Romantizm, Realizm, Rasyonalizm vâdileri

  • Abdullah Aymaz
  • Abdullah Aymaz
    07 Haz 2022 08:34
    M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “Şairlere gelince onlara yollarını şaşıranlar uyarlar. Onların her vadide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok zikredenler ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır…”  (Şuara Suresi,, 26/224-227)  âyetlerini şöyle izah ediyor: “Kur’an’ın âyetlerinin en önemli özelliklerinden biri, bu âyetlerin hedef olarak ele aldığı kimselerle, bil vesile hitap ettiği kimselerin ayrı olması ve her iki kesimin de âyetten alacakları derslerin farklı bulunmasıdır. Mesela bu âyet-i kerimede, muhatap kitle câhiliye dönemi şairleridir. O dönemde şâir, gaybtan haber aldığını iddia eden, sec’alı sözler söyleyerek etrafındakileri büyüleyen ve bir ölçüde bugünkü medyumlar gibi cinlerle içli-dışlı olan, dahası Kur’an’a muârız bulunan kişilere denirdi. İşte burada Kur’an şairler derken bunları kasdediyor. Zaten bu tip insanlara uyanların, Kur’an’ın ifadesiyle yolunu şaşıranların olması da onların karakterleri hakkında bize yeterli ip uçları vermektedir. ‘Onların her biri ayrı ayrı vâdilerde dolaşır durur.’ Yani nazmın veya nesrin ayrı ayrı vâdilerine dalarak romantizm, realizm, rasyonalizm…’ deyip esas mevzu ve muhtevayı, mânâ ve gayeyi bir tarafa bırakır, şaşkın şaşkın sağda-solda dolaşırlar. Bunlar yapmadıkları şeyleri söylerler ve tıpkı sürekli yalan söyleyen avcılar gibi. Edebiyat der, roman der, şiir der ama hep yalan söylerler.”


    “Taberî Tefsiri’nde, çağları aşkın hüviyeti var. Çünkü içine felsefe girmemiştir. Daha sonraları, tefsire felsefe bulaşması ile, dar ve kısır bir tefsir anlayışı ortaya çıkmıştır.  (H. E.) “Kalbin Zümrüt Tepeleri’nin yazılarını yazarken, bir gece saat 01:30’da ‘Vâhidiyet ve Ehadiyet’ yazısını yazıp çıktı. O yazıyı buruşturmuş. Aslında yırtmak istemiş. O buruşturduğu yazıyı bize uzatıp ‘Atın çöpe bunu’ dedi. ‘Olur’ dedik. Ama kağıdı önce düzeltip okuduk. Baktık harika bir yazı!..  Kendisine gidip ‘Ne olur, bir daha bakın’ diye istirham ettik. Dedi ki: ‘Ben bunu yazdıktan sonra düşündüm: ‘Bunu ben Allah rızası için mi, yoksa kendimi anlatmak için yazdım? Allah’ı anlatma yerine sanki kendimi anlatmak için yazmışım gibi bir endişeye kapıldım.’ dedi. Biz tekrar ısrar ve istirham ettik. Bu sefer göz yaşları ile, sanki Mahkeme-i Kübra’da hesap veriyor gibi tekrar gözden geçirdi. Bazı yerlerini değiştirip bize geri verdi. Gerçekten şahit olduğumuz bu durum, bize büyük bir ders ve ibret vesilesi oldu.” (Ergün Hoca)


    Süleyman Çelebi 1422’de “Mevlid”i yazmıştır. Dikkat edilirse o kadar çok renkli ve muhtelif kelimeler kullanmıştır.” Latin harfleri soldan sağa yani tersten yazılır. Ama Kur’an harfleri sağdan sola yazılır. Ayrıca bu mübarek harfler fıtrîdir yani fıtrattaki şekillere uygun olarak münhani yani, yuvarlağa yakın biçimdedirler. Gözün görme açısı sağdan sola rahat hareket eder. Bu harflerin yumuşak ve münhanî olmaları tabiattaki şekillere uygundur. Halbuki latin harfleri dik ve keskin köşeli görüntüleriyle gayr-i tabiî ve gayr-i fıtrîdir.


    “Kıraç bir arazide O. A. ile beraber yürüyorduk. Karşımızdan bir zat geliyordu. İleride ise bir çalılığın gölgesinde üç kişi oturuyordu. O gelen zata oturanların kim olduğunu sordum. Bunların; Hasan Basri,  Mevlâna ve İmam Âzam olduklarını söyledi. O;  amcaya ‘Gel bu zâtları ziyaret edelim’   dedim. O, gelmedi, ‘Sen git, ben burada bekleyeceğim.’ dedi. Huzurlarına varıp selam verdim. Bir soru sorayım istedim. Hizmetin mahiyetini sordum. Hasan Basri Hazretleri ‘Cemaatiniz doğru yolda.’ dedi.  Elinde yazılı iki liste vardı. Görmek istedim. Müsaade etmediler. Zira listedeki bazı isimlerin üzerinde çizikler vardı. Israr edince gösterdiler. (…)  Sonra bana ‘Karadenizli Hocanın işi ne oldu?’ dediler. Ben tanımadığım için cevap veremeyince ‘Yoksa sen bu cemaatin içinde değil misin?’ dediler. Hep Hasan Basri Hazretleri konuşuyordu.” (A. D.)


    1962’de Prof. Dr. Annemarie Schimmel, İzmir’de Hz. Mevlana Celaleddin Rumî hakkında konferans vermişti. 39 sene sonra 2001 senesinde Almanya’da evinde ziyaret ettik. Daha önce 1967’de Osman Tarı ile karşılaşmıştık. O, Annemarie ile evliliğini anlatmıştı. Bunu söyleyince hanımefendi hemen konuyu  kapattı. Salman Rüştü ve Teslime Nesrin için bir Müslüman gibi tavır koyup “Onlar Müslümanları incitmişlerdir. Yaptıkları yanlıştı.” dedi. Bu düşüncesini de Alman medyasına karşı hiç çekinmeden söyledi.

    07 Haz 2022 08:34