Arkadaşımız Prof. Dr. Yunus Serin’in M. Fethullah Gülen Hocamızın babası Ramiz Hocadan naklettiği gerçek bir olayı dinledikten sonra kendisinden bu hatırayı yazıp göndermesini istirham ettim. O da gönderdi. İbret ve istifadeye vesile olması dileğiyle sizlere aynen takdim etmek istiyorum:
Ramiz Hoca’nın Kotan Ağaya Tecdidi İman ve Tevbe-i İstiğfar Yaptırmasını anlatacağım. Ramiz Hoca 30 yaşına kadar seferberlikten dolayı dini eğitim alma imkanına sahip olmaz. 30 yaşından sonra, sırtını dağa yaslamış ana yoldan uzak, jandarmanın zor ulaşabildiği Maslahat (Muratbağı) Köyünde, üç yıl süreyle kış aylarında Halil Efendi’den 6’şar ay dini eğitim alıyor. Yazın 6 ayda köye gelip çiftçilik yapıyor. Medresenin masraflarını da Çıtıraz Ağa karışılıyor.
Korucuk Köyüne yakın olan, Erzurum’un Horasan İlçesinin Maslahat köyünde 90 yaşlarında tanıdığı Kotan Ağa namlı biri camiden çıkarken kalb krizi geçirip,
düşüyor. Cemaat öldü diye imamla beraber evine götürüyorlar. Caminin imamı ölüyor diye Yasin okumaya başlıyor. Adam bir ara gözünü açıyor; Hoca Hoca oku oku okumaktan zarar gelmez de benim 10 yılım daha var, diyor. Ağır hasta olduğunu duyan Ramiz Hoca birkaç kişiyle birlikte, Kotan Ağaya hasta ziyaretine gidiyorlar. O Yörede adetmiş. Hastaya, kimin kimden önce öleceğini ancak Allah bilir. Bazı hastaların başında ağlayanlar ölmüştür, hasta dirilmiştir. Ama gelin hep birlikte bir tecdidi iman ve tevbe-i istiğfar yapalım derlermiş.
Kotan Ağa, Ben 100 yaşına kadar yaşayacağım daha 10 yılım var ama yine de tecdidi iman ve tevbe-i istiğfar yapmamızın bir zararı olmaz, yapın diyor. Tecdidi iman ve tevbe-i istiğfardan sonra, Ramiz Hoca Kotan Ağaya sen 100 yaşına kadar yaşama garantisini nereden alıyorsun diyor. Kotan Ağa; Allah’tan alıyorum diyor. Ramiz Hoca bizim yarına çıkma garantimiz yok, sen nasıl 10 yıl daha yaşayacağım diyorsun dediğinde; Kotan Ağa başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor. Bir bayram öncesi arife günü Erzurum’a gittim, çoluk çocuklar için bayramlık aldım. Atıma yükledim, Pasinler Horasan yolundan sola doğru ayrıldım. Bizim köye Zars (Dalbaşı) Köyünün içinden geçilerek gidiliyordu. O köyden geçerken, hava kararmak üzereydi. Bir kadın iki küçük çocuğun elinden tutmuş dağa doğru yürüyordu. Bugün arife yarın bayram, bu kadının iki küçük çocukla akşamın karanlığında dağlara doğru gitmesi hayra alamet değildi. Merakımı mucip oldu ve atımı onlara doğru sürdüm, kadın korktu. Kızım korkma ben Maslahat Köyden falan kişiyim; hava kararıyor, yarın bayram, sen dağa doğru bu küçük çocuklarla nereye gidiyorsun dedim. Kadın dedi ki; bu çocukların babası öldü, bunlar yetim ve biz de fakir bir aileyiz. Yarın bayram. Herkesin çocukları bayramlık yeni elbise ve ayakkabılarını giyer, harçlıklarını alır. Benim bu çocuklara üzerlerindeki yırtık elbise ve ayakkabıdan başka elbise, ayakkabı alacak ve harçlık verecek gücüm yok. Çocuklarım, yırtık elbise ve ayakkabılarıyla, bayramlık yeni elbise ve ayakkabıları olanların yanında üzülür diye her bayram öncesi ben çocuklarımı alır, iki günlüğüne dağa çıkarım. Götürdüğüm ekmeklerin arasına dağdan ot toplar yeriz. Çocuklarımla oynar ve dağda çobanların fırtınada korundukları kulübede iki gün kalırız, dedi. Ben de kadına benim çocuklarımın elbise ve ayakkabıları çok eski değil. Bu bayram da senin çocukların sevinsin. Ben kendi çocuklarıma aldığım bayramlıkları sana vereceğim, ihramını ser yere dedim ve aldığım bütün bayramlıkları ve yiyecekleri atımın üzerinden inmeden kadının ihramının üzerine döktüm. Kadın uzun süre elbise, ayakkabı ve şekerlere baktı ve bunların çocuklarının olduğunu düşünüp sevincinden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Sonra birden ellerini açıp kıbleye döndü. “Ya Rabbi bu adama 7 erkek çocuğu ver, 7 çift öküzle kotan (tarla) sürsünler ve buna sağlıklı bir ömür ver. Ömrünü de 100 et” dedi. O kadının bilmediği benim 4 kızım vardı. Bu duadan sonra aynı kadından 7 erkek çocuğum oldu.
