Tarihi inkâr kolaycılığı

  • Hüseyin Odabaşı
  • Hüseyin Odabaşı
    13 Eyl 2024 09:32


    Son 10 seneden beri Türkiye'de adalet hak, hukuk kalmadığından veya iyice azaldığından dolayı Türk insanı önemli bir oranda vatanını, milletini terk etmek zorunda kaldı. Gördüğümüz zulümler ve işkenceler sonucunda, yaşam alanımızın daralmasından ötürü yad ellere, gurbet ellerine doğru yollara revan olduk. Revan olduk ama kültürden dine, oradan dile kadar bir sürü engelle, sorunla karşılaştık. Bütün bu engelleri nasıl aşacak ve ne yapacaktık? Yeni diyarlarda aslında yol belliydi; entegre olacaktık fakat asimile olmamalıydık. Ama bu nasıl olacaktı? Tamam, gidip yad ellere yerleşen bizler asimile olmasak da ya bizim evlatlarımız, neslimiz gençliğimiz? Evlatlarımızın ilerde asimile olmayacaklarına dair elimizde bir garanti var mı?

    Kültürümüzün hamuruyla yoğrulmuş olduğumuz vatanımızdan kovulduk. Dili, dini, kültürü bize uymayan milletler bize bağrını açtı, devletler yardım etti. “Yardım alan emir de alır” prensibine göre destek aldığımız yabancı milletlerin kültürlerini de kabullenmeye hiç bu kadar müsait hale de gelmemiştik.

    Evet, bir tarafta kovulduğumuz vatanın kültürüne sadakatle bağlı kalmaya devam edecek amma diğer taraftan da bize bağrını açanların yabancı diye bellediğimiz kültürlerini düşman ve tehlikeli belleyecektik.

    Bu bir muamma, karmaşa veya çelişki değil de nedir? Bizim yaşamamız için olanak sağlayan Avrupalıların kültürü ve dini bizim için zararlı, tehlikeli; emdiğimiz sütü burnumuzdan getiren ve şu an zalimlere destek veren kendi milletimizin tarihi, kültürü ve ananeleri bizim için faydalı veya olmazsa olmazımız. Bu ne yaman çelişkidir Allah aşkına!

    Bu durum Kuran-ı Kerim’de de anlatıldığı gibi deveyi küçültmeden deliğini de büyütmeden iğne deliğinden geçmekten daha çetrefilli zor ve karışık bir durumdur. Göç ettiğimiz gurbet diyarlarında muhacirler olarak bu çetrefilli tehlikeye karşı birliktelikler oluşturup beraber hareket etmezsek bu sarp yokuşları aşmamız mümkün olmaz. Biz bu yolları aşsak bile evlatlarımızın yollarda takılıp kalma ihtimali vardır.

     

    Evet, bu yaz bu satırları yazmama vesile olan bir olay yaşadım. Avrupa ülkelerinden birine iltica edip de 2 veya 3 sene kalan bir dostumla bu yaz ailecek bir araya geldik. Yedik içtik ve beraber ziyaretlerde bulunduk. Fakat bir ara Avrupa'dan Osmanlıdan konuşurken “Osmanlının tarihte bir faziletini, iyiliğini bana söyleyebilir misin?” mealinde bir söz sarf etti. Beynimden vurulmuşa döndüm. Dilim döndüğüm kadar Fatih’ten Yavuz’dan ve onların faziletinden Osmanlının büyüklüğünden bahsettim fakat can ciğer arkadaşıma ne anlatabildim bilmiyorum. Zamanında Türk okullarında öğretmenlik yapmış bu arkadaşımın Osmanlıyı bu derece sıfırlaması beni derin düşüncelere sevk etti.

