'Türkiye Halkına Cevap Borcu Olan Erdoğan İktidarıdır, Biz Değil!'

  • Ethem Çelebi
  • Ethem Çelebi
    28 Haz 2024 15:15

    Hizmet Hareketi’ne yönelik son iddialar ve spekülasyonlar, özellikle Fethullah Gülen’in 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildiğine dair suçlamalar, tartışmaları bir müddet domine etti. Buna yanıt olarak, Hizmet Hareketi, Alliance for Shared Values (AfSV) aracılığıyla net bir açıklama yaptı ve aslında bir kez daha “BAĞIMSIZ BİR ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURUN, SAKLAYACAK HİÇBİR ŞEYİMİZ YOK!” demiş oldu.

    Açıklamadan Önce Ne Oldu?


    Sosyal medyada doğrudan olaya şahit olmayan ve bunu da açıkça bir şekilde ifade eden bazı kişilerin beyanları, hükümetin anlatısının araçları haline gelmiş medya kuruluşları tarafından hızla abartılıp ‘‘mutlak gerçek‘‘miş gibi yansıtıldı ve manşete taşındı. Açıkçası, bu hiç şaşırtıcı değil, çünkü her 15 Temmuz yıldönümünde, bu tür algı kampanyalarının yeni bir dalgası ortaya çıkıyor. Sekiz yıldır, asıl açıklık ve netlik getirmesi gereken kritik soruları yanıtlamayan iktidarın, dikkatleri acımasız bir cadı avına maruz bıraktığı Harekete çekmeye yönelik algı kampanyalarını gözlemlemek mümkün. Dolayısıyla, bu taktikler bizi şaşırtıyor mu? Kesinlikle hayır.

    Peki Hareket Nasil Bir Refleks Gösterdi?
     
    Hizmet Hareketi ile ilgili açıklama yapma konumunda olan  ve Hizmet Hareketi’nin ana akımını temsil eden heyetlerle istişare halinde hareket eden Alliance for Shared Values (AfSV), bir açıklama yaptı. (Link) Açıklamanın detayına girmeden önce, ifade etmeliyim ki, AfSV’nin bu açıklaması, geçmişte yaptığı açıklamaların tonuna bakıldığında nispeten daha sert bir dille kaleme alınmış. Öyle anlaşılıyor ki, spekülasyonların mesnetsizliği orantısında ve her yıl aynı stratejinin işletilmesi karşısında ‘‘HEMEN DARBE SONRASI BİZZAT HOCAEFENDİ BAĞIMSIZ ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULSUN TALEBİNDE BULUNMUŞKEN, BİZ DAHA NE DİYELİM? ASIL ERDOĞAN REJİMİ CEVAPLAMAKTAN 8 YILDIR KAÇTIĞI SORULARI YANITLASIN!‘‘ düşüncesi hakim olmuş.
    Şimdi açıklamanın detaylarına bakalım: AfSV, yaptığı açıklamada bu iddiaların tamamen asılsız olduğunu ve gerçek planlayıcıları gizlemeye yönelik bir propaganda kampanyasının parçası olduğunu belirtmiştir.

    Açıklamada, Gülen’in 15 Temmuz gecesi darbe girişimini kınadığı ve uluslararası bağımsız bir araştırma komisyonu kurulması çağrısında bulunduğuna dair belgeler ve bağlantılara yer veriliyor.  Bu hangi açıdan bakarsanız, bakın, nasıl değerlendirirseniz, değerlendirin, Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi tarafından yapılan açık ve net bir meydan okumadır. Prensipleri ve ilkelerinden emin olmadır, dupduru bir duruş sergilemedir! Zaten açıklamanın devamında bunun altı çizilmektedir: ‘‘Hizmet Hareketi’nin Temel Değerleri ortadadır ve bu değerlere aykırı herhangi bir davranış, her kimden gelirse gelsin yanlıştır, kabul edilemez ve Hizmet Hareketi’ne atfedilemez..”

