Musul'a giremedi, Rakka'ya almadılar, Avrupa'dan atıyorlar. Trump yüz vermedi, yine gitti Putin'e sığındı...
Stockholm Özgürlük Merkezi, son günlerde çok önemli bir rapor yayınladı. 39 sayfalık rapor, Saraydaki Şahsın Hollanda'da elçilik mensupları ve imamları kullanarak Cemaat mensuplarına karşı organize ettiği faaliyetleri anlatıyor.
Raporu okuyunca Hollanda'nın neden Saraydaki Şahsın bakanlarına ülkeye giriş izni vermediğini anlıyorsunuz. Türkiye'nin Hollanda'daki diplomatlarını, 145 camide görevli imamları ve partizanlarını kullanarak Hollanda'yı karıştırmış Saraydaki Şahıs... Hollanda'daki Diyanet ateşesi sınır dışı edileceği sırada ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.
Aslında Hollanda'daki bu faaliyetlerin benzerini Almanya'da, Belçika'da, İsveç'te, Danimarka'da da yapıyor Saraydaki Şahıs... Türkiye'de tutuklanan Alman gazeteciye, “Bu kişi gazeteci değil, Almanya'nın casusu” diye bağırmasının bir sebebi var. Çünkü Almanya, onun bir çok casusunu enselemiş durumda. O da kendince misilleme yapıyor Almanya'ya...
Değil Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, İslam tarihinde böyle bir olay yaşanmadı herhalde... Artık dünya siyaset literatürüne “casus imamlar” diye bir kavram girdi. Siyasi emelleri için imamlık gibi mübarek bir kurumu bütün dünyanın gözünde yerle bir eden bu zihniyete yazıklar olsun!..
İçerideki düşmanlarına “terörist”, Almanya ve Hollanda'ya “Naziler” diye bağırıyor. Ama Rotterdam Belediye Başkanı çok güzel cevap verdi: “Naziler tarafından bombalanmış bir şehrin belediye başkanı olduğumu biliyor musun?”
Bir şey daha var. Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Abutalip, Fas asıllı bir Müslüman...
Bir önceki yazıda ifade etmiştim. İçeride bir “İslamcı Nazi Rejimi” kuran kendisi, ama casusluk faaliyetleriyle karıştırdığı Avrupa ülkelerine Naziler diye bağırıyor.
Bağırmanın faydası yok... Kimin Nazi, kimin casus, kimin terörist olduğu er geç ortaya çıkacak.
Geçenlerde bir daha Rusya'ya Putin'in yanına gitti. Her sıkıştığında soluğu Putin'in yanında alıyor.
Yine sıkışmış durumda... Çünkü Amerika'dan yüz bulamıyor.
En büyük rüyası, IŞİD'in Halifeliğin merkezi ilan ettiği Rakka'ya girip Halifeliği IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi'den almaktı. Ama Amerika buna izin vermedi.
Halbuki ne diyordu: “El Bab'dan sonra durmak yok, hedefimiz Rakka...”
Ama Amerika, Rakka operasyonunu buradaki Kürt unsurlarla yapmayı tercih etti.
Ebubekir Bağdadi'nin Hilafet hutbelerini okuduğu Musul'a da almamışlardı Saray'daki şahsı... Oysa, “Nasıl Musul'a girmeyeceğim? Hem Musul operasyonunda olacağım, hem de masada...” diye bağırıyordu.
Ne oldu? Musul'a da almadılar. Masada da yok... Ve Halifelik rüyası tamamen çöktü.
Amerikan askerleri Suriye'de operasyon yaparken, Amerikan Başkanı Donald Trump, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Beyaz Saray'a davet etti. Trump seçildiği günden beri, Saraydaki Şahıs Trump'la görüşmek için her yolu deniyor. Ama hala amacına ulaşamadı...
Fethullah Gülen Hocaefendi aleyhine yazılar yazdırmak ve Trump'la görüşmek için verdiği paralar artık her gün haber konusu oluyor.
