Moskova-Washington yakınlaşmasında çıkmazlar ve Ukrayna savaşında geride kalan 3 yıl

  • Arif Asalıoğlu
  • Arif Asalıoğlu
    23 Şub 2025 23:18
    Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük silahlı çatışma; Bir milyona varan can kaybı; Evlerini ve ülkelerini terk eden on milyonlarca insan; Yıkılmış şehirler! Harcanan kaynaklar… Rusya-Ukrayna savaşında 3 yıl geride kaldı.

    Koronavirüs dönemi eklendiğinde, günümüzdeki mevcut jeopolitik durumun ikinci dünya savaşı öncesi ile tarihsel paralellikleri dikkat çekmektedir. Uluslar arası toplum derin bir krize kayıyor. Territorial olarak (Doğu) Avrupa'da yine savaş var. Uluslararası hukuk sistemi uzun zamandır gözlerimizin önünde çöküyor. Politik liderler, bu teknoloji çağında bile, aleni aldatmalara (hatta yalanlara) teveccüh ederek kitlesel hipnozları tercih ediyor. 

    Bu risk ortamında Rusya ile ABD arasında diyaloğun yeniden başlaması tarihsel ve geleceğin inşası açısından önemli bir gelişme. Soğuk savaş yıllarında olduğu gibi, iki ülke arasındaki uzun süreli gerilim nihayet, heyetlerin Riyad’da bir araya gelmesiyle aralanmış oldu. Taraflar şimdilik müzakere pozisyonlarını açıyorlar ve diplomasi kuralları gereği, dillendirilmeyen asıl “kırmızı çizgiler” dikkate alarak alan oluşturuyorlar. 

    Rusya yaptırımları gerçekten kalkar mı?

    Her ne kadar ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımların Ukrayna’daki çatışmanın çözülmesi halinde kaldırılması gerektiğini belirtse bile, ne AB’nin ve ne de ABD’nin yaptırımlar konusunda tavrı daha net değil. Rubio’nun “Bu yaptırımlar Ukrayna’daki çatışmanın bir sonucudur. Herhangi bir çatışmanın sona ermesi için tüm tarafların karşılıklı tavizler vermesi gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini günü kurtarma ve tam zeminini bulamayan yaklaşım olarak görüyorum.

    Rubio, Avrupa Birliği’nin de Rusya’ya yönelik yaptırımları konusunda müzakere masasına oturmak zorunda kalacağını vurguladı. “Sadece ABD değil, başka taraflar da Rusya’ya yaptırım uyguladı. Avrupa Birliği de bu konuda bir noktada karar vermek zorunda kalacak” diyerek üç-dört yıl öncesinin bütün çarpıtmalarını Avrupa’ya attı. Yani Rusya karşıtı yaptırımlarla ilgili Batının duruşu net değil. Trump, yaptırımları zayıflatmak istediği imasını veriyor ancak AB'nin bunu şimdilerde yapması pek olası değil. En azından Avrupa ülkelerinin çoğunda sağ güçler iktidara gelene kadar. Yaptırımların devam etmesi durumunda, Kremlin'in Orta Asya ülkeleri, Türkiye ve BRİCS aracılığıyla "gri ithalat" kanalı kullanılmaya devam edecek. 

    Başka bir husus, eğer Rusya, Trump'ın barış görüşmelerini (şartları) yeterli görmez ve reddederse, o zaman Amerikan yaptırımları devam edebilir. Ve hatta bu yaptırımları Trump fazlasıyla uygulamak isteyebilir ve Ukrayna’ya silah, mühimmat vb yardımlar tekrar artabilir. Bu takdirde elbetteki küresel riskler ve ekonomik krizler artacaktır. Ve hatta bunun yansıması olarak, Trump yönetimi, Rusya ile iş kotaran Türkiye, Orta Asya ülkelerine ve diğerlerine karşı da baskıyı artıracaktır. Demokratlar döneminde başlangıçta olan neydi? Bölge ülkelerini Moskova'ya yaklaştırmamak için maksimum baskı uygulamak ve yaptırım tehdidinde bulunmaktı. Ki bu sürece Çin ve Hindistan bile belli seviyede dahil edilmişti. 

    Bir dialog var ancak yeterli değil!

    Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’dan, Rusya ile ABD arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecine henüz ulaşmadığı açıklaması geldi. Peskov, taraflar arasında bir dialog başladığını ancak bunun yeterli olmadığını ifade etti. “ABD ile Rusya arasında bir dialog kurulmuş olması önemli bir adım, ancak bu durum ilişkilerin iyileştiği anlamına gelmez. Teknoloji alanında iş birliği gibi somut adımlar olmadan normalleşmeden söz etmek mümkün değil.” dedi. Kremlin Sözcüsü, Moskova ile Washington arasındaki ilişkilerin düzeltilmesinin uzun bir süreç gerektirdiğini, “Bu ilişkileri bir günde veya bir haftada tamir etmek mümkün değil” ifadeleri ile vurguladı.

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, St. Petersburg’da ABD ile ilişkiler hakkında, “mevcut durumda Washington ile sadece yüz yüze görüşme yapmanın yeterli olmayacağını, somut konuların ele alınması gerektiğini ifade etti. 

    En önemli gündemi Ukrayna

    Riyad’daki toplantılarda, Ukrayna krizi asıl gündem olmasına rağmen görüşmelere Ukrayna tarafı katılmadı ve Kiev yönetimi toplantının sonuçlarını tanımayacağını önceden açıkladı. Önemli bir karar olarak Ukrayna’daki çatışmanın çözümü için tarafların doğrudan müzakerelere başlaması konusunda anlaşmaya varıldı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, Ukrayna’daki savaşın sona ermesi için tarafların karşılıklı tavizler vermesi gerektiğini belirtti. Rubio, “Hangi tavizlerin verilmesi gerektiğini şu an tahmin edemem, ancak bunları tartışabileceğimizden eminim,” dedi. 

    Trump, Riyad sonrası Rusya ile Ukrayna arasında bir barış anlaşmasına varılacağı konusunda daha iyimser olduğunu belirtti. “Rus tarafının bir şeyler yapmak ve bu vahşi barbarlığı durdurmak istediğine inanıyorum.” diyen Trump, savaşın sona ermesi gerektiğini vurguladı. Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı Danışmanının yanı sıra Rusya heyetinde, Doğrudan Yatırım Fonu Başkanı Kirill Dmitriev'in yer alması, Amerikan ekonomisinin yaptırımlar nedeniyle yaklaşık 300 milyar dolar kaybettiği yönündeki anlatımları, Trump'ın ekibi açısından tartışmayı önemli bir yöne, ekonomiye yönlendirmiş olabileceği düşünülüyor.

    Konuya odaklanan uzmanların yaklaşımına göre, müzakerelerde mesafe alınması ancak tarafların şartlarında tavizler olması durumunda gerçekleşebilir. Putin, geçtiğimiz yıl ateşkes için Ukrayna’nın Donbas, Zaporijya ve Herson bölgelerinden çekilmesini, bu toprakların Rusya’ya ait olduğunun kabul edilmesini, Kiev’in NATO üyeliğinden vazgeçmesini ve uluslararası yaptırımların kaldırılmasını şart koşmuştu. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise bu talepleri “ültimatom” olarak nitelendirerek reddetmiş ve 1991 yılı sınırlarına dönülmesi isteğinden vazgeçmemişti. Zelenski ayrıca, Ukrayna’nın güvenlik garantileri alması gerektiğini, bunun NATO üyeliği veya Batı askerlerinin ülkede konuşlandırılmasıyla sağlanabileceğini belirtmişti. 

    Trump, Putin'i övdü, Zelenskiy'yi hedef aldı

    Riyad'daki müzakerelere Zelenskiy'nin neden davet edilmediğine ilişkin konuşan Trump, "Dürüst olmak gerekirse Zelenskiy'nin müzakerelere katılmasının çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Bu bir öncelik değildi çünkü şu ana kadar müzakerelerde çok kötü bir iş çıkardı" değerlendirmesinde bulundu. Zelenskiy'nin 3 yıldır süren savaşı durdurmak için birçok şey yapabileceğini ancak hiçbir şey yapmadığını savunan Trump, savaşın başlamasının Rusya'nın suçu olmadığını düşündüğünü belirterek, Washington’un savaş öncesi gün be gün yaptığı istihbarat açıklamalarını ya da Amerika’nın iki ülkeyi nasıl savaşa iteklediği gerçeğini atlamış oldu.

    Trump, Fox News Radyo'ya verdiği mülakatta, savaşı sona erdirmek üzere Suudi Arabistan'da başlayan müzakerelerin devam edeceğini ve bir noktada Rusya ile anlaşacaklarını belirtti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'den övgüyle bahseden Trump, "İstese tüm ülkeyi ele geçirebilirdi" dedi. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sona ermesine yönelik gelinen süreçte Zelenskiy'nin elinde güçlü argümanlar olmadığını öne süren Trump, gidişatta Putin'in elindeki kozların daha fazla olduğunu belirtti. “Yıllardır bu süreci izliyorum ve onun kartsız pazarlık yapmasını izliyorum. Onun elinde kart yok. Bundan bıkarsınız. Ben bıktım artık" diyen Trump, Rusya ile müzakere sürecine devam edeceklerini bildirdi.

    Kiev yönetiminin savaş şartlarında seçim yapamayacağı, AB ve BM tarafından da onay almışken Trump, Zelensky’yi seçim yapmayı reddettiği gerekçesiyle “seçimsiz diktatör” olarak nitelendirdi ve nadir toprak metallerine ilişkin anlaşma konusundaki “sertleşen söylemleri” tolere etmeyeceğini açıkladı. Trump ayrıca, Ukrayna’ya gönderilen paranın yarısının kaybolduğunu öne sürerek, “Zelenskiy bunu kabul ediyor ama hâlâ para harcamaya devam etmek istiyor” dedi.

    Trump’ın bu açıklamalarına Zelenskiy’den yanıt gecikmedi. Zelenskiy, “Ben Ukrayna halkının seçtiği bir liderim ve görev sürem Ukrayna Anayasası’na uygun olarak devam ediyor. Ülkemiz, varoluş savaşı verirken asılsız suçlamalara değil, desteğe ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.

    Sonuç olarak, Riyad görüşmeleri belli sevide dünya kamuoyunu rahatlattı. Ayrıca nükleer silahlara yapılan yönlendirmeler azalmış oldu. Trump, ülkesinin Rusya ve Çin ile nükleer silahların azaltılması konusunda müzakereler yürütme planlarını doğruladı. Üzerinde durulması gereken başka bir husus ise Batının yeni güç dengesini kabul etmesi gerekliliği yönünde Rusya’nın taviz vermeyeceği. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı kapsamında Çinli mevkidaşı Vang Yi ile yaptığı görüşmede, Rusya-Çin ilişkilerinin küresel istikrar açısından giderek daha önemli bir faktör haline geldiğini vurguladı. Lavrov, 2025 yılının iki ülke arasındaki iş birliği açısından verimli bir yıl olacağını belirterek, iki ülkenin stratejik bağlarını güçlendirmeye devam edeceğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Şangay İşbirliği Örgütü, BRICS ve ASEAN gibi uluslararası platformlarda iş birliğini sürdüreceklerini ifade etti.
    23 Şub 2025 23:18