Camilerle Dini Yorumlamak

  • Hüseyin Odabaşı
  • Hüseyin Odabaşı
    05 Kas 2024 23:56


    Son 15 seneden beri Türkiye'de ve Türkiye'nin dışında, devletin imkanlarıyla neden bu kadar cami yapılıyor, inşa ediliyor veya tamir ediliyor? Evet, Türkiye'de İslamcı bir iktidar var ve bu dönemde namaz kılanların sayısında meydana gelen artıştan dolayı cami inşa etmek durumunda kaldılar diyebilir miyiz? Doğrusu, son 20 seneden beri Türkiye'de söylem bazında İslamiyet her tarafa hâkim olmuş gibi bir durum var. Bir taraftan televizyonlar, diğer taraftan gazeteler İslam'ı ve onun faziletini hocalarla beraber gece gündüz anlatıyorlar da anlatıyorlar. Sempozyumlar yapılıyor, başörtülü kadınlar devlet dairelerinde çalışıyor, alimler her istediğini konuşuyor. Daha ne olsun!

    Evet, İslam adına herkes her istediğini konuşuyor da bu durum hayatın içinde İslam'ı ve öğretilerini daha yaşanabilir hale getiriyor mu, getirdi mi? Mesela son 20 senede namaz kılanların sayısı mı arttı? Türkiye'de oruç tutanlar yüzde 80’e mi ulaştı? Zekât müessesesinin işlemesinden dolayı zekât verecek insan bulunamaz hale mi geldi? Halbuki çok da sağlıklı olmasa da son 20 seneden beri Türk insanının ibadet yapma seviyesinin ciddi düştüğünü gösteren veriler var, araştırmalar var.  Namaz kılanların ve oruç tutanların sayısı 20 sene öncekine göre belki de yarıya azalmış durumda. Maalesef İslamiyet Türkiye'de çok konuşulan fakat eğitim backroundu (altyapısı) olmadığından dolayı, gerekleri yerine getirilmeyen bir din konumuna düştü. Namazın ikame edilmesi gereken, yani bu maksatla açılmış okullarda; İHL’lerde bile namaz kılma oranının yapılan anketlere göre yüzde 20’lerin altında olması düşündürücü değil midir? Camiye gelip de namaz için toplanan cemaatin önünde imamlık yapacak olanları yetiştirsin diye açılan İmam Hatip okullarında bile namaz kılma oranı, Türkiye'de toplam namaz kılma oranından dahi aşağıdadır.  Bir millete felaket olarak bu çirkin tablo yeter de artar bile.

    Eee, o zaman bu camiler bu okullar neden yapılıyor? Ayasofya açıldı. Çamlıca'nın tepesine devasa bir cami yapıldı. Ama neden? İhtiyaç olmadığı halde bu camiler neden yapılır, masraf edilir, servetler harcanır? Aynı ısrar Balkanların hemen her ülkesinde de var. İhtiyaç olmadığı halde büyük büyük camiler yapılıyor. Orta Asya cumhuriyetlerinde de Türkiye, devasa camiler yapmakla meşgul. 

    Dini okulların, özellikle camilerin imar ve tamiri, Türkiye'de Halifelik algısı meydana getirmek için olabilir. ‘Sahipsiz olan Müslümanların bir sahibi var’ algısını kuvvetlendirmek için de olabilir. Müslümanlığı cami ile eşdeğer olarak gören Anadolu insanının oy desteğini devamlı temin etmek için de olabilir. Fakat ısrarlı bir şekilde sürdürülen cami yapma projesinin başka bir manası başka bir hedefi daha var. İslamiyet'i hayatın içinden alıp camilerle sınırlı hale getirmek, camilerle sınırlandırmak. Tabiri caizse dinimizi camilerin içine hapsetmek.

    Aslında son 100 seneden beri yapılanların ve Türkiye devleti kurulurken yapılan inkılapların amacı dini, hayatın içinden söküp atmaktı. Onu etkisiz hale getirmekti. Bu maksadı temin etmek için Kuran-ı Kerim’den irşat ve tebliği (cihat) ifade eden ayetlerin çıkarıldığı Kuranlar dahi tertip ettiler. Derken zamanla dini bir alanla meşgul olmak çağdışılık, değersizlik, geçersizlik anlamına geldi. 

    Bu sürecin aynısı rönesans ve daha sonraki yıllarda Hıristiyan Batı Dünyasında yaşandı. Orta Çağ’da Hristiyanlık, Batı Avrupa'da hem dini hem de siyasi hayatın merkezindeydi. Katolik Kilisesi, toplumun birçok alanda eğitimden hukuka sanattan yönetime kadar etkindi ve büyük bir otoriteye sahipti. Ancak bu dönemde Kilise lüks içinde yaşam ve yozlaşma gibi çeşitli eleştirilerle karşı karşıya kaldı.

    Rönesansla birlikte hümanizm öne çıktı. Din değil de insan endeksli bir anlayış her alana hâkim oldu. Matbaa ile dini kitapların basılması bireylerin dini kaynaklara ulaşmasını kolaylaştırdı. Kilise ve din adamları gibi aracıların önemini kaybetmesine sebep oldu. Tüm bunların yanında Martin Luther'in 1517’de “95 Tez”ini yayınlaması ile Katolik Kilisesine yaptığı eleştiriler sonucunda Hristiyanlık dünyası itibar ve otorite kaybına uğradı.

