Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Karadeniz sahil kenti Soçi’de, 22 Ekim’de kritik bir görüşme gerçekleştirdiler. Türkiye-ABD anlaşması ile YPG'nin "güvenli bölge" alanından çıkması için verilen 120 saatlik sürenin son saatleri yapılan bu görüşme geçtiğimiz üç-dört yıl boyunca Suriye konusunda işbirliği yapan Ankara ve Moskova'nın sahadaki yeni koşullar için 10 maddelik mutabakata varmalarını netice verdi.
Liderlerin Soçi buluşması öncesi Kremlin tarafından yapılan açıklamada zirveden beklentinin fazla olduğu ve Suriye krizine kalıcı bir çözüm bulunması yönünde çok önemli bir fırsat olarak görüldüğü söylenmişti. Rusya, açıklamada denildiği gibi, beklediği sonuçları aldığı gibi mutabakat maddelerinin ilanından hemen sonra bölgedeki varlığını daha da pekiştirmeye başladı.
Moskova’nın kapsama alanı genişliyor
YPG'nin en az 32 kilometre güneye çekilmesi ve Şam Rejimi güçlerini kontrol etmesi için Rusya'nın belli seviyede devrede olmasını isteyen Ankara’nın taleplerini Moskova çok iyi fırsata çevirdi. Soçi Mutabakatından saatler sonra, Rusya Savunma Bakanlığı, kararlaştırılan maddeler kapsamında Rus askeri polisinin Suriye'nin kuzeyinde devriye faaliyetleri yürüteceği 15 kontrol noktasını harita üzerinden ilan etti.
Yine, Soçi Mutabakat’ı kapsamında Rus birlikleri, büyük bir konvoyla Suriye’nin Türkiye sınırındaki Kobani kentine girdi. Suriye'nin kuzeyindeki YPG güçlerinin Türkiye sınırına yakın bölgeden geri çekildiğini açıklayan Rusya Dışişleri Bakanlığı çekilme anlaşmasının bölgede yaşayan sivil Kürt halkını kapsamadığını belirtti.
Soçi mutabakatında tali gündem olarak masaya gelen S-400’ler hakkında Rusya askeri ihracat şirketi Rosoboroneksport’un Genel Müdürü Aleksandr Miheyev, hava savunma sisteminin füzeler de dahil olmak üzere tüm unsurlarının sevkıyatının yapıldığını ifade etti. Ayrıca Türk kaynaklara dayandırılan haberlerde, Ankara ile Moskova'nın Su-35 uçakları alım anlaşmasını nihayetlendirmeye çok yakın oldukları ve Rus yapımı savaş jetlerinin bazı parçalarının ortak üretilmesinin de aynı masaya gelmiş olması kritik bir gelişme.
Moskova’nın önemsediği ayrı bir kazanım da 22 Ekim’de uzun süren görüşmelerin sonunda yapılan basın açıklamasında Putin’in dile getirdiği, Master Card ve Visa banka kartlarına alternatif olarak Rusya Merkez Bankasının ürettiği MİR kartını, Türk bankalarının kullanabilmesi ve Rus rublesi ile Türk lirasının sistemlerde aktif olmasının çalışmalarına dair ifadeleri. Ekonomik güç etkisi açısından önemli bir gelişme.
Moskova bu kazanımlara nasıl ulaştı?
Türkiye'nin terör örgütü olarak gördüğü PYD/YPG gruplarını hedef alan Suriye'nin Kuzey Doğusuna operasyonu hem Washington’u hem de Moskova’yı alarma geçirdi. Gelişen olaylar, Moskova'nın desteğiyle, Şam Rejimiyle bahsi geçen grupların müzakerelerini sonuç verdi. Suriye ordusu daha önce Kürtler tarafından kontrol edilen topraklar üzerinde de etkisini artırdı. Kuzeydoğudaki bölgelerin Şam hükümetinin kontrolüne geçmesi Rusya’nın başarısı olarak kabul gördü.
Operasyona kalkışan TSK'nın aslında hava hareketleri için zaten Moskova’dan müsaade alması gerekiyordu. Türkiye’nin güvenlik endişelerini makul gördüğünü söyleyen Moskova arabuluculuk yaparak PYD/YPG’yi daha güneye çekmeye ikna etti. Ama karşılığında Şam idaresini güçlendirdi ve Suriye bütünlüğünü korumuş oldu. Ayrıca Moskova, Türkiye'nin kuzeydoğudaki Kürtlere saldırması durumunda, Kürtlerin Şam'dan yardım istemeye zorlanabileceğini biliyordu.
