gül letafetli ağabey, Mehmet Ali Şengül’dü. Kur’an-ı  Kerim’i  fem-i muhsinle okuyan kavl-i leyyin, hâl-i leyyin, tavr-ı leyyin sâhibi o ağabeyimizi ve yatsı namazını hiç unutmadım.

             Yaşar Tunagür Hocamız, Kestanepazarı Camii’nde Cuma günleri vaaz ederken, onun meşhur müezzini de bu gül tabiatlı ağabeyimizdi…

             Şengül Ağabeyimiz, Mısır’da okumayı arzu ediyordu. Ama Yaşar Hocamız onu hep engelliyor, burs imkânlarını da temin edip, “Yaşar Hocam, her şey tamam, haydi bana izin ver…” dediğinde, “Sen hoca sözü dinle” diyordu. Bunun hikmetini Şengül Hocamız, seneler sonra anlıyor. Meğer kendisinden sonra Kestanepazarının başına getirmek istediği M. Fethullah Gülen Hocamıza yardımcı olsun diye, Şengül Hocamızı orada tutmak istiyormuş.

             Hocaefendi 1966’da İzmir’e geldikten sonra Şengül  Hocamız, kendisiyle hemen kaynaşıp özel dersler almaya başladı. Daha sonraları hep yardımcısı, bizlerin de ağabeyi oldu.

             Mükemmel bir Kur’an hafızlığına ve beliğ bir hitabete mazhar olan Şengül Hocamız, bizlerin hep önünde ve Büyüğümüzün de hep yanında oldu.

             İçten-dıştan pek çok sıkıntılara, devlet içindeki cibilli İslam düşmanlarından işkencelere ve birkaç sene süren baskıcı takiplere maruz kaldı.

             Kendisini yakından takip eden İzmir Çocuk Islahevi Savcısı aracılığıyla, uzun zaman suçlu gençlere vaaz ve nasihatta bulundu. Pek çok gencin ıslahına ve  tahsiline vesile oldu. Bazılarının birer meslek sahibi olup topluma faydalı bir uzuv haline gelmesine de rehberlik yaptı…

             Cömert  ve asil davranışları ile İmamlık yaptığı Bozyaka’da 1971 Muhtırasında hapse düşen solcu gençlerden pek çoğu için de manevî bir yol gösterici rolü oynadı.

             Sizden bu ülkeye nasıl bir zarar gelebilir ki?!

             İzmir Mersinli Sanat Okulu civarında bir câmide  imamlık yaparken ve bazı öğrencilere elinden gelen maddî-manevî hizmetlerde bulunurken, aylarca kendisini takip eden devletin vicdanlı bir istihbarat elemanı “Ne yazık ki, sizin gibi fedâkâr bir vatan evladının peşine bizleri takiple meşgul ediyorlar. Bir gün baktım bir öğrenci geldi abdest alıp namazını kıldı. Giderken siz onun ayakkabısının delik olup su aldığı ve çoraplarını da ıslattığını fark ettiniz. Ona “Biraz bekle, geliyorum” dediniz ve evinize gidip sağlam çorap ve ayakkabı getirdiniz. Sizden bu ülkeye nasıl bir zarar gelebilir ki?!.” diyor.

             1980 İhtilali sonrası bazı mihraklar, içten bazılarını kullanarak Hizmet’i  bitirmek için harekete geçtiler. İzmir’de ev ev dolaşıp ileri gelen ağabeyleri –bu süreçte olduğu gibi- iftiralarla karalıyorlardı. Doğrudan Hocaefendiye bir şey diyemedikleri için, işte “Etrafında muhteris birileri var, işe yarayacak herkesi değirmen gibi öğütüyorlar. Sizleri de bitirecekler.” diyorlardı. Mehmet Ali Şengül Hocam, “Arkadaşları, bilhassa önemlileri toplayıp bir dinleyelim” dedi. Toplandık onları dinledik. Sonra Şengül Hocam onlara dedi ki: “Eğer sizlerin her birerlerinizi, kendimden daha iyi  ve daha üstün  olmanızı istemiyorsam, şahit olun Allah beni kahretsin!” dedi. Şaşırıp  kaldım. Bu söylenebilecek bir şey değildir. Çünkü öyle değilseniz dünya ve âhiretiniz mahvolur. Bu söz onun ne kadar samimi bir insan olduğunu gösteriyor. Onun için kendisini, hep önde, hep bir denge insanı, hep fedâkar ve cefâkâr bir rehnûmâ olarak gördüm. Cenab-ı Hak, Cennet-i Firdevsini nasip etsin.

             Avrupa’da Asya’da çok büyük gayret ve hizmetleri olmuştur. Hizmet erleri olarak hepimiz üzerinde büyük hakları vardır. Vefatından bir gün önce, ondan da on gün önce yoğun bakımda yanına girmek nasip oldu,  haklarından helallik diledim. Konuşamıyordu. Zaten hiçbir organını kıpırdatamıyordu. Ben konuşurken gözlerini açıyor, konuşmam bitince kapatıyordu.

             Kendisinin çok güzel hatıraları olduğu için sohbetlerden pek çok güzel şeyler dinliyorduk. Bir gün dedim ki: “Hocam sizden dinlediklerimle köşemde pek çok yazılar yazdım. Siz kendiniz bunları yazıp kitaplaştırsanız.”  Önceleri pek oralı olmadı. Sonraları çok ısrar ettim ve bir gün kalın bir defter alıp bir çok soru yazdım. “Sizden Allah rızası için bunların cevabını istiyorum” dedim. Kaçıp kurtulacak bir çaresi olmayınca sorulara cevap olacak şekilde hatıralarını yazmaya başladı. Zannediyorum 600 sayfayı aşkın bir şey meydana geliyordu. Hâlâ yazmaya devam ederken salgına yakalandı…

             Mânevî  Şehid olarak  terhis tezkeresini  alıp ruhunun ufkuna yürüdü…

             Bu hatıralar bitmeden zaten onların içinden iki kitap çıktı ve basıldı.

             Elinizdeki bu kitapta ibret verici, yol gösterici hatırayı bulacaksınız.

             Daha Kur’an Kursunda küçük yaşta bir talebe iken, Üstad Bediüzzaman Hazretleriyle selamlaşma bahtiyarlığına ermiş. M. Fethullah  Gülen Hocaefendinin has talebesi olmuş ve bizlerin de örnek- rehber Ağabeyliğini ihraz etmiş olan Mehmet Ali Şengül Hocamızın bu eserinden inşaallah âzamî istifade imkânına nâil oluruz. 



    22 Tem 2024 12:56