    Açıklamanın devamında, 15 Temmuz olayları ile ilgili Erdoğan iktidarının yanıtlamaktan kaçındığı ve kamuoyunda gündeme gelmemesi için özel gayret sarf ettiği sorulardan bazılarına dikkat çekiliyor. Örneğin, Türkiye’den 8 bin 500 kilometre uzakta ve o gün itibariyle 78 yaşında olan Fethullah Gülen'in bir darbe girişimden haberdar olup, milyarlarca dolar bütçesi ve binlerce çalışanı olan “Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) nasıl haberdar olamadığı” sorusunu yönelten AfSV, devamında MİT’in bu girişimden haberdar olduğunu kamuoyuna açıklamış olmasına rağmen, neden gerekli önleyici tedbirleri almadığını sorguluyor.

    AfSV’nin açıklamada yüksek sesle ve kendinden emin bir şekilde sorduğu 10 sorunun içinde, bizzat Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 15 Temmuz darbe girişiminin bağımsız bir uluslararası komisyon tarafından araştırılmasını talep etmiş olmasına rağmen, buna Erdoğan iktidarı tarafından neden karşı çıkıldığı sorusu da var. Gerek yapılan çağrı, gerekse bu yüksek seste bu sorunun sorulması, Hizmet Hareketi’nin şeffaflık ve hesap verilebilirlik arayışının net bir göstergesidir ve bu doğal olarak güven telkin etmektedir.

    AfSV, 15 Temmuz darbe girişiminin bir kurgu olduğunu ve bu kurgu üzerinden 8 yıldır devam eden zulme, hukuksuz kadrolaşmaya, servet gaspına ve devlet sisteminde değişikliklere gerekçe yapıldığını belirtiyor ve darbenin hükümet tarafından bir araç olarak kullanıldığının bir kez daha altını çiziyor.

    Zaten sözde kendisine karşı yapılan ‘darbe’ ile ilgili daha hiçbir şey belli olmadan, o gece önceden hazırlanmış fişlemelere dayanarak başta yargı olmak üzere yapılan tasfiyeler, 15 Temmuz’un Erdoğan için kendi beyanıyla neden ‘‘Allah’ın lütfu‘‘ olduğunu açıkça anlatıyor, AfSV de kamuoyuna bu açıklama ile bir kez daha bunu yüksek sesle hatırlatmış oldu.
     
    Hizmet Hareketi’nin Direnci

    Şimdi hep birlikte bir adım uzaklaşalım: Türkiye’de Hareket mensupları ne yapmaktadır? Ellerinden tüm mal varlıkları alındı, adeta yağmalandı, hiçbir gerekçe olmadan hapislere atıldı, işkence gördüler, işkence sonucu hayatlarını kaybettiler, günlerce haber alınamayan, kaçırılan ve hala akıbeti belli olmayan insanlar var. En son 18 yaş altı kız çocukları dahi içeri alınıp, iktidarın aracı haline gelmiş emniyet güçleri tarafından ‘’kan kusturmakla’’ tehdit edildi. Ve bu insanlar, çaresizce adaletin ülkeye geri dönmesini beklemekten başka bir şey yapamıyorlar. Bu kadar acımasız düşman hukukunun son sürat işlemesine rağmen, Erdoğan iktidarının ‘sunduğu’ ve istihbarat dahil devletin tüm imkanlarını meşru ve gayrımeşru kullanmış olmasına rağmen elde edemediği delilleri, toplamak için kullandığı ‘’etkinlik pişmanlık’’tan yararlanan insanların oranının yüzde 6-7 arasında olduğu tahmin edilmektedir. (Bu arada, etkinlik pişmanlık üzerinden elde ettiği ‘’delillere’’ rağmen de, demokrasi ve bağımsız hukukun işlediği herhangi bir ülkeyi ‘’FETÖ’’ suçlaması konusunda ikna edip, herhangi bir Hizmet Hareketi mensubunun Türkiye’ye iadesini gerçekleştirememiştir. Neden? Çünkü ortada suç yoktur ve AİHM’in verdiği tarihi Yalçınkaya kararında ifade edildiği gibi, kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz.)

