Dinî ve millî kimliğin afyona dönüşmesi

  • Cuma Karaman
  • Cuma Karaman
    16 May 2023 12:33
    Kötü niyetli bazı çevrelerin dine ve dindara olan güveni sarsmak için kullandıkları pek çok yöntem vardır. Bunların en başta geleni dinin fer-î meselelerindeki farklılıkların tefrikaya sebep olduğu düşüncesini yaymaktır. İkincisi muhalif din alimlerinin iddialarına karşı ilmi gerekçeleri ileri sürmek yerine onların hain oldukları, düşmana hizmet ettikleri fikrini dillendirmektir. 


    Dine ve dindara olan güveni sarsan en kötü tutum ise liyakatsizliktir. Kötü temsil, bir inancı veya ideolojiyi yok etmede en etkili sebeptir. Tarih boyunca bütün dini inançlar böylesi kötü temsil ile zarar görmüştür. Dine ve dindara güvenin sarsıldığı böylesi bir toplumda yeni bir dini kimlik inşa etmek oldukça zordur. Din algısında oluşan bu zafiyetlerden dolayı masum gibi görülen farklı düşüncelerindin olarak kabul görmesine bir engel yoktur. 
     

    Bugün Müslüman’ın pasifize edilmiş zihnini harekete geçirmek en önemli konuların başında gelmektedir. Bu durağanlığı meydana getiren sebepleri ortadan kaldırmadan yeni bir gelecek inşa etmek mümkün değildir. Yeni bir inşa için zihinlerdeki din algısını yeniden ele almak gerekiyor. 
     

    Toplumun dini ve milli kimliğini göz önünde bulunduran güç sahipleri sosyal problemlerin çözümü için bir lider sahneye sürerler. Böyleleri zahiren halkın lideri gibi görünse de o şahıs özelde onu ileri sürenlerin adamıdır. Çünkü bütün işler güç sahiplerinin amaçlarına hizmet edecek şekilde programlanmıştır. Her ne kadar dini ve milli içerikli söylemler dillendirilse de icraatlar çıkar amaçlıdır. Dini ve milli söylemler çıkar sahipleri için çok iyi kamuflaj sağlar.

     
    Sözde liderin önünde ne dini ve nede milli bir engel bırakılmamıştır. Medya kontrolü onun eline verilir. Entelektüeller ve muhalif din alimleri vatana ihanet söylemiyle şeytanlaştırılır. Toplumda dindar - dinsiz algısı oluşturulur. Yerli ve millilik adına ilim ve bilim adamları proje hırsızlığı ile suçlanarak kurumlar vesayet altına alınır.  
     

    Topluma karşı mevhum bir gelecek üzerinden gerçekleşmesi asla mümkün olmayan söylemler en üst perdeden dillendirilir. Toplum zihin olarak böyle bir algının esiri haline gelmiştir. İnsanlar bu söylemleri irdeleyip yapılan manipülasyonu idrak edecek durumda değildir. Çünkü sabah bu algıyla uyanır, akşam bu algıyla uyur. Medyanın oluşturduğu bu algı adeta toplumda uyuşturucu etkisini gösterir. İşte dinî ve millî kimliğin afyona dönüşmesi buna denir. 


    Toplum bunu satın almaya daha çok ihtiyaç duydukça lider bu ihtiyacı karşılamak için dozu artırılmış söylemlerde bulunur. Bu söylemler kimi zaman dışa yönelik kimi zaman da içe yönelik olarak söylenir. Gerçeklerden uzaklaşan böyle bir toplum gerçek adına anlatılanları ihanet olarak görür. Doğrusu onu bu hale getirenin dışında herkesi düşman görür. İşte celladına âşık olmak böyle bir şeydir.
     

    İnsanlarla dinin arasını açmada bir başka önemli husus dinin evrensel hukuk ilkeleri ve adaletle arasını açmaktır. Zaten yoksulluğu, eşitsizliği, haksızlığı, tahakkümü, sömürüyü mesele etmeyen bir din anlayışı ve anlatımı din için “asıl, muzır” bir musibettir. Böyle kötü bir temsil dinin ruhunu öldürür. Din sadece şekil ve kalıp olarak kalır. Bugün olduğu gibi…
     

    Zaten hak hukuk ve adaletin önemsenmediği bir toplumda ibadetler şekli bazı ritüellerden ibaret kalır. Ahlakın öne çıkmadığı bir dindarlık din için en büyük felakettir.  Böylesi bir toplumda dini simgeler mevcuttur. Fakat bu topluma yoksulluk haksızlık tahakküm ve sömürü hâkimdir. Nedeni ise hak hukuk ahlak ve adaletin olmayışıdır. Çünkü din böyle bir ahlaksızlığı ve adaletsizliği asla kabul etmez. Kısaca dini tekelciliğin hâkim olduğu bir toplumda din gerçeğinden bahsedilemez.

    16 May 2023 12:33