Yalancı şahitlik

  • Hüseyin Odabaşı
  • Hüseyin Odabaşı
    02 Ağu 2022 10:21

    “Allah adaleti emrediyor”(Nahl, 90). Emir tavsiyeden öte bir durumdur. Nisa 135. ayette de; “adaleti tesis eden şahitler olun” denir.  Şahitlikle adaletin tesisi arasındaki ilişki ancak bu kadar veciz bir şekilde ifade edilebilirdi. Çünkü doğru şahitlik, adaletin çivisidir. Dünyada mutluluk ve huzur ancak adaletle mümkündür. Dünyaya huzur dağıtmak vazifesi ile gelecek olan Mehdi’nin en önemli vasfıdır adalet. Mehdi’nin özelliklerinde adaletle zenginliğin hadislerde yan yana zikredilmesi adalet ve ekonomi arasındaki bağı göstermesi açısından önemlidir.


    "Dünyanın ömründen sadece bir gün kalsa bile, Allah (c.c) benim Ehl-i beytimden bir adam gönderecektir. O dünyayı, (daha önce) zulümle olduğu gibi, adaletle dolduracaktır."[İbn. Mâce, Fiten 34 ]“...mal da o gün çok birikir. Adam kalkıp, ‘Ey Mehdi, bana (maldan) ver!” dediğinde, Mehdi de ‘Al!' der.” (İbni Mace Kitabü'l-Fiten: 34)


    Bir toplumda ekonomiden önce adalet bozulur. Adalet bozulunca da artık bozulmayan bir şey kalmaz. Türkiye'de son on seneden beri adalet çarkının bozulması ile ekonominin birbirine paralel olarak bozulması tesadüf değildir. Adalet ve ekonomi arasındaki bağı millet olarak idrak ettiğimiz gün kurtulacağız, terakki edeceğiz.  Adalet, insanı canlı kılan bir ruh gibi varlığında değil de daha çok yokluğunda acı acı kendini hissettirir.  


    Adaletin tesisi için ise yapılması gerekenler arasında en önemli konu suçun tespit ve ispatıdır. Suçun tespiti adalette kubbeyi ayakta tutan kilit taşı mesabesindedir. O taşı oradan çekerseniz adalet kubbesi olduğu gibi çöker. Suçun tespit ve ispatı için gerekli olan pek çok hususun içinde ise en önemlisi şüphesiz şahitlik konusu, mevzusudur.  Yani görgü tanıklığı dediğimiz mesele. Bu bakımdan ekonomik refah adaletin; adalet de doğru şahitliğin üzerinde dönüp durur. Dedik ya şahitlik adaletin çivisidir. Doğru şahitlik de kaynağını toplumun yaşadığı ahlaktan alır. 


    Maalesef diktatörlüğün yaşandığı günümüz Türkiye’sinde sosyal ortamlar ahlaki olarak zehirlendi, yalan şahitlik prim yaptı ve bu sebeple on binlerce masum hapislere düşerek hayatı acılarla doldu. Bu bakımdan adaletin ve ekonominin ayakta durabilmesi için doğru şahitliğin dinimizin ön gördüğü şekilde ciddiyetle ele alınması gerekir. 


    a. İslamiyet'e göre en az birden fazla şahidin olması gerekir. Kuran genellikle hukuki veya cezai olaylarda asgari 2 şahit bulundurmayı emreder (Bakara, 282).  Çünkü şahitlerin bir olayı eksik veya yanlış görme ihtimali vardır. Veya duygular karışabilir. Şahitlerden birinin satın alınma ihtimali vardır. Konuyu doğru tespit açısından birden çok şahidin olması daha güvenli bir yoldur.

    b. Nikah şahitlerinin de en az sayısı 2 olmalıdır. 

    c. “Hain erkek ve haine kadının, zâni erkek ve zâniye kadının, kardeşine kin taşıyan kimsenin şehadeti caiz değildir. Ebu Davut, Akdiye 16) Burada “kin taşıyanın” kısmına eğilmek gerekir. Partizan olanlar, ırkçılık yapıp başka milletlere kin besleyenler, kendi cemaatinden olmayanlara aşağılık gözüyle bakanlar bu çerçeveye girer. Farklı din mensuplarının birbirlerine şehadetlerinin kabul edilmemesinin gerekçesi de aynıdır; kin.(Zühri)  

    d. Dinimiz, aile içindeki olaylarda en az 4 şahidi şart koşmuştur. (Nisa 15). Burada söz konusu olan gayr- ı meşru cinsel ilişkidir. Zira böyle bir olayda şahitlerin yanılma ve doğruyu ifadeden sapma ihtimali daha yüksektir. 

    e. Zina isnadında yetersiz şahadette bulunan 80 sopa cezaya maruz kalır. Ayrıca bundan sonra hiçbir şekilde hiçbir konuda şahitliği kabul edilmez. TCK'nın 272 kanununa göre ise yalan tanıklığın cezası 1 yıldan 4 yıla kadar hapis yatmaktır. Fakat sanığa verdiği zarar nispetinde bu cezalar da artar. 

    f. Peygamberimiz (sav) şahitlerin bilgisine müracaat etmeden önce onları komşularından sorardı, tahkik ederdi. 

    g. Peygamber (sav) şehadetin güvenilirliğine gölge düşmemesi için bazı kimselerin şahitliğinin kabul edilmemesini emretti. Babası oğlunun, kocası karısı için, efendisi için kölenin, alacaklının şehadetini yasakladı. (İbrahim Canan, Kütüb i sitte, 14.cıld,sf111) Çünkü bunların arasında menfaat ilişkisi vardır. Terfi; amirlik memurluk ilişkisi olanların şehadeti de makbul değildir. Darbeden sonra tanık, gizli tanık bunların yüzde doksan dokuzunun şehadeti korku, kin ve menfaat bağlamında cereyan ettiğinden hiçbirine itibar edilmez.   

    h. Müminler şehadette bulunurken yalan söylememelidir. (Hac suresi 22, 30) Gizli tanıklık yalana revaç vermiştir. Tanıkların tanıklık ettiği kişilerin çoğunu tanımıyorlar bