Gelecek nesillere bir miras bırakacağız (Ziyaret izlenimleri)

  • Faruk Mercan
  • Faruk Mercan
    23 Şub 2022 10:51

    Fethullah Gülen Hocaefendi’ye yaptığım son iki ziyaret hayli hüzünlü zamanlara denk geldi. Hocaefendi’nin yüzünde zaten daimi derin bir hüzün hali var, buna son zamanlardaki vefat haberleri eklendi. Dikkat ettim. Hemen her gidişimde bu mekanda gıyabi cenaze namazları kılınıyor. Nice kıymetli insanlar, bu karanlık sürecin birer kurbanı olarak, mazlumen ve inşallah şehit olarak ahiret yurduna göç ediyorlar. 

    Merhum Yusuf Bekmezci, Hizmet Hareketi’nin ilk şahsiyetlerinden biriydi. İzmir’de Hocaefendi’nin etrafında toplanan ilk birkaç esnaftan biri oydu. Hocaefendi hakkında 2008’de yayınlanan ilk biyografi kitabını hazırlarken, İzmir’e gittiğimde kendisiyle görüşmüştüm. 82 yaşında, esaret altında vefat etti. Sadece ilklerden değildi. Hocaefendi, taziye mesajında onun için, “Elli beş senelik dostum, kardeşim, yol arkadaşım” diyor. Taziye mesajındaki bir diğer cümle şöyle: “Elli beş senedir hep beraber yürüdüğümüz bu yolun sonunda, aziz kardeşimin gerçek dostlarla vuslata vesile son yolculuğunda, yanında bulunamamanın hicabı içindeyim.” 

    Yusuf Bekmezci’yi, İzmir’in ilk zamanlarından beri en yakından tanıyan Muhterem Abdullah Aymaz ve İsmail Büyükçelebi ağabeyler, onu anlatan yazılar yazdılar. Bu kısa ama öz yazılar onu ne kadar güzel anlatıyorlar. İsmi ile müsemma, hapishanelerdeki Yusuf’ların yanında ahirete yürümesi, zannediyorum çok derin manalar ifade ediyor. Kimileri, Hocaefendi’nin yakın arkadaşı olduğu için, ilerlemiş yaşı ve hastalıklarına rağmen Yusuf Bekmezci’yi hapsedip son ana kadar tahliye etmeyerek bir netice elde ettiklerini düşünsünler. Ama; 82 yaşındaki Yusuf Bekmezci ve 84 yaşındaki Nusret Muğla’nın vefatlarının; bu karanlık dönemin birer dönüm noktası olduğu kanaatindeyim. Ümidimiz, kin ve nefret sahiplerinin kendilerini en güçlü gördükleri bir zaman diliminde, mazlum ve mağdurlar için ferec ve mahreç döneminin başlayacağı istikametindedir. 

    Bu yazıda, son iki ziyaretten bazı notları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir ziyaretçinin, “Türkiye’de gençler arasında deizm yayılıyor” ifadesinin zihnini ne kadar meşgul ettiğini anlattı Hocaefendi… Hocaefendi’nin ifadesiyle, “Türkiye’de kendilerinin yapmadıkları her şeyi engellediler. ”Yaktılar, yıktılar ve oluşan devasa boşluğu dolduramadılar. Ve bu boşlukta gençliğin nasıl bir fikri ve ruhi buhran yaşadığına dair her gün yeni haberler geliyor. 

    “Hazret-i Muhammed’in İnsanlığı” kitabının yazarı; Rice Üniversitesi sosyoloji hocası Dr. Craig Considine, “bugün benim ilham kaynaklarımdan biri Fethullah Gülen’dir” diyor. Bu ifadesi aktarılınca, her zaman olduğu gibi mahcubiyetini ifade eden Hocaefendi şöyle dedi: “Asıl olan Efendimiz ve Kur’an… Esas bir mesele varsa, bu esasa bina etmek lazım… ” Bazı alanlarda yeni yetişen gençlerden söz edilince; “Bu istikamette hazırlık yapmak lazım. Bugünkü nesiller ve bugünkü irfan ufku yeterli değil…” dedi Hocafendi… Ne kadar geniş bir bakış açısı… Gelecek nesillerin ufuklarını kayıt altına alıp daraltmayan, tam tersine bugünün araz ve eksiklerini onların gidereceğini ifade eden hakiki bir irfan ufku… 

    Önceki yazılarda, bu mekândaki akşam sohbetinin nasıl değerlendirildiğini ifade etmiştim. Hocaefendi, misafirleriyle yatsı namazı öncesinde birlikte olduğu 40-50 dakikalık zamanı değerlendirirken sanki Hizmet Camiası’na bir model ortaya koyuyor. Önce, Dua Mecmuası’ndan paylaşılan sayfalarla okunan dualar; hastalıkların ve belaların defi için elli veya yüzer defa okunan kısa dualar… Sonra, Risale-i Nur Kulliyati’ndan bir eserden bir kaç sayfanın okunması… Önceki ziyaretlerimde Barla Lahikasi okunuyordu, Barla Lahikasi bitmiş, İşarat’ül İcaz eserine başlanmış ve bu kitabin da son bölümleri okunuyordu. 

    Sonra Hocaefendi’nin misafirlerden gelen bazı sorulara verdiği cevaplar… Bazen de Çağlayan dergisinden bir yazının okunması veya Hocaefendi’ye yapılan kısa bazı sunumlar… Bazı ziyaretlerde Çağlayan ve Fountain dergilerinin yeni sayıları için yapılan mütalaaya denk geliyorum. Bu sefer de öyle oldu. Hocaefendi’nin edebiyattan müziğe; bilimin çeşitli dallarından dinî mevzulara kadar geniş kapsamlı bu yazılara dair yaptığı değerlendirmeleri dinleyince bazen şöyle düşünüyorum: “Acaba bu irfan ufkunu gelecek nesillere hakiki manada emanet edebilecek miyiz?” Fikri hür, vicdani hür; ama aynı zamanda Bediuzzaman Hazretleri’nden Hocaefendi’ye hizmet değerlerini özümsemiş bir neslin mayası bu olsa gerek… Çağlayan dergisinin yeni sayısı için kendisinden “Naat” rica edilince, ”Şu anda yazacak gücüm yok, kalbimin gücü yok…” dedi Hocaefendi… Yazının başında ifade ettiğim gibi, hüzün dalgalarının peş peşe estiği bir zaman dilimindeyiz.


    23 Şub 2022 10:51