14 Mayıs seçimleri neden Moskova’nın merceğinde?

  • Arif Asalıoğlu
  • Arif Asalıoğlu
    03 May 2023 07:27
    Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri uzun süredir Rusya’nın ilk gündemlerinden. Her gün onlarca makale yayınlanıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi Rusya siyasi elitleri belirgin şekilde Erdoğan’ın kazanması ve AKP’nin yönetime devam etmesi şeklinde bir duruş sergiliyor. En son 27 Nisan’da gerçekleşen Akkuyu Nükleer Güç Santrali yakıt nakli töreninde Rusya Devlet Başkanı Putin, konuşmasında sanki Türk halkına Erdoğan lehinde etki etmek ister gibi, teamülleri aşarak övgüler saydırdı.


    Bunun bir sebebi seçimlere az bir süre kalmışken, zaten bıçak üstü zor durumda olan Erdoğan’ın, bir canlı yayında sağlık sorunlarının olduğu anlaşılması ve seçimle ilgili bazı programlarının iptal edilmesi. Erdoğan’ın hem eskiyen bir yüz olması, hem de meşrûtiyetinin tartışılması ve zaten kazanamama ihtimalinin arttığı bir durumda canlı yayında gözükenler Rusya kamuoyunu ciddi tedirgin etti. Rus ana medyası olaya çok odaklandı ve uzmanlar halen telaşlı şekilde tartışmaya devam ediyor.


    2014 Kırım olaylarını yaşayan ve 24 Şubat 2022’de Ukrayna ile savaşa giren Moskova, bir kaç haftalık diyerek başlanılan ‘operasyondan’ halen çıkamadı. Gözüken o ki savaş daha uzun süre devam edecek. Haliyle Rusya hem ekonomik olarak çok etkilendi, hem de dış politikada izolasyona tabi tutuldu... İnsan hakları, yolsuzluklar, ekonomik daralmışlık, darbe gerçekleri ve onlarca sebepten dolayı çok zor durumda bulunan Erdoğan ise, bu seçimi kazanamaması durumunda başına gelecekleri az çok tahmin ediyor. Ayrıca 15 Temmuz gerçekleri, İŞİD ve başka terör gruplarına destekler gibi şantaj malzemesi çok bilgi ve belge 90 yaşında da olsa onun peşini bırakmayacak. 


    Yani bilinen sebeplerle, gelişmeler iki ülke liderini birbirine yakınlaştırdı. Ayrıca son 20 yıl boyunca, sadece Putin ve Erdoğan’a bağlı olmayarak, ülkelerin jeopolitik konumları gereği, Rusya ile Türkiye ilişkilerinde enerji, ekonomi, siyasi, turizm ve savunma sanayi gibi çok alanda mesafe alındı. Global süreçte çıkara dayalı ortak projeler ortaya çıktı. 


    ‘Kukla’ Avrupalılar ve Erdoğan’ın sağlığı


    Sputnik Rusça için seçim öncesi bir analiz yayınlayan İrina Alkesnis uzun makalesinde, Rusya için ‘stratejik partner’ Erdoğan’a övgüler sıraladıktan sonra Batı’nın kuklası olarak gördüğü muhalefeti şöyle değerlendiriyor: 


    “Türkiye cumhurbaşkanının yaptığı şeylerin büyük bir kısmı jeopolitik emelleri tarafından değil, ülkenin ulusal çıkarları tarafından yönlendiriliyor. Ne de olsa Ankara, Türk Akımı'na ve Akkuyu Nükleer Santrali’ne hiç de Erdoğan'ın neo-Osmanlıcı fikirleri nedeniyle ve elbette ki Moskova sevgisiyle değil, kalkınma yolunda bir duvar olan, artan enerji kıtlığını aşma arzusu hesaplarıyla... Ve şu anda, denizaşırı ülkelerden gelen emir üzerine kukla Avrupalı seçkinlerin enerji sistemini ve bunun sonucunda eski dünya ekonomisini nasıl mahvettiklerini ve orta vadede kendi ülkelerini nasıl yıprattıklarını görüyoruz.”


    “İktidara gelirse Türk muhalefetinin aynı yolu izlemeyeceğinin garantisi yok. Aksine, Amerikalıların inatçı NATO müttefikini, derebeyinin intihara meyilli emirlerini bile sorgusuz sualsiz yerine getiren itaatkar bir vasalın boyasına sürmek için mümkün olan her türlü çabayı göstereceklerine şüphe yok… Dolayısıyla sadece Türkiye'de değil, Rusya dahil diğer ülkelerde de Tayyip Erdoğan'ın sağlığıyla ilgili o kadar çok endişe var ki.”


    İki sandalyede oturma gayretine alıştık


    Türkolog Aleksandr Vasilev, Valdai Discussion Club için hazırladığı makalesinde, ‘Bugünkü muhalefet iktidara gelirse Türkiye'nin politikası nasıl değişecek?’ sorusuna cevap arıyor. 


    Son yıllarda gelişen ticaret hacmini ve önemli projeleri mevcut ilişkilerin kaçınılmaz motoru olarak değerlendiren Vasilev, Ankara’nın hem Rusya ile gelişen ilişkilerinin, hem de Batı olarak adlandırılan ve küresel gündemi belirleyen ülkeler topluluğuna katılma arzusunu yorumluyor. “Türkiye, boğazlarda Rusya için, sorumlu bir yaklaşım sergilemiş ve Karadeniz’e savaş gemilerinin geçişini kapatmıştır. Aynı Türkiye, AB'ye katılım yolundaki stratejik rotasını değiştirmemiş ve NATO’nun güçlü üyesi olmaya devam etmiştir.”