Allah'ın adaleti...
Fethullah Gülen Hocaefendi ve Cemaat mensupları aleyhine ne söylediyse birebir yaşıyor şimdi...
Falanı filanı yedirip içirmişler diyordu. Şimdi, kimleri yedirip içirdiği ortalığa çıkıyor.
Bunlar dünyanın hiçbir ülkesinde barınamayacak diyordu. Kendi adamlarına uçuş yasağı geliyor, sınırdışı ediliyorlar şimdi... Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç olmamış bir şekilde...
Bunlar casus diye bağırıyordu. Kendi adamları casusluk yaparken suç üstü yakalanıyorlar.
Allah büyük...
Yalancının mumu, yatsıyı bile beklemeden sönmeye başladı.
Stockholm Özgürlük Merkezi, Saraydaki Şahsın Hollanda'daki faaliyetlerine “Erdoğan'ın Hollanda'daki uzun kolu” adını vermiş.
Bu uzun kollarıyla karıştırmadığı ülke kalmadı.
Mısır'ı karıştırdı. Mısır, bir sürü adımını sınır dışı etti.
Suriye'yi karıştırdı. Hala karıştırmaya devam ediyor.
Irak'ı karıştırdı. Irak Başbakanı Abbadi'den kaç sefer azar yedi.
Almanya'yı, Hollanda'yı, Belçika'yı, İsveç'i karıştırıyor.
Afrika'yı karıştırmak için iki yıl içinde 18 defa gitti Afrika ülkelerine..
Pakistan'a dört-beş kez gitti...
Amerika'ya her gelişinde getirdiği paralar ve buradaki adamlarının faaliyetleri biliniyor.
Ama uzun kolları, dünyanın her yerinde hukuka çarpıyor.
Adamları suç üstü yakalanıyor. Tutuklanıyorlar ve sınır dışı ediliyorlar.
Hukuk olan her yerde yalanları, dolanları, hileleri tek tek ortaya çıkıyor.
En son Pakistan Yüksek Mahkemesi, buradaki Hizmet okullarının gasp edilmesi girişimini durdurdu. Pakistan'ı pilot ülkelerden biri seçmişti. Defalarca gitti Pakistan'a... Sırf buradaki okulları kapattırmak için...
Adım gibi eminim dünya siyaset tarihine en büyük yıkımcı ve tahribatçılardan biri olarak olarak geçeceğine... Türkiye'nin bütün devlet kurumlarını yıktı. En başarılı okulları, üniversiteleri, hastaneleri yıktı.
Ama uzun kollarıyla bu yıkım ve tahribat faaliyetini dünyaya yayarken, hukukun egemen olduğu her ülkede duvara çarpıyor.
Bu yüzden yine gitti Putin'e sığındı. Moskova'dan ayrılırken, kendince NATO üzerinden Amerika'yı tehdit ediyor.
Hollanda'yı tehdit etti, cevabını aldı.
Tehditlerle, yalanlarla, dolanlarla nereye kadar gidebilecek?
İslam tarihi ve siyaset tarihi bize şunu söylüyor:
Böyle arsız ve pespaye diktatörler ve kurdukları düzenler eninde sonunda çok feci bir şekilde yıkılmışlar.
Bu pespaye İslamcı Nazi rejimi de yıkılacak.
Örnek aldığı İran'daki Humeyni Rejimi gibi kalıcı olması mümkün değil.
Çünkü Türkiye bir İran değil... Çünkü İran'ın ikinci bir Humeyni Rejimi'ne ihtiyacı yok. Geçenlerde İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile bir resmini gördüm Saraydaki Şahsın... Pakistan'da görüşmüşler. Ruhani oldukça mutluydu. Çünkü İran, parmağında oynatıyor Saraydaki Şahsı... Ama, Türkiye'nin en büyük Sünni birikimini yok etme görevini tamamlayınca, son kullanım tarihi bitecek İran için...
Sabırla bekleyelim ve bu filmin final sahnesini görelim.
Faruk Mercan