Hatırdan Satıra-I

  • Abdullah Aymaz
  • Abdullah Aymaz
    14 Ağu 2023 11:27

    Arkadaşımız ve hemşerim Ahmet Kurucan’ın “Hocaefendi İle Talebelik Yıllarım (1985-1988) Hatırdan Satıra-I”  isimli hâtıra kitabı Süreyya Yayınları tarafından neşredildi. Talebeliğe ilk adımdan Buharîden son derse kadar üç senelik hâtıraları kapsayan bu hatıralarda merak ettiğimiz pek çok mesele yer almakta…


    Ahmet Kurucan, “Ben Kimim?”  Başlığı altında, “Ben 1961 yılının Haziran ayında Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde bir Pazar günü İzzet ve Songül çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Annem ev hanımı Babam sıcak demirci. Amatör genç milli takıma seçilmiş. Altınordu, Vefa, Karagümrük, Altay, PTT gelmiş istemiş babamı, babası ve annesinden. Amcam 14 yaşında ince hastalıktan vefat ettiği için evde ve elde kalan tek oğullarını gurbete göndermemişler. (…)  ‘Gitseydin ne olurdu?’  dedim babama bir kurban bayramında kelle ütülerken demirci dükkanımızda, ‘Lefter olamazdım ama Metin Oktay olurdum. Tanju Çolak’tan daha iyiydim.’ dedi.”


    “Ben 1985 Ekim 1988 Temmuz arası talebelik dönemimizi yazıyorum. Dolayısıyla 2013 ve sonrasındaki siyasî hadiselere bağlı olarak kişilerin almış oldukları tavır ve düşünce değişiklikleri bu kitabın konusu değil.”


    Kitaptan bazı başlıklar:


    Dini ilimleri öğrenmenin ve öğretmenin hikayesi

    Tedris metodumuz

    Mutaassıp, muhafazakar ve  modern

    Dersler: Tefsir, hadis, fıkıh

    Düzen ve tertip

    Spor

    Dua mecmuası

    Zaman tanzimi

    Not alma alışkanlığının hikayesi

    Burdur yakalanması öncesi sonrası

    “Mevlanam” ve namaz takkesi

    6 Nisan 1986 Çamlıca vaazı

    Helikopter bizi takip ediyor

    Hac dönüşü ve 1986 Diyarbakır hadisesi

    İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesine gidiş

    1986 Ramazan ve son teravih namazı kıldırışı

    Resim, Müzik, Sigara, Tesettür

    Sızıntı Başyazıları

    Halim Baba ve Hocaefendi 

    Keramet ve intak-ı bi’l-Hak

    Abdurrahman Baş…

    382 sayfalık kitaptan ilgi çekecek bazı başlıklar…


    “Mevlanam”  ve Namaz  Takkesi, başlığından biraz da kendimi ilgilendirdiği için bir bölüm aktarmak istiyorum. Biraz bencillik olacak ama kusuruma bakılmasın:


    “O kadar yorulmuşum ki, uykunun en derin yerinde iken Cevdet Ağabeyin dürtmesiyle uyandım. ‘Takkeni ver, Hocaefendi istiyor!’ dedi. (…)  Meğer ki, Hocaefendi gece takkesini aramış bulamamış… Hocaefendi’nin ünsiyet duyduğu eşyaya karşı genel tavrı böyledir.  (…)  Hocaefendi’nin aradığı o takkenin bir benzerini ben kullanıyorum. Deve tüyü renginde el örmesi bir takke. (…)   Cevdet Ağabey’in hatırına benimde aynı takkeden kullandığım geliyor. Yanıma gelip benden takkeyi istemesinin sebebi bu, Hocaefendi’ye verecek. 


    Hocaefendi’nin benim takkemi istediği yok. (…)  ‘Hocam, Ahmet Hoca’da fazla varmış, size hediye etti.’ diyor  (…) Sabah dokuz, Hocaefendi’yle salonun girişinde karşılaştık. İki elinde birer takke var. Biri benim takkem diğeri benimkinin aynısı başka bir takke. İkisini de uzattı: “İstediğini al!” dedi. Ben de gayri ihtiyarî kendi takkemi aldım. Sonra farkettim diğer takke bir süreden beri kendi giydiği takkeydi. (…)   (Dersin başlangıcında bu takke hikayesini anlatmaya başladı:)  ‘Bu takkenin çok büyük önemi var benim için. Çünkü onu bana Mevlânam getirdi’ dedi. Ders halkasından bir arkadaş sordu: ‘Mevlânam dediğiniz kim Hocam?’ ‘A.A.’  dedi.”


    Koca kitaptan aktarabildiğim ancak bu kadar. İnşaallah istifade için sizler bu güzel hatıraları baştan sona okursunuz…


    14 Ağu 2023 11:27