“Okul
arkadaşım, can yoldaşım dediğim savcıyı tutukladım” diyen
hakimin mektubunu okudunuz mu?
Ya, hamile kadını tutuklayan hamile hakim haberini?..
Ya da, tutukladığı kadın meslektaşının boynuna sarılıp, “Bu kararı vermek zorundayım. Burada kurban sen misin, ben miyim bilmiyorum” diyerek ağlayan kadın hakim haberini?..
Yeni Asya gazetesi, nezarethanelerde ve hapishanelerde yaşadıkları insanlık dışı muameleleri kaleme alan mağdurların mektuplarını yayınlıyor.
magduriyetler.com sitesinde yayınlanan mektuplar insanın yüreğini kanatan satırlarla dolu...
Evet, bugün Türkiye'nin nezarethanelerinde, hapishanelerinde yaşanan olaylar, insanlık tarihinin en vahşi rejimlerinde yaşanmış cinsten işkence ve soykırım olayları...
Sadece nezarethanelerde ve hapishanelerde mi?
İçerideki insanların dışarıda olan aile fertlerinin yaşadıkları da aynı...
Türkiye, tarihinde hiç bu duruma düşmedi.
Dört askeri darbenin hiçbirinde bu düzeyde insanlık dışı olaylar yaşanmadı.
Mümin görünümlü münafık güruhun ve onların işbirlikçilerinin canavarca işledikleri suçlar bunlar...
Kurdukları karanlık rejimin ebedi olacağını zannederek, “Türkiye bize kaldı” çığlıklarıyla sergilenen vahşetler bunlar...
15 Temmuz günü ve gecesinin suçları da birer birer ortaya dökülüyor şimdi...
15 Temmuz günü öğle saatlerinde istihbarat teşkilatına gidip darbe haberini verdiği iddia edilen binbaşı olayı, tek başına 15 Temmuz'un iç yüzünü ortaya koyuyor.
Memlekette güya darbe olurken, Saraydaki şahıs o gece o kadar rahat ki, torununa Kur'an öğretmekle meşgul!.. Üstelik güya darbe haberini eniştesinden alıyor!..
İstihbarat teşkilatının başındaki, güya binbaşının getirdiği haberden sonra Genelkurmay'a gidip darbeyi önleme toplantısına katıldıktan sonra, gece Suriyeli bir muhalifle görüşmesine gidiyor!..
Saraydaki şahsın gece otelden ayrılmasından saatler sonra, oraya asker sevk ediliyor. Ve bu sevkıyat sırasında askerler birbirleriyle ve polislerle çatışıyor. Timin başındaki general, “Kralı tarafından aldatılan William Wallace gibiyim” diyor.
O gece Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yaşananlar tam bir muamma... Genelkurmay Başkanı'nı karargahtan alıp askeri üsse götüren timin başındaki Özel Kuvvetler albayı, emri Özel Kuvvetler Komutanı'ndan aldığını söylüyor. Ama Özel Kuvvetler'in Komutanı güya o gece darbecileri vurdurtan bir vatansever!..
Yurtta Sulh Konseyi'nin başında olduğu iddia edilen generalin, o gece aslında Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı'nın isteğiyle görüşmeler yaptığı ortaya çıkıyor.
Konsey'in başkanı darbeyi mi yönetir, yoksa gece boyu darbecileri mi vazgeçirmeye çalışır?
Yurtta Sulh Konseyi'nin üyesi olmakla suçlanan Genelkurmay karargahındaki bir korgeneral, karargah görevine kendisini İlker Başbuğ'un Cemaatle mücadele için getirdiğini söylüyor!
Bir darbe düşünün ki, rehin Genelkurmay Başkanı, güya kurtarıldıktan sonra, kendisini rehin alan tümgeneral ile aynı helikoptere binip Çankaya Köşkü'ne gidiyor!
15 Temmuz'dan sonra binlerce hakim ve savcı ihraç edilip tutuklanırken, darbenin göbeğinde olduğu iddia edilen Adil Öksüz'ü serbest bırakan hakim “itirafçı” oluyor ve tutuklanmıyor!
Meclis'teki darbe komisyonunun raporu apayrı bir tiyatro...
Komisyon'un başındaki kişi, daha raporu okur okumaz makbuz yalanıyla suçüstü yakalandı.
Esas meseleye gelelim.