    Eğrisiyle doğrusuyla Osmanlı bizim mazimiz 

    Osmanlıyı sıfırlamak, onda bir fazilet görmemek bir suç mudur? Osmanlı bir melekler ve masumlar devleti midir? Elbette ki hayır. Fakat eğrisiyle doğrusuyla Osmanlı bizim mazimiz. Eğrisinden ders alır doğrusunu da tekrar etmeye çalışırız. Fakat tamamen mazimizin ve tarihimizin üzerini çizmek, sığındığımız memleketlerin minnettarlığı karşısında bir şaşırmışlık ve muvazenesizliktir. Asimilasyon alamet ve işaretidir. Aslını inkâr veya ondan nefret, başka milletlerin medeniyet ihtişamı karşısında ruhen işgal yaşamak demektir. Hicret ederken maziyi muhafaza ederek yol alırsak entegrasyon olur. Maziyi terk bir de dini umdelerin terkini tetiklerse en çok bir iki nesil sonra asimile olur tarihten siliniriz.  

    Evet, iltica ettiğimiz memleketlerde bizi bekleyen çeşitli zorluklar vardır. Göç edenler mürekkep bir durum konum ve coğrafya değişikliği ile karşı karşıya kalırlar. “Coğrafya kaderdir” diye İbn-i Haldun'un bir sözü var mı bilmiyorum fakat coğrafyanın insan ve toplumlar üzerindeki etkisi kaçınılmazdır. “Hal değişikliğinden” kastım ahlaken bozulmadır. Kur'an-ı Kerim: “Siz halinizi (bir kavim) değiştirmedikçe Allah da size olan lütfunu değiştirecek değildir,” (Rad, 11) der. Bir avuç sahabe Habeşistan'a hicret etti. Güç ve etkileşim kanun ve prensipleri noktasında zor durumda olmalarına rağmen hallerini değiştirmediler. Bilakis o beldenin hidayetine vesile olarak Habeşistan'ın kaderini değiştirdiler. Yani bulundukları beldenin halinin düzeltip değiştirdiler.  Sadece bir kişi Hristiyanlığı tercih etti.

    Yaratılış ve fıtrat yasalarına göre zayıflar güçlüleri taklit eder. İltica eden bizler, iltica ettiğimiz devletlerin ve milletlerin örf adet ve geleneklerini benimsemeye müheyyayız. Onlara aşırı hayranlık duyabiliriz. Özenti zayıftan güçlüye doğru olur çünkü. Her özenti olmasa da bazı özentiler cidden zararlıdır.

    Yardım alan biz zayıflar, kendimizi ve tarihimizi küçük veya değersiz görebiliriz. Hatta bazı şeyleri yeni keşfetmiş veya fark etmişiz gibi Avrupa’nın büyüleyiciliği karşısında Osmanlıyı tenkit edebilir, sahabeyi hafife alabiliriz. Evlatlarımıza tarih şuuru vermek yerine sığındığımız milletlerin sömürgeciliğini unutarak palavralarından dem vurabiliriz.

    Sağlıklı bir düşünce için, özellikle sığındığımız Avrupa ülkelerini zalimlerin cirit attığı ve kitleler halinde mültecilerin oluşmasına sebep olan virane beldelerimizle değil de kendi mazileri ile mukayese etmek gerekir. Avrupalıların sömürdüğü devletlerle mülteciliğin yaşandığı toplumların aynı olması bir tesadüf değildir. Sömürü ile rızkı Avrupa'ya taşınan millereler Avrupa’ya iltica ederek aslında kendilerine ait rızıklarının arkasından gitmiş oldular.  Avrupalıların mültecilerin ihtiyaçlarını gidermek için yaptıkları masraflar, sömürge ile kazandıklarının binde birine bile tekabül etmez.

    Fakat şu anki Avrupa'daki insanlık ve medeniyet seviyesi ekseriyet itibarıyla mazide yaptıkları hatalardan bir nebze de olsa ders aldıklarını gösteriyor. Yaptığımız hatalardan ders alma sırası ise şimdi bizde. Fakat dersin konusunu inkâr etmek ders almak demek değildir. Bu, realitelerden kaçış korkaklığıdır, kolaycılıktır. Realiteler karşısında şok geçiren mahiyetimize sus payıdır. Bizi kendimize çirkin gösterdi diye aynalara tekme sallayıp kırma hamlesidir. Dişimizi sıkıp kendi hata ve çarpıklığımızın görüntüsünü seyredip tahlilini yapma sabrını göstereceğiz.  Buna mecburuz.

     

    Allah masumların yardımcısı olsun!

    13 Eyl 2024 09:32