1952 yılından bu yana UNESCO'nun uluslararası anadil günü olarak kabul ettiği ve her yıl 21 Şubat’ta anadil günü olarak kutlanılması vesilesiyle bende bu günü anadilimin ve benzerlerin yasak olmalarının ve konuşanların ise hapis ve işkenceye maruz kalanları ve kalışımızı azda olsa dile getirmeye çalışacağım.
Dil, bir toplumun inanç ve kültürünü yani gelenek, görenek ve adetlerini bir sonraki topluma ve nesillere aktaran önemli bir araçtır. Sosyal bilimciler ve dil bilimciler, dili bir kültürün içinde varlığını devam ettiren canlı bir yapı olarak yorumluyorlar. Siyasi ve ideolojik saiklerle anadili inkar ve yasak etmek en bedevi toplumlarda bile örneği az görülen bir durumdur. Maalesef bugün insanlığın geldiği nokta göz önüne alındığında anadil konusu hakkında hiçbir mazeret kabul edilemez. Özet olarak dil bir toplumun yapı taşıdır.
Chris Molesey, “Rüya gördüğün, düşündüğün, hatta başka dillerdeki düşünceleri bile fark etmeden çevirdiğin dil anadilindir” demiştir. Anadilde yaşam hakkı; bugün pek çok insan anadilimizden dolayı yaşadıklarımızı bilmiyor. Bilmedikleri içindir ki kendi anadilimizde eğitim hakkı istediğimizde bizi düşman olarak hata hain bile görüyorlar. Kendi köyümüzde yaşadıklarımı ve gördüklerimi kısaca tarihe not olarak düşmek istiyorum.
Yıl 1968 ilkokula gitmeye başladığımız yıl. Zaten bir yıl önce köyümüze ve nahiyemize yol gelmişti. Okulun ilk öğrencileri bizlerdik. Bizler okula başladığımızda anadilimiz olan Zazaca’nın dışında hiç bir dili bilmiyorduk. Öğretmenimiz A.Ö Orduluydu. Türkçeyi öğrenmek için çok dayak yedik. Cezalandırılırdık. Sadece bu olsa kardeşi kardeşe muhbir yaptı. Eğer evde Zazaca konuşursan kardeşine ertesi günü sorar oda evet öğretmenim Zazaca konuştu derdi. Bu ispiyonluk aldı başını gitti. En ilkel kabilelerde bile böyle bir eğitim sistemi yok. Dil dünyanın hiç bir yerinde bu şekilde öğretilemez. Dillerini dayakla cezayla bize öğreten bir devleti masum görmek kendimi ve Yaratıcının bana verdiği dili anne ve babamı inkar etmek olur. Sonra gelenler çok mu farklıydı. Hayır onlarda ana dilimizi yok etmeye çalıştılar. Beş sene köyde kalıp bir kelime dahi Zazaca öğrenmeden gidenleri insan düşündükçe.
Babalarımız ve dedelerimiz Zazaca dışında başka bir dil bilmiyorlardı. Çok az kişiler Türkçe biliyordu. Okuma yazmaları da yoktu. Fakat arif ve bilge kişilerdi. Kadınlar hiç bilmiyordu. Benim annem biraz bilirdi oda bizim şehirli olan akrabalarımızdan dolayı. Erkekler Türkçeyi askerde birde gurbet olarak Adana’ya gidip çalışmaktan dolayı öğrenmişlerdi. Genç nesillere tavsiyem kırsal kesimde yaşayan yaşlı annelerden ninelerden gidin Zazacayı öğrenin. Çünkü onlar ne okula nede askere gitmemişler. Olduğu gibi doğal Zazaca konuşurlar. Zaten onlar Türkçe bilseler bile konuşmaya utanırlar. Bugün birçoğumuzun Zazacayı konuşmaya utandığımız gibi.
UNESCO'ya göre, dünya üzerinde kaybolmakta olan dillerden 18 tanesi Türkiye'de bulunuyor. Bu diller arasında Zazaca ve Lazca da bulunuyor. Maalesef bir milletin kadim dilini ve kültürünü yok etmek için her yola başvurdular. Eğer bizler şimdi anadilimizden bu kadar nefret eden ve yok etmek için her türlü yola başvuranlara karşı bu dili nesillerimize öğretmezsek onlardan hiç bir farkımız kalmaz. Atalarımız bizi lanetler.
Anadil anne sütü gibi pak ve temiz; bir milletin anadili ve kültürü anne sütü gibi pak ve temizdir. Çünkü bir insanın doğal hali öz kültüründedir. Anadil sevgisi anne sevgisidir. Çünkü bu dil annenin yüreğinin dili ve sesidir. Bir milletin yok oluşu önce anadilini terk etmekle başlar. Ağaçlar ve bitkiler kökleri ile beslenirler. Milletlerde tarih dil ve kültürleri ile beslenir ve yaşarlar. Anadilimiz duygu ve düşüncelerimizi en iyi ifade eden yegane dildir. Ben anadilimi konuşmaya ve yazmaya başladıktan sonra kendimi daha iyi tanımaya başladım. Çünkü onunla özümü yeniden keşfettim.
Tarih boyunca milletler varlıklarını dilleri ve kültürleri sayesinde sürdüre gelmişlerdir. Çünkü dil ve kültür her milletin varoluş sebeplerin başında gelirler. Ve milletler bu iki değere sahip çıktıkları sürece yaşarlar. Aksi ise yok olup giderler. Bir millet için en büyük düşman dil ve kültürlerini yok etmeye ve unutturmaya çalışan düşmanlardır. Maalesef bizim ülkede ulusalcı devlet zihniyeti varlığını ret ve inkar üzerine kormuş. Bu zihniyete sahip dincisi ve dinsizi hiç fark etmiyor. Maalesef bizim insan hakları anlayışımız ve demokratlığımız. Almanya’da anadilde Türkçe eğitimi savunmak, fakat ülkede ise Türkçe dışındaki dilleri inkar ve yasaklamaktan ibarettir. Almanya’da serbest olunca ülke bölünmüyor. Fakat bizde olunca ülke bölünüyor. Bu mantık var olduğu sürece bu coğrafyaya bahar gelmez.
Bir diğer husus kendi kutsallarına yapılan hakaretlere karşı sesini yükseltenlerin başkalarının kutsallarına en çok saldıran kişiler olduklarını görüyoruz. Maalesef ülkede Kemalizim ve dincilik sorunu had safhada. Bir empati olarak! Avrupa’nın metropollerinde hatta kasaba ve köylerinde bile dernek cami ve mescit açan siyasi partiler cemaatlar ve tarikatlar. Acaba kendi ülkelerinde başka inanç sahiplerine sizce aynı müsamahayı gösterirler mi?
Acı fakat gerçek; maalesef hastasını doktora götüren baba veya kardeş Türkçe bilmediği için şehirde bir tanıdığını yanında götürürdü. Doktor tercümanlık yapan kişiye hasta kadına söyle şurasını burasını açsın. Oda kocasına kocası da eşine söylerdi. Ya dil bilmediği için jandarmadan dayak ve dipçik yiyenler. Askerde dayak ve küfür yiyerek askerliğini bitirenler. Köyde meydan dayağı yiyenler hiç gözümün önünden gitmiyor. Bunları niçin yazıyorum. Biz bugünlere öyle kolay gelmedik kardeşim. Bundan dolayı üç senedir kendi anadilimde bir şeyler yazmaya başladım. Doğrusu savaşla bizi yok edemeyen düşmanlar. Maalesef bugün kendi devletimiz bizi yok etme noktasına getirmiş bulunuyor. Askerlik yap vergi ver her yükü taşı dilin ve kültürün yasak olsun. Sonra biz din kardeşiyiz yalanını dilinden düşürme.
İnkar konusunda seçici davrananlar. Aslında bu inkarcılıktan başka bir şey değildir. Örneğin inkarı sadece inançtan ibaret görenler. Maalesef bir çok konuda aşırı inkarcılar kadar inkarcı olduklarını görüyoruz. Fikirler üreterek insanların değişimini sağlamak yerine zor kullanarak insanları değiştirmeye çalışmak insanlığın ve çağımızın ruhuna aykırıdır. Bu vesileyle 21 şubat dünya anadil gününü kutluyor, bütün dillerin dünyada hür ve özgür olarak kendilerini ifade etmelerini en önemli insan hakkı olarak görüyorum.