1997’de İstanbul Belediyesinin organize ettiği bir sempozyumda tebliğ sunmak üzere Türkiye’ye gideceği sırada Espozito’ya, Prof. Dr. Zeki Bey, “İstanbul’a gidince mutlaka Fethullah Gülen Hocaefendi ile görüşmelisin. Onun için de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfına gitmelisin.” diyerek onu yönlendirdi. Hepimiz Vakıf Başkanı Harun Tokak ile beraber Halit Refiğ ve eşi Gülperi’de olarak Espozito ile görüştük. Sonra aramıza Maroviç de katıldı… Espozito, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının amblemi için “Çok enteresan… Yollar, çizgiler var. Hepsi de Allah’a gidiyor. Birleşmenin gayreti var. Aynı noktada anlaşma mecburiyeti simgeleniyor. Sadece ve sadece bir çağrı ve davet yok” dedi.
Espozito; “Enteresan olan şu ki, Türk tarihinde eğitim hizmetini hep Müslüman devlet adamları ele alıp yapmışlar. Meşhur mabedleri bile onlar yaptırmışlar. Fethullah Gülen ise, sâfî, katışıksız yerli bir hareket olarak eğitim hizmetlerine yön veriyor… Bu bir sivil hareket. Eğitim hizmetlerinde esnafı motive eden nedir?” dedi. Bu soruya Harun Bey ve arkadaşı emekli binbaşı Hasan Bey izahlarda bulundular. Gerçekten ikna edici şeyler söylediler. Ben de 1985’de Konya’da şahit olduğum şeyleri anlattım: 1983’te ilk gittiğim günlerde çok sıkıntı çektiğimi… Aslında Konyalıların dindar ve cömert olduklarını… Daha yeni mahalleler inşa edilmeden önce emekli insanlar ellerinde makbuzlarla dolaşarak camileri, Kur’an Kurslarını yaptırıp hazır ettiklerini anlattım. Sonra dedim ki: ‘Halkın onlara destekleri büyüktür. Bizim de Kursumuz, İmam-Hatip ve İlahiyatta öğrencilerimiz olmakla beraber daha çok eğitimde, hukukta, tıpta, mühendislik v.s. de okuyan daha çok öğrencimiz vardı. Ama destek azdı. Kendimizi halka anlatamamıştı. Hizmete sempati duyan bir baş komiser ileri gelenlerle yaptığımız bir toplantıda söz isteyip şöyle konuştu: ‘Ey Konyalılar! Allahü Teâlâ sizin üzerinizden 200 senelik cami, Kur’an Kursu, İmam-Hatip İlahiyat hizmetini kaldırmıştır!.. Çünkü şu anda yaptıklarımız tam 200 sene yeter… Biz narkotikçiyiz uyuşturucu orta okullara düştü. Sadece Kur’an Kursunda, İmam-Hatipte ve İlahiyatta okuyanlar mı bizim çocuklarımız? Diğer çocuklar bizim değil mi? Onların imdadına kim yetişecek?.. İşte bu Hizmet, bu evlatların hepsini kucaklıyor. Gelin bu Hizmete destek verin!.. Sahip çıkın!...” Ben bunları söyleyince Halit Refiğ gülmeye başladı. Sanki kriz tutmuştu: “Ben iyice bir güleyim, sonra tercüme ederim.” dedi.
Espozito, “Ben anladım şimdi. Fethullah Gülen, insanlarınızdaki hayır yapma potansiyelini eğitime yönlendirmiş!..”
Espozito, aslında doktorasını meşhur Profesör Farukî’den yapmış bir İslam ve Ortadoğu uzmanıdır.
1998 Espozito’yu Amerika’da ziyaret ettiğimiz zaman bize dört ciltlik bir eser gösterdi. Dünyadaki meşhur İslam uzmanlarına Modern İslam Dünyası üzerine bu eseri yazdırmıştı. Organizeyi yapan kendisiydi. Fakat İslam Dünyasından hiç kimsenin bu çalışmayla ilgilenmediği sadece İran’ın ilgi duyduğunu hatta kendisini İran’a davet edip plâket verdiklerini hatta kendisine 39 Humeynî altını verdiklerini ama Amerika’ya girişte bu Humeyni altınlarının kendisine sıkıntı çıkardığını söyledi…
Herşeyi Allah’tan Bilmek Gerekir
“Zımnî şirke girmemek için herşeyin ve bütün muvaffakıyetlerin Allah’tan olduğunu bilmek; hiçbir şahsî iktidarın olmadığını anlamak, idrak etmek gerekir. Yoksa, işin içine kendimizi katıp karıştırmakla hem şirk işlemiş hem de meseleyi daraltmış oluruz. Efvâcen sırrı, hamlarla tahakkuk etmez. Ne zaman nabzımızı tutsalar, hep aynı şekilde atmalıdır. Bizi, dünya, siyaset, menfaat, makam, mansıp, masa, kasa hiç değiştirmemelidir. Eğer dünyevileşirsek, başkalarının gözünde Hizmetin hiç câzibesi kalmaz, ‘Bunlar da bizim gibilermiş’ derler. Her zaman DERİN MÜMİNLİK GEREKİR. Âyette ‘Başkalarına değil, kendinize bakın.’ (Mâide Suresi, 5/105) buyuruluyor. Kendimizi sorgulama ve nefsi suçlama durunca, bu sefer başkalarını suçlama başlar.”
“İnsanlıktan inhiraf edip ayrılan, daralıp kendisi kadar kalan, kendisini bile hazmedememiş, küçücük bir insancık kalmış olanlara kim önem verir?”
“Hayber’i Hz. Ali çözdü. O fitnelerin bu günlere yansımasını (Yani Mescid-i Dırarlar, irtidatlar v.s. lerin bu günkü benzerlerini) elbette yine Ehl-i Beyt çözecek… Evet Hz. Ali, Abdülkadir Geylanî ve sâdât (seyyidler cemaati) çözecek. Sıdk, emanet, ismet, fetanet tebliğ sıfatlarının sahipleri çözecek… Dehâ dâhiler değil…”
“Kıvam, hasbîlik, fedakârlık, beklentisizlik devam ederse, böylece güzellikler devam eder. Çöpçülük yapın, karşılık beklemeyin… Kararlı azimli olun. Namazları ikame edin yani bir âbide diker gibi dosdoğru ve güzelce dikin.”
“Rabbanî olalım… İnsanlıkta, mâneviyatta yiğit, kahraman olmak… İz’an a ve derinlik sahibi olmak gerekir. Her zaman kendi nefsimizle uğraşmak, ibadette derinleşmek, cismaniyetten sıyrılmak, ruhî ve kalbî hayata yönelmek, yüce hedeflere doğru yol almak gerekir. Bu ulvî gayelere ulaşma yolunda niyetimiz çok önemlidir. Allah bizim niyetimize göre muâmele eder. Böyle olursak artık Cenab-ı Hakkın misafiri oluruz. Eğer böyle bir gaye-i hayalimiz, âli bir hedefimiz olmadan hiç yol alamayız, dolap beygiri gibi dar bir yörüngede dolaşır dururuz.” (H.E.)
Yol belli, erkân belli… Bize düşen işimize bakmak…