Toplumların hafızasında bazı insanlar vardır; ne kadar zaman geçse de unutulmaz. Maruz kalınan kötü muamele ve tavırlarla gerçek karakterleri ortaya çıkar. Ramazan Keskin, Antalya’nın tanınmış hayırsever işadamı. Nam-ı diğer Nayloncu Ramazan. Eşi Nuriye Hanım’ı 2002’de kaybetti, ama o hayatını hep iyilikle, hayırla örgüledi. Öğrencilere burs verdi, ihtiyaç sahiplerinin elinden tuttu. Bir Anadolu insanının saf, temiz, yiğit duruşunu ömrü boyunca korudu.
Ne var ki, 15 Temmuz sonrası başlayan nefret operasyonları onu da hedef aldı. Suçu, öğrencilere burs vermek, gençlere destek olmaktı. İşte o gün, gözaltına alınırken söylediği söz, bir devrin tanıklığına dönüştü: “Çekin oğlum, çekin. Şereftir bizim için.”
Apak saçlarıyla, sekseni aşan yaşıyla, Ömerî bir duruş sergiledi. Arkadaşlarına, “Üzülmeyin, utanacak bir iş yapmadık” diyerek teselli oldu. “Tutuklarsa tutuklasınlar. Hiçbir yere gitmiyorum. Dimdik ayaktayım. Cezaevine girince de hücremde namazımı kılarım” diyerek hukuksuzluk karşısında eğilmedi.
Böylesi insanlar topluma nefes, vicdanlara ayna gibidir. Onları hapislere atmak, aslında toplumu çürütmektir. Çünkü hayırseverlerin cezalandırıldığı bir yerde yardım duygusunun kolu kanadı kırılır. Saygın insanlara yapılan haksızlıklarla da başta yakınlarında ciddi bir tepki oluşur. O insanları ve ailelerini iyi tanıyanlarda, toplumda büyüğe hürmet duygusu azalır, aile yapısına zarar gelir ve devletin adaletine duyulan güven zedelenir.
Ama inananlar bilir: Gerçek izzet Allah’tandır. Gücün, makamın sarhoşluğuna kapılanlar, tarih boyunca, korkuyla yaşadılar, saltanatlarını kaybetme endişesiyle tir titrediler. Allah’a gerçek kul olanlar ise baş eğmediler. Zindanlarda bile ruhları özgür kaldılar.
Adaletten kopan toplumlar, haksızlıklara karşı durmayan adalet dağıtıcılar, kendi dışında olan hukuksuzluklara zamanında ses çıkarmayanlar ve kendi gibi düşünmeyenlerin haklarını savunmayanlar hep kendilerini yok ederler. Kötüler, kendi içinde taşıdıkları zehrin en büyük parçasını yine kendileri yutarlar. Namık Kemal’in dediği gibi: Bulunmazsa adalet milletin efrâdı beyninde, Geçer bir gün zemîne arşa çıksa pâye-i devlet.”
İzzetli yaşamak değeri bilinmez bir hazine ve kredidir. Hz. Ömer’in o sözü değişmez hakikati ifade eder: “Allah bizi İslam’la aziz kıldı; kim izzeti başka yerde ararsa Allah onu zelil kılar.” İzzet, şeref ve haysiyet Allah’a bağlılıktadır. Ramazan Dede’nin sözü de işte bu hakikatin ifadesidir.
Unutmayalım: İzzetle ölmek, zilletle yaşamaktan bin kat evladır. İftira ve karalamalar, gün gelir Hz. Aişe’nin, Hz.Meryem’in, Hz.Yusuf'un yaşadıkları gibi, ötelerde ve bu dünyada şeref levhaları olarak karşımıza çıkar. Utanç yer değiştirmeli! Utanılacak işler yapmayanlar bir de utanç verici işler yapanların vebalini taşımamalı.
Ramazan Keskin gibi insanlar, toplumun vicdanıdır. Onlara yapılan zulümler, kimlerin hukuk tanımaz, vicdanzede olduğunu gün gibi ortaya çıkarır. Bu milletin hafızasından Ramazan Dede gibileri silmek mümkün değildir. Onlar yıllar sonra bile kitaplarda, filmlerde, hatıralarda Ömerî duruşlarıyla anılırlar. Küresel bir dünyada dengeler çok hızlı değişiyor. Bu sisli paslı günler geçtiğinde, ortalık yeniden gülistana döndüğünde birilerine utanç, birilerine de şeref kalacaktır.
Çünkü izzet Hakk’tandır, şeref hakikate sadık kalmaktır.