Çocuklar büyüdü ve yedi çift öküzle tarla sürdüler. Allah bu kadının duasının yarısını kabul eder de diğer yarısını kabul etmez mi diyor. Bu kadının duasının gerçekleşip 7 kotanla tarla sürdükten sonra bu kişiyi herkes Kotan Ağa diye isimlendiriyorlar. Mağdurun ve mazlumun duasını almak lazım. Değerli arkadaşlar, sizin yaptığınız bir muavenetle ihtiyacını gideren bir abla; herkesin horul horul uyuduğu bir gece kalsa, kıbleye dönse, ellerini açsa; Ya Rabbi ben 6 yıldır eşime hasretim çocuklarım da babasız yaşıyorlar. Annem babam, kardeşlerim, kayınpeder, kayınvalide, kayınlarım bana destek olmadılar. Param olmadığından kaloriferli evde yorgan altında günlerimi geçirdim. Çocuklar anne ders çalışacağım lambayı açabilir miyim dediklerinde, elektrik ücreti ödeyecek paramız yok, pencere kenarına gelin, sokak lambasının ışığından faydalanın dedim. Çocuklar anne açız dediklerinde, çöpten topladığım ekmeklerin küflü kısmını bıçakla sıyırın, suya batırıp yiyin dedim. Anne komşudan çok güzel et kokusu geliyor dediklerinde, pencereyi kapatın dedim. Ev sahibim, kızım altı aydır kira ödemiyorsunuz. Gel sen de günaha girme ben de girmeyeyim. Bir muta nikahı yapalım, kirayı öde teklifi aldım. Aç karnına oruç tuttuk. Çocuklarıma öğretmenler bunun babası şucu deyip, yüzüne tükürttüklerinden, psikolojileri bozuldu, okulda başarısız oldular. Ama benim tanımadığım dava arkadaşlarımız bana muavenet, kurban, Ramazan Ayı paketi, bayram harçlıkları gönderdiler. Bu paralarla mutfağa yiyecek, çocuklara giyecek aldım. Evin kirasını verdim. Kaloriferimiz yanıyor ve kesilen elektriği yeniden bağlattım.
Ne olur Ya Rabbi bu muavenet kimden geldiyse, kimin zerre kadar emeği varsa, sen ondan razı ol. Bana bu muaveneti gönderenleri, eşlerinden ve çocuklarından ayırma, onlara mutlu bir yuva nasib et, kıyamete kadar gelecek zürriyetlerinin zayi olmasına müsaade etme, onlara bu dünyada da öbür dünyada da güzellikler nasip et. Benim çocuklarım zayi oldu, onların çocuklarının gittikleri yerde asimile olmadan entegre olmalarını, güzel eğitim almalarını nasip et derse, Rabbimin Kotan Ağaya yapılan duanın kabul olduğu gibi onun yaptığı dualarının da kabul etmeyeceğini mi zannediyorsunuz?
Değerli arkadaşlar. Yıllardır Hizmette koşturuyorsunuz. Bir maraton koşucusu 42 km koşar, sona doğru yorulur ama yarışı kazanmak için bütün gücünü toplar ve son anda depara kalkar. Şahsi kanaatim ama dünyadaki yolsuzluklar, gayrı İslami yaşayışlar, Corona dünyayı hizmeti kabule hazırladı. Süreç bitmek üzere, maraton sona eriyor, haydi yeniden bir daha, Hizmete sarılalım ve muavenetle depara kalkalım.