    Peki bu kadar şeytanlaştırma ve dehümanizasyona (insani duygulardan uzaklaşma ve insana has özelliklerden arınmaya) rağmen, Hizmet Hareketi’nin direncinin kaynağı nedir? Değerleridir, ve bu değerlere olan sadakatleridir. Hareket, her zaman  sivil karakterini çok net bir biçimde ortaya koydu. Gerek destek verip bağımlılık ilişkileri oluşturarak, gerekse de korkutma yoluyla özellikle dini kaynağı olan sivil toplumu kontrol altında tutmaya çalışan güçlü Erdoğan iktidarıyla arasına mesafe koymuş ve bağımsızlığı konusundaki varoluşsal hassasiyeti nedeniyle de, iktidar Hareket’i hedefine yerleştirmiştir.

    AfSV’nin açıklamasında vurgulanan ve Hareket’le ilgili yapılan sayısız akademik araştırmada da ortaya çıkan bulgulardan biri, Hareket’in hukuk hiçe sayılarak bütün müesseseleri dağıtıldığında da, kurumsal yapısı tamamen ortadan kaldırıldığında da beslendiği normatif (ilkesel) zeminini kaybetmemesi ve barış, hukuk ve iyiliğe olan sadakatlerini sergilemiş olmasıdır.

    Ve işte bu realite Hareket’in kendine dert edindiği “insanlığa hizmet” mefkuresini yenileyerek devam ettirebilecek bir iç dinamizm potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Üstelik yıllardır var olan global tecrübeye, Türkiye’den zoraki göç etmiş olan yüksek donanımlı insanların da dünyaya açılması eklendi ve Hareket bu süreçte ilkelerine sadakatini tartışmasız bir şekilde  ispat etti. Doğal olarak bu yaşananlar Hareket’in değişim ve gelişim momentumunu (hızını ve kat ettiği mesafeyi) arttırdı.

    Bu değişim ve gelişim momentumuyla ilgili örneklere daha sonraki yazılarda değinmeye çalışacağım, lakin burada dikkat çekmek istediğim konu şu: Neşet ettiği ülkenin iktidarı tarafından gerçekleştirilen acımasız zulme direnç gücünün sebebi, değerler bazlı bir sosyal hareket olmasıdır. Değerlerini ne olursa olsun araçsallaştırmamış olması ve bağımsızlık konusundaki hassasiyeti, onun en güçlü yanlarından biridir.

    İşte bundan dolayıdır ki, açık kaynaklarda Hareket’i yok etmeyi hedeflediğini söylemekten çekinmeyen iktidar, barış, adalet ve iyilik anlayışlarından dolayı bedel ödeyen Hareket mensuplarını, mütemadiyen, yorulmadan şiddet, yasadışılık ve kötülük üzerinden yapılan algı oyunları ve iftiralarla suçluyor, yıpratmayı hedefliyor. Bu durum gerçekler adına absürt olsa da, algı yönetimi açısından hiç de şaşırtıcı olmayan bir yöntem: Her ne yaşarsa yaşasın, kendisini güç ve sığınak noktası olan değerleri ve ilkeleri üzerinden konsolide etmeyi başaran bir Hareket’in mensuplarının mukavemetini ve direnç gücünü, ancak o değerler ve ilkelerle ilgili şüpheye düşürdüğünüzde kırabilirsiniz. Gönülden inanmışları dağıtmak neredeyse mümkün değildir; ancak inandıkları şeylerin gerçek olmadığına dair şüpheye düşürürsen, bir şansın olur.

    AfSV’in değerleri merkeze koyan yüksek sesteki bu açıklaması, alnı ak, saklayacak hiçbir şeyi olmadığından emin bir Hareket’in kendi güç ve sığınak noktası olan değerlerini ve ilkelerini tüm kamuoyuna bir kez daha vurgulamasıdır ve 15 Temmuz ile ilgili net bir hatırlatmadır: ‘’Türkiye Halkına Cevap Borcu Olan Erdoğan İktidarıdır, Hareket Değil!”

    Yazar - Ethem Çelebi
     







    28 Haz 2024 15:15