Rusya şu aşamada bir sonraki etap olan, Cenevre’de yapılması planlanan Anayasa Komisyonu çalışmalarının başarıya ulaşması için hazırlık yapıyor.
NATO’nun müttefiki olan ABD, uzun süre PYD/YPG’yiIŞİD’e karşı kullanmak için silah verdi ve onlara hava desteği sağladı. Trump’ın açıklamalarına göre Pentagon, Kürt grupları destekleyerek IŞİD tehdidini bitirdi. Ama Washington’un desteklediği Kürt grupları Ankara ‘terörist’ olarak görüyordu. Bir çok sebepten dolayı, Ankara ve Washington arasındaki ilişkilerin bozulması, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anladığını ve kabul ettiğini gösteren ve Moskova’yla daha da yakınlaşmasına neden oldu. Rusya ayrıca Trump'ın, çelişkili politikalarından da faydalandı. Trump'ın 2018'de askerlerini çekeceğini açıklamasından sonra Kürtler hemen Şam ve Moskova'ya yöneldi. Şam önce tavır koydu. Ne zaman ki ABD’nin birliklerini tamamen çekeceği anlaşıldı, ittifak içinde olan Şam ve Moskova Türk-Kürt çatışmasının patlak vermesini bekledi.
Erdoğan-Putin arasındaki son görüşmelerde Moskova bir taraftan Ankara’yla Şam arasını bulmak için Adana mutabakatı üzerinden mesafe almaya çalışıyor. Buna ilaveten, diğer taraftan Suudi Arabistan ve BAE liderleriyle bizzat Putin görüşerek Suriye’ye yaklaşımları yumuşatmaya çalışıyor.
Yaklaşık on yıldır devam eden Suriye krizinde Moskova ve Ankara farklı uçlarda durdular. Türkiye alaya alarak Beşar Esad'ın gitmesini isterken, buna karşın Rusya'nın amacı her şeye rağmen onu iktidarda tutmaktı. Özellikle, 2015'ten itibaren Esad'a savaş desteği sağlanması muhalifler için her şeyin ters dönmesine neden oldu. Aynı günler Türkiye'nin Rusya uçağını düşürmesi, buna karşılık Rusya’nın Erdoğan ve ailesini IŞİD ile petrol ticareti yapmakla suçlamasını beraberinde getirdi. Russian Today Erdoğan ve ailesinin IŞİD’e desteğini anlatan bir belgesel yayınladı. Belgeselden anlaşılan en önemli husus Rus karar alıcıların ellerinde IŞİD’e nasıl yardım yapıldığına dair çok miktarda belge ve görüntülerin olmasıydı. Trump’ın ve Amerikan Kongresi’nin yaptırımlar tehdidi nedeniyle ABD ile iyi ilişkileri belli seviyede tutmak zorunda kalan Erdoğan, benzer şekilde uluslararası kamuoyunda zor duruma düşmemek için Moskova’yla da zıtlaşamıyor.
Şam ve Tahran, Soçi Muatabakatından memnun
Soçi’de alınan kararların Rusya müttefikleri diyebileceğimiz İran’ı ve Şam Rejimini memnun ettiği de anlaşılıyor. Kremlin'den yapılan açıklamaya göre, Soçi mutabakatı sonrası Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye Lideri Beşşar Esad'ı telefonla arayarak bilgi verdi ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanmasının esas olduğunu söyledi. Esad ise Putin'e teşekkür ederek mutabakata tam desteğini ifade etti. Ayrıca, Suriye sınır muhafızlarının, Rusya askeri polisiyle birlikte Suriye'nin Türkiye sınırına gitmeye hazır olduğunu söyledi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Musevi ise, Türkiye ile Rusya arasında Suriye konusunda varılan mutabakatı memnuniyetle karşıladıklarını bildirdi. Astana görüşmeleri ve Suriye garantör ülkeleri başarılı bir sonuç elde etmiş oldular.
Bütün bu sebepleri başarılı şekilde kullanmayı bilen Rusya Dışişleri diplomasisi Soğuk Savaş döneminde yapamadığı NATO içinde çatlak oluşturmayı ve ABD-Türkiye ilişkilerinin altını oymayı başarmış oldu. Bu durum ise Moskova’nın en büyük kazancı şekline dönüştü.
Rusya-Türkiye ilişkilerinde yaşanan büyük değişimleri hayretle izliyoruz. Rusya, bir NATO üyesi olan Türkiye’yi kendi etki alanına almayı başardı. Ankara, sadece dış politikada değil savunma, enerji, bölgesel kararlar ve hatta Erdoğan’ın kendi geleceği gibi hayati konularda Moskova’nın kapsama alanı içine girmiş oldu.