Önceki hafta California’da yapılan Hizmet konferansından döndükten sonra Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaret ettim. O gün, konferansa katılanları temsilen geniş bir heyet de ziyarete gelmişti.
Misafirlerle bulunduğumuz salona giren Hocaefendi, “Bu mübarek insanlar konferansa mı katıldı… Allah afiyet versin, Allah hepsinden razı olsun” dedi ve hasta haliyle misafirleri kabul ettiği için üzüntüsünü şöyle beyan etti: “Belki bu halimle sizi rahatsız ettim. Sizlere saygımın bir ifadesi olarak gelip burada bulundum. İnşallah bu halimle beni kabul edersiniz.”
Görüşme esnasında İngiltere’den Prof. Paul Weller, Hocaefendi ve Hizmet Hareketi hakkında yazdığı iki eseri takdim etmek için Hocaefendi’nin yanına geldi. Hocaefendi eserleri alırken, “Zahmet buyurdunuz” dedi. Profesör Weller, “Sizi beş sene önce ziyaret etmiştim. Bana zaman ayırdınız. Bu eserlerle, yalanlarla dolu bir dünyada hakikate küçük bir katkı yapmak istedim.” deyince Hocaefendi’nin cevabı şöyle oldu: “Tenezzül etmişler, zahmet etmişler. Ameller niyetlere göredir. Halisane tavır ve davranışları her şey demektir.”
Avrupa’dan gelen önemli bir üniversitenin rektörü, bir öğrencisine Hizmet felsefesini doktora tezi olarak hazırlattığını ifade etti. Bu eseri takdim ettiğinde Hocaefendi, “Çok mahcup oluyorum, bunların hepsi beni mahcup edecek mahiyette. Utandırdılar beni” diyor. Rektör, Hizmet için, “Dünyaya iyilik ve şifa getiren bir hareket” ifadesini kullandı.
Almanya’dan gelen bir kadın akademisyen, Hristiyanların ve Yahudilerin yüzyıllarca hep bir kavga içinde olduklarını, günümüzde Filistin’de yaşanan bir gerginlik bulunduğunu, bunların çözümüne ciddi ihtiyaç olduğunu belirterek eserini takdim etti. Hocaefendi, “Kusura bakmayın, hakkınızı helal edin, bu hasta halimle şereflendirdiniz” mukabelesinde bulundu. O günün akşamında Hocaefendi, bu heyetle görüşmesini şöyle değerlendirdi: “Bugün gelen misafirler, bu güzellikleriyle acılarımı biraz da olsa dindirdiler.”
Ertesi gün yine akşam namazından sonra Hocaefendi’nin sohbet halkasındayız. Bu konu sorulunca şöyle diyor: “Konferansa gelenler, onların o halleri geleceğe yansıyacak tablolar. Çok tesirinde kaldım. Hizmet’in vadettiği şeyleri görüyorlar.”
Hocaefendi’nin önemle vurguladığı gibi bu insanlar Hizmet düşüncesinde aradıkları bir şeyi buluyorlar. Bir başka coğrafyada kıymetli ilim adamlarının katılımıyla “Hizmet Düşüncesinde İnsani ve Evrensel Boyut” başlıklı bir toplantı yapılmış. Yine, önemli bir ülkede, önemli bir üniversitede tamamlanmış iki doktora tezi olduğunu öğrendim. Bunların hepsi bu meselenin dünyaya mal olması yolunda çok büyük gayretler...
“Herkes başını almış Hakk’a gidiyor…” diyor Hocaefendi… Böyle bir yürüyüşte “emekleyenlerden” olmamak lazım.
İzmir yıllarından bir talebesi Hocaefendi’ye uzun bir mektup göndermiş. Bu talebelerinden bahsederken, “Cenab-ı Hakk beni de onlara bağışlar inşallah. Elhamdülillah hepsi güzel arkadaşlar…” diyor Hocaefendi…
Hizmet dairesi içinde insanların birbirleriyle münasebetleri ile alakalı olarak vahdet, vifak ve ittifakın önemine vurgu yapan Hocaefendi, “Küçük şeylere takılmamak, kırılmamak, dökülmemek icap ediyor” diyor.
Eskiden muvaffak olunamayan ama şimdi netice alınan bazı şeyler için Hocaefendi, “Allah’ın lütfu, dün başka, bugün başka…” diyor. Hizmet felsefesinin özünü oluşturan şu cümleyi not almışım: “Bir işi bitirince ötekine koyulma…”
Ve her zaman olduğu gibi ümidin zirvesi: “Her bir vadide yüz bin geda eyler nida… Ümidimizi kırmayalım, mevcut tabloyu en iyi istikamette değerlendirmeye Allah muvaffak kılsın.”
Bir ara, “Cenab-ı Hakk bana çektiriyor, neler çekiyorum” diyor. Hastalıklarını sıraladıktan hemen sonra da hamd makamında “Elhamdülillah” diyor. Meselelere hep pozitif zaviyeden bakma, “Bir yerde budama, tırpanlama; başka bir yerde tohumların toprağa saçılması gibi başağa yürüme” hakikatini görme… Muttali olduğumuz bir konu varsa sahip çıkma, “o işin sesi, soluğu” olma, “inkıtaa sebebiyet vermeden kalıcı neticeler elde etme”…
Merhum Mehmet Ali Şengül hocamızdan dinlemiştim. Yıllar önce İngiltere’de görüştüğü bir profesör Hizmet düşüncesini bir cümlede şöyle tarif etmiş: “İnsanı güzelleştirme hareketi…”
Bir önceki yazıda yer verdiğim merhum Aydın Bolak’ın “Bu hizmet, insanlığa yeni bir nesil armağan etme hareketidir” ifadesine ne kadar benziyor. Evet, Hocaefendi’nin vurguladığı gibi konferansa katılan çok seçkin ve kıymetli insanlar bu hakikatleri görüyorlar. Garazı, kötü niyeti bir kenara bırakan herkes bunları görebilir aslında… Belki de bunu görmek bir nasip ve liyakat meselesi… Bize düşen vazife, duyurmaya, anlatmaya, göstermeye devam etmek… Zira bir vaadimiz var: Son nefesimize kadar Hizmet düşüncesini takatimiz ölçüsünde layıkıyla temsil etmek ve ahirette bu niyetimizin mükâfatını görmek…