    14 Mayıs seçimlerinde Millet İttifakı partilerini irdeleyen ve siyasi görüşlerini detaylı şekilde anlatan Vasilev, ‘Muhalefet bloğu, Türk devletinin parlamenter kalkınma modelini ve liberal ekonomik yaklaşımları destekleyen Türk milliyetçiliği, laik hükümet ve aynı zamanda ılımlı İslamcılık taraftarlarının hakim olduğu heterojen güçlerin bir ittifakıdır’ diyor. 


    Bir kaç hafta önce bir yazımızda ‘Rusya’nın endişesi muhalefet tarafından giderilmeli’ yaklaşımımızı teyit edercesine, bir etkinliğe Moskova’ya davet edilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘yoğunluktan gelemiyorum’ diyerek gönderdiği mesaja atıfta bulunan Aleksandır Vasilev, şu önemli tespiti yapıyor: ‘muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, verdiği mesajda Rusya'ya yönelik rotanın değişmeyeceğini, Rusya rotasındaki hedefinin ikili ilişkileri güçlendirmek ve geliştirmek ve iki ülke arasındaki güveni pekiştirmek olduğunu açıkça ortaya koydu.’… Bu bile gösteriyor ki, Kılıçdaroğlu ve diğer muhalif liderler Moskova’yı ziyarete gelmeliydiler.
     

    “Erdoğan ve hükümetinin sert eleştirilere maruz kaldığı, fevri ve büyük ölçüde kişisel tercihler üzerine inşa edilmiş dış politika usulü ve muhafazakar kadrosu’ tespiti yapan Vasilev, aynı zamanda muhalefet, "Türkiye'nin ulusal çıkarlarını yansıtacak akılcı bir yaklaşıma dayalı olarak" NATO üyeliğini sürdürme sözü veriyor.” İfadelerini kullanıyor. 


    Batı ile işbirliği yapmaya istekli başka bir lidere hazır olmalıyız


    İzvestiya gazetesine değerlendirme yapan siyaset bilimci Dimitri Levy ise, “Erdoğan seçimi kazanamazsa, yerini Rusya'dan daha çok Batı ile işbirliği yapmaya istekli başka bir lidere hazır olmalıyız” dediği yazısında, Erdoğan’ın pozisyonunun zor olduğunu söylüyor: “İşte depremin sonuçları, ekonomi bozuk, enflasyon yüksek ve bürokraside, kolluk kuvvetlerinde yüksek düzeyde yolsuzluk… Ayrıca, çok uzun süredir iktidarda olan bir kişiye karşı da bir rahatsızlık var. Aynı zamanda bu durum ideolojik olarak gençleri çok rahatsız ediyor” 


    Levy, aynı zamanda Erdoğan'ın ekibinin değişmesi ve güçlenmesi tavsiyesinde bulunarak, mevcut rotayı korurken yenilenme etkisi yaratacak yeni parlak insanlar araması gerektiğini söylüyor. “Aksi takdirde mevcut devlet başkanının konumu zayıflamaya devam edecektir.” İzvestiya gazetesindeki bu analizde, aynı zamanda, 28 Mart'ta, üç muhalefet partisinin, YSK’ya Erdoğan’ın adaylığının anayasaya uygun olmadığına dair başvuruda bulunduğu da hatırlatılıyor. 


    Sonuç olarak, Putin’in Türkiye seçimlerinde ağırlığını Erdoğan’dan yana kullandığıyla ilgili bir soruya cevap veren Kemal Kılıçdaroğlu, sanki eşit ve şeffaf bir zeminde mücadele ediyormuş gibi, “Bu değerlendirmeleri duyuyorum ancak gerçeği yansıtmadığına inanmak istiyorum. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin en önemli unsurunun güven olması gerekir. Karşılıklı olarak iç işlerine karışmamak, hele seçim gibi konularda taraf tutan ya da öyle yorumlanan davranışlarda bulunmamak gerekir.” diyor. 


    Ancak, Moskova’dan bakınca manzara biraz farklı: “Erdoğan zorlansa da bir şekilde kazanır, iktidarı muhalefete bırakmamanın bir yolunu bulur” görüşü yaygın. Dahası Kremlin yönetimi, Gaz Merkezi, Türk Akımı, Akkuyu Santrali açılışı, doğal gaz borcunun ertelenmesi, tahıl anlaşması vb hamlelerle Erdoğan’a destek çıkıyor. Hem ekonomik hem de siyasi olarak onun arkasında duruyor. Moskova’nın, siyasi islamı sakız etmiş Erdoğan üzerine oynaması, Suriye’de düşmekte olan Baas rejiminden Esad’ı destekleme mantığına benzetilebilir. Bu iki ucun birleştiği tek nokta, ilkesiz, aşırı pragmatik tercihler. “Rusya’nın çıkarlarını ön planda tutuyorsa desteklenmeli yaklaşımı”, Erdoğan için ne kadar sürecek ve ne kadar tutacak bunu zaman gösterecek. Şimdilik Batı karşıtlığında aynı çizgide olmak en güçlü vurgu. Yaptırımlara Ankara’nın katılmaması ise en çok Erdoğan’ın karı.

    03 May 2023 07:27