Prof. Dr. Sabri Çolak, 1949’da doğmuştur ve kendi ifadesiyle, “Geçimini bileğinin gücü ile kazanan Hasankaleli duvarcı Ehmet (Ahmet) ustanın oğlu”dur. Babası, Sabri Hocanın annesinin üzerine bir hanım daha alıyor. Annesi bu evlilikten rahatsız olduğu bir dönemde, annesi bir yakınını, çok açık kerametleri bulunan Alvarlı Efe Hazretlerinin kardeşi Vehbi Efeye gönderir ve durumu anlatır. Vehbi Efe der ki, “Bu evliliğe karşı çıkmasın, her iki Hanım da aynı yıl iki erkek çocuğu doğuracaklar. Biri Doğu’da biri de Batı’da Allah’ın (c.c.) dinine Hizmet edecek.” Gerçekten o Zâtın dediği gibi aynı yıl her iki kadın da birer oğlan çocuğu doğuruyor. Sabri Hoca Doğu’da ve aynı yıl doğan üvey kardeşi Avrupa’da Risale-i Nur Hizmetinde.
Sabri, çok zeki idi. Ortaokuldan sonra girdiği imtihanlarda başarılı oldu ve Erzurum Lisesi yatılıyı ücretsiz bölümünü kazandı. Erzurum Lisesinin gelmiş-gelecek en başarılı öğrencisi Sabri Çolak’tır. Zaten lise 1’de iken TÜBİTAK bursu kazanmıştı. İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstriyel Kimya Mühendisliği bölümünü burslu olarak kazandı ve orada okudu.
Sabri Hoca, Bor madeni konusunda çalışıyordu ve Dünya’daki Bor kaynaklarının yüzde 80’i Türkiye’de bulunmaktadır. Bugün ABD, Bor’la çalışan otomobil üretti. Bor’dan matkap ucu yapıldığından elmas uçtan daha dayanıklı uç elde edilmektedir. Sabri Çolak: “Biz Bor’u Broraks olarak sudan ucuz bir fiyata satıyoruz. Halbuki Bor konusundaki çalışmaları uygulamaya koysak ve daha fazla araştırma yapsak, Türkiye’nin dış borçlarını sıfırlamanın yanında çok daha zengin oluruz.” demişti. Maalesef TÜBİTAK’ın başına Hayvanat Bahçesi Müdürünün atandığı gibi, “Türkiye Bor Enstitüsünün başına da o konuda söz sahibi olmayan biri atanmıştı. Sabri Hoca, bu Enstitüye Bor konusunda yapılması gerekenleri iki kere rapor etmesine rağmen, raporlar elimize geçmedi, kayboldu dediler ve Sabri Hocanın o engin tecrübeleri uygulamaya konulmadı.
Sabri Hoca, Hizmeti tanıdıktan sonra Hizmet için her türlü fedâkarlığı yaptı. Bu hususta üzerine düşen her şeyi ihlas ve sadakatle yerine getirdi.
Sabri Çolak, teknik bir adamdı ve ilmini uygulamaya koyan birisiydi. Bir çok fabrika sahiplerinin problemlerini hallederdi. Bir fabrika sahibi, ürettiği boyanın kalitesini tutturamadığını söylüyor. Sabri Hoca da üretimde kullanıldığı kimyasal maddelerden istiyor. Laboratuvarda çalışarak, kaliteli bir boya üretiyor. Fabrika sahibi: “Üniversiteyi bırak, bana gel, seni fabrikama Müdür ve ortak yapayım. Sana bir ev ve son model bir araba alayım.” demiş. Sabri Hoca; üniversitede öğrenci ve akademisyen yetiştirmenin ve araştırma yapmanın milletimiz için daha faydalı olacağına inandığından, Hocaefendi’nin, fikri de bu minvalde olduğu için, bir maaşa talim etti de, paranın, fabrikanın makamın peşine koşturmadı.
Sabri Çolak Hocamız, çok sevilen biri olduğundan değişik partilerden çok fazla teklifler geldi. Ama hepsine hayır dedi. En son gelen teklif de AKP’dendi. AKP’li Hasan Kalyoncu, AKP’nin finansörü, Erdoğan’ın yakınlarından biri ve Sabri Hocanın da sınıf arkadaşıydı. Erdoğan’a diyor ki: “Büyük Reis, Erzurum AKP İl Başkanlığı için yaptığımız tekliflerin tamamına hayır dediniz. Teşkilat başsız. Benim sınıf arkadaşım olan Erzurumlu, çok dindar, çok zeki ve Profesör olan bir arkadaşım var. Ona ne dersiniz.” Erdoğan “Olur, Erzurum teşkilatını kursun, ilk seçimde de liste başından milletvekili olacağını kendisine söyleyin” diyor.
Bizim başımızdaki Zât siyasete sıcak bakmıyor
Hasan Kalyoncu, Sabri Hoca’ya telefon ediyor, “Oğlum Sabri gözün aydın. Erdoğan’la görüştüm, seni Erzurum Parti Teşkilatını kurmakla görevlendirdi ve ilk seçimde de liste başından milletvekilisin” diyor. Sabri Çolak, “Olmaz” diyor. Hasan Kalyoncu, “Niye olmaz diyorsun?” diye sorunca Sabri Hoca, “Bizim başımızdaki Zât siyasete sıcak bakmıyor” diyor. Hasan Kalyoncu, “Sen Milletvekili olduğunda, aileni bırak, sülaleni bile kurtarırsın” diyor. Sabri Çolak, “Oğlum Hasan, biz dünyamızı kurtarma peşinde değiliz. Biz âhiretimizi kurtarmaya çalışıyoruz.” diyor. Hasan Kalyoncu, “Oğlum Sabri, sen liste başından milletvekili oldun mu, sen Profesörsün. Erdoğan seni bakan yapar” diyor.
Sabri Çolak, “Ben bir bilim adamıyım, siyaseti beceremem. Üniversite de kalarak memlekete milletvekilliğinden, hatta bakanlıktan daha fazla hizmet edeceğime inanıyorum” diyerek üniversite hocalığını, bakan olmaya tercih ediyor ve siyasete girmeyi reddediyor.
Ancak bu teklifi duyan başka biri, “Keşke kabul etseydin. Türkiye’de Bakan olmak çok şereflidir” dediğinde, Sabri Çolak, ona, “Fethullah Hocanın köpeği olmak, Tayyib’in Bakanı olmaktan daha şereflidir.” diyor.
Ama zâlimler bunun rövanşını çok kötü ve ağır şekilde aldılar.
Bu süreçte, bu yiğit insanı teröre yardım ve yataklıktan içeri aldılar. “Bu cezaevlerine gireceksiniz ancak tabutlar içinde çıkacaksınız” diyen zâlim ve gaddarlar, dediklerini bu masum, bu yiğit insan üzerinde uyguladılar. Gerçekten şehit naaşı, 13 Ağustos 2018’deki vefatından sonra dışarı çıktı.
İnşaallah bir gün gelir, âdil mahkemeler önünde veya mahşerde, Allah huzurunda zulüm ve gadirlerinin hesabını verirler. İbret-i âlem olacaklarına hiç şüphemiz yok…
Not: Bu yazının hazırlanmasında arkadaşımız Prof. Dr. Yunus Serin’in hatıra notlarından istifade ettim