    Aslında Rönesans'tan günümüze kadar medeniyet ve modernite adına toplumsal tabakada meydana gelen her değişim ve dalgalanma orta Çağ Hristiyanlığından bir şeyler alıp götürdü. Zaman zaman Sultan Süleyman’ın da desteklediği bu tür değişimler, Bediüzzaman'ın tespitiyle Hristiyanlığın tasaffisi yolunda atılan adımlar anlamına geliyordu.

    Charles Mismer’in de dediği gibi, terakki ancak Hristiyanlıktan uzaklaşmakla mümkündü. Fakat Müslümanların terakkisi ise bilakisti, zıttı. Müslümanlar dinlerine yaklaştıkça terakki edebilirdi:

    İslâmlar okuyup taalîm ve tefennün ettikçe daha ziyâde Müslüman olurlar. Hristiyanlar taalîm ve tefennün ettikçe Hristiyanlıktan çıkarlar.” (En devenant savants, les Chrétiens cessent d’étre Chrétiens / En devenant ignorants, les Musulmans cessent d’étre Musulmans.” (Mismer, 1870, s. 240))

    Bundan dolayı Rönesanstan sonra başlayıp günümüze uzanan çizgide, Hristiyanlığın maruz kaldıklarının aynına İslamiyet'i de maruz bırakmaya çalışmanın en büyük zararı Müslüman toplumlara olur. Eğer gerçekten İslamiyet'ten uzaklaşmak ve onun gereklerini yerine getirmemek terakkinin en önemli şartı olsaydı, son 150 seneden beri zaten İslam'ın hâkim olmadığı Müslüman memleketlerde kendiliğinden bir yükselme, natürel bir terakki söz konusu olurdu. Müslümanlar bugün bu haldeyse, İslamiyet'in şartlarına tam riayet ettiklerinden değil, Müslümanlığın gereğini yapmadıklarındandır. Doğru tespit budur.

    “Hristiyanlık da bir din İslamiyet de bir din dolayısıyla Hristiyanlıktan uzaklaşmak Batı Avrupa'sının önünü açtığı gibi İslamiyet'ten uzaklaşmak da Müslüman coğrafyalarının önünü açar” tespitini, ön görüsünü, son 200 senelik tarihi olaylar ve hadiseler cerh etmiş, ortadan kaldırmış ve geçersiz kılmıştır.

    Durum böyle olmasına rağmen, Türkiye'de dindar gözüken bir hükümet tarafından Batı Avrupasında 18. asırda kendi dinleri ile ilgili yapılanların aynısı İslamiyet'e de yapılıyor yapılmak isteniyor. Hristiyanlığı hayattan elini eteğini çektirip kiliseye hapsetmek misali, İslamiyet'in hükümet tarafından yapılan camilere ve okullara hapsedilmek istendiğini, söylemlerinden olmasa da neticeyi ifade eden eylemlerinden anlıyoruz. Bir de AKP iktidara gelmeden Abdurrahman Dilipak'ın ve Abdurrahim Karslıoğlu'nun anlattıklarına göre Amerika'nın derinlerine “dini yorumlamak” karşılığında iktidar sözünün verilmiş olmasından anlıyoruz.

    “Dini yorumlamak” ne demek kardeşlerim? Avrupa'da Rönesans’tan sonra, kiliselere karşı yapılan reform hareketlerinin dinimize karşı da yapılması demek değil midir? Dini yorumlamanın onu reforme etmek anlamına geldiğini de hükümetin başında olanlar zaman zaman ifade ettiler zaten.

    O zaman yerli yersiz cami yapmak son yüz elli seneden beri başlayan fakat tam da muvaffak olamadıkları dinimizi hayatın dışına atma gayesi ile yapılan reform hareketlerinin devamı niteliği taşır. Diyeceksiniz ki, “Cami yapmak neden dinimize zara versin?” Cami veya mescit yapmak başlı başına bir değer ve sevap anlamı taşısaydı, münafıkların yaptırdığı Mescid-i Dırar’ı Peygamberimiz (sav), Kuran’ın emriyle onu yapanların başına yıktırmazdı:

    “Birtakım zararlı eylemlerde bulunmak, insanları İslâm'dan çevirmek, mü'minler arasına ayrılık sokmak ve başından beri Allah ve O'nun elçisine karşı savaş tavrı içinde bulunanlara bir gözetleme yeri sağlamak için, ayrı bir mescid kuran münafıklar da var. Bunlar size, muhakkak şöyle yemin edecekler: “Biz bu mabedi yapmakla, ancak iyilik arzu ettik.” Oysa Allah onların yalancı olduklarına bizzat şahittir.” (Tevbe, 107)

    Ve aynı durum, yani dine zarar veren mescitler yeniden ahir zamanda çoğalacak olmasaydı, Peygamberimiz(sav) bizi uyarmazdı:

    ????

    Şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi, yapımı hayatında cami sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen Bediüzzaman Hazretleri ve Fethullah Hoca’nın okullar başta olmak üzere dinimizi hayata taşıyan müesseselerinden dolayı amansız bir düşmanlığa maruz kaldığını...

     

    Şu an Türkiye'deki mücadele de İslamiyet'i mabetlerin içinden alıp hayata taşımak isteyenlerle Onu caminin duvarları arasında çürümesini isteyenlerin mücadelesidir.

    05 Kas 2024 23:56