Türkiye'de tarihimizin en büyük “kırdırma operasyonu” yaşanıyor ve bunun için 15 Temmuz gibi bir olaya ihtiyaçları vardı. Bunun için 15 Temmuz'a, “Allah'ın lütfu” dedi Saraydaki şahıs... O gece hayatını kaybeden insanlara hiç acımadan gülerek söylüyordu bunu...
15 Temmuz'dan sonra, gözaltına alınan ve tutuklanan insanların sayısına bakın... 154 bin 694 gözaltı, 50 bin 136 tutuklama...
15 Temmuz gecesi, askerler birbirlerine kırdırıldı. Asker ve polis birbirlerine kurşun sıktı.
O gece SADAT milisleri sokaklara salındı. Tarihimizde örneği görülmemiş şekilde askerler linç edildi.
Emniyet Teşkilatı ve yargıda insanlar birbirlerine kırdırıldı.
Partinin bir milletvekili, “O gece Saray'ın önüne gidip darbecilerle çatışan komiser yeğenim ihraç edildi, masumiyeti ortaya çıkacak” diyor. On binlerce Emniyet mensubu, kararnamelerle ihraç edildi, daha dün beraber görev yaptığı mesai arkadaşları tarafından haftalarca işkenceye tabi tutuldu.
Anayasa Mahkemesi'nde, Yargıtay'da, Danıştay'da, adliyelerde düne kadar beraber görev yapan hakimler, savcılar birbirlerine düşman hale geldiler.
Okul arkadaşlarını, can yoldaşlarını tutukladılar.
Evet tarihimizde böylesine bir “kırdırma operasyonu” hiç yaşanmadı.
Saraydaki şahsın Suriye macerasına karşı çıkan, Kürt meselesinde siyasi menfaati için masalar kurup devirmesine itiraz eden askerler; 15 Temmuz ile birbirine düşürüldü ve birbirine kırdırıldı.
Başka türlü bu “kırdırma operasyonu”nu yapamazdı Saraydaki şahıs... 15 Temmuz'a ihtiyacı vardı.
Çok sinsice kurgulandı o gece olaylar... Torunuyla Kur'an pozu verecek kadar rahat bir şekilde o gece kontrol ediyordu her şeyi...
Televizyona bağlanıp insanları sokağa çıkarması, SADAT milislerine verilen görevler, imamlara sala okutulması önceden planlanmıştı.
Evet, 15 Temmuz kontrollü bir darbeydi. Kışkırtılan, tuzağa düşürülen askerler birbirleriyle karşı karşıya geldiler o gece... Saraydaki şahıs da rahatlıkla otelinden çıkıp İstanbul'a indi.
Önemli Türkiye uzmanlarından Steven Cook, “ABD, 15 Temmuz sonrasında TSK'nın kapasitesine güvenmediği için Suriye'de YPG ile çalışma kararı aldı” diyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) şimdi bu halde... Darmadağın oldu TSK... General kadrosunun yarısı, yetişmiş subay ve astsubay kadroları ihraç edildi ve hapislere atıldı. Bir ordu düşünün ki, NATO'da görevli 400-500 subayı ihraç ediliyor ve NATO ülkelerine sığınmak zorunda kalıyorlar.
Memleketin evlatları, karanlık bir iktidar uğruna işte böyle birbirine kırdırıldı 15 Temmuz'da...
15 Temmuz darbesi aslında budur. Tarihimizde ikinci bir örneği olmayan şekilde, memleketin çocuklarının birbirine kırdırıldığı karanlık bir operasyon...
Türkiye'nin Turgut Özal ile girdiği yolda, ulaştığı bütün birikimlerin tırpanlandığı, biçildiği çok karanlık bir operasyon.
Ülkenin 40-50 yıllık insan birikiminin birbirine kırdırıldığı bir darbe içinde darbe oyunu...
Sadece Saraydaki şahsın kafasının ürünü olmayacak kadar büyük ve kapsamlı bir operasyon... Türkiye'ye adeta bir ameliyat yapıldı.
Ve ne yazık ki, İslamcılık adına iktidara gelenler, bu karanlık projenin taşeronları olarak tarihe geçecekler.
Bu kadar büyük bir kıyım yaşamış bir ülke, bir millet belini nasıl doğrultacak? Belki 50 senede ancak...
Ama, bu kıyıma sebep olanların ömürlerinin hiç uzun olmayacağına emin olabilirsiniz...
Çünkü bu şekilde kanlı iktidar oyunu oynayanların ömürleri hep kısa olmuştur. Bunu hem bizim tarihimiz, hem Orta Doğu tarihi, hem de dünya siyasi tarihi söylüyor.
Faruk Mercan