Menfaat ve dünya

  • Hüseyin Odabaşı
  • Hüseyin Odabaşı
    29 Eyl 2025 01:11


    "Dünya muhabbeti bütün hataların başıdır." (Beyhakî, Şuabu'l-İman 7/338, No: 105) hadisini böyle de anlayabiliriz.

    Dünya sevgisi bütün hataların başı ise dünya nedir? Üstadımız, dünya üçe ayrılır, der. Dünyanın bir yönü Allah’ın esma ve sıfatlarına bakar. Dünyanın ikinci yönü ahiretin mezra ve tarlasına bakar. Çünkü ibadetlerimizi ve zikirlerimizi dünyada yapmalıyız. Dünya daru’l hizmettir, ahret ise daru’l ücrettir:

    Dünyanın üçüncü yönü ise insanı dinden, ahlaktan ve Allah’tan uzaklaştırır. Kendi faniliğine bakar. Kıymeti maddi kıymeti kadardır. Zaildir ve fanidir. Dünyanın kıymetini kendisinde aramak bir kitabın kıymetini manasında değil de yazı şeklinde, kalıbında ve maddesinde aramak gibi yanıltıcıdır, aldatıcıdır. Bir şeyin işlevini yok ettiğinizde geriye ne kalıyorsa odur dünya. Örneğin Ferrari de olsa bir araba tamamen çalışmadığında, yürümediğinde değeri ne kadar değer kaybeder. Aynen öyle de esmayı keşfedip Allah marifetini ve Ahreti kazanmamıza yardımcı olmayan dünya da taştan, topraktan ve biyolojik faydalarından ibaret kalır.   Üstelik umduğumuzu da bulamayız:

    (Lem'alar, On Yedinci Lem'a, On İkinci Nota.)

    Bizim buradaki konumuz nefs-i emmaremize (menfaatlerimize) bakan üçüncü yüzü olan pis ve aldatıcı dünyadır. Çünkü dünyanın ahirete ve Allah’a isim ve sıfatları cihetiyle bakan dünyalardan istifade edebilmek aldatıcı olan dünyanın elinden kurtulmaya ve aldanmamaya bağlıdır. Aksi takdirde dünyayı üç yönü ile toptan sevmeye kalkmak münafıklığı tevlit eder, doğurur. Dünyanın esma ve ahirete bakan yönü itibarı ile sevilmeli fakat aldatıcı kendine bakan yönü itibarı ile de bütün hataların başı olduğundan nefret edilmelidir.

    O zaman dünyanın kendine bakan yönünün sevilip sevilmeme meselesine kafa yormalıyız. Bu yön bir karadelik olduğuna göre kendine bakan ciheti ile dünyayı sevmek ne demektir? Nasıl anlasak daha iyi olur? Evet, dünyayı sevmek daha çok menfaatlerimizi dinimizin kriter ve mizanlarına vurmadan sevmek, düşkünlük göstermektir. Çünkü herkesin menfaatlerinden meydana gelen kendi dünyası vardır. Burada kastedilen dünya sevgisi, daha çok bir kimsenin kendi menfaatlerini sevmesidir. Bir kimsenin Dünyevi imkanları kendisi için sevmesidir.  Menfaat düşkünlüğü Kuran’da bazan “hevaya tabi olma” bazen “şuh” kelimesi ile bazen de “Allah’ın ayetlerini satmak” terimi ve tabiri ile ifade edilir. Amellerimizin şeytani bir heva ile süslü görülmesi ve beğenilmesi de menfaatlerimizle alakalı bir durumdur. Yani dünyayı sevmek dünya nimetlerine kendi menfaatlerimizi maksat edinerek ilgi göstermektir. Bu noktada dünya sevgisi insanın egosunu esas alarak kendini sevmesi ile aynı kapıya çıkar. Çünkü menfaatçiiliğimiz, aldatıcı dünyanın içimize uzanmış halidir.

    Egomuza dayalı olsa, menfaatlerimizle dinimizin tabiri yerindeyse menfaatleri örtüşüyorsa sorun yoktur. Fakat çoğu zaman öyle olmaz.  Kendi menfaatlerimizle dinimizin menfaatleri karşı karşıya geldiği de olur. Bu durumda birini diğerine feda etmek gerekir. İşte biz dinimizin menfaatlerine kendi menfaatlerimizi feda edebiliyorsak oyuz demektir. Aksi takdirde kendi aldatıcı menfaatlerimize boyun eğdiğimiz takdirde sergilediğimiz görüntü ve gerçek arasında o nispete bir nifak uzaklığı oluşur. Bu nifak uzaklığı aynı zamanda bizim aldatıcı gaddar ve fettan dünya karşısında mağlup olduğumuz anlamına gelir. Bu nedenle münafıklar din menfaati karşısında kendi menfaatlerini öncelediklerinden ötürü dinin içindeyken dışında kaldılar. Bu mükellef bir sofrada olup da aç kalkmaya benzer. Hafazanallah!

     

    Namazdayken dışında kalmak, Kuran okurken mahrum duruma düşmek, ilmin deryası alimlerin yanında yaşayıp da susuz kalmak hep dünya menfaatini öncelemekten kaynaklanır. Bu nedenle Bediüzzaman Hazretleri kendisini dünyaları için ziyaret etmek isteyenlere bu kapıyı kapatmıştı. Çünkü büyüklerle beraber yaşamanın halkın nazarında (dünya nazarında) bir değeri bir albenisi vardır.   

    Bu nedenle her halükârda her davranışımızda Allah'ın istekleri anlamına gelen dinimizin menfaatlerine öncelik vermek ve onu esas alarak hareket etmek aynı zamanda “ihlas” gibidir, ondan farklı değildir. Yani dünyanın kendine bakan ve menfaatlerimizin bütününden oluşan dünyanın bizi hatalara ve felaketlere sürüklememesi ancak ve ancak “ihlas” düstur ve prensipleri ile hareket etmekle mümkündür. İhlaslı olmayanları dünya menfaat denilen ahtapot kolları ile sarar ve işini bitirir.

    Ebu Said bin Ebi Fudale (r.a) dan: “Allah hiçbir şüphesi olmayan kıyamet gününde, öncekileri ve sonrakileri topladığında bir münadi şöyle seslenir: ‘Kim Allah için yaptığı ameline başkasını ortak ettiyse sevabını da Ondan istesin. Allah, ortak koşulmasından münezzehtir.” (Tirmizi, Tefsir, 18(3154))

    Allah için yapılan amellere başkasını ortak etmeyi dünya menfaatine göre hareket etmek şeklinde anlasak doğru anlamış oluruz.

    “Ey kavmim, bu dünya hayatı ancak geçici bir eğlencedir. Ama âhiret, kalınacak, yaşanacak ebedî bir yurttur.” (Mü’min, 39)

    29 Eyl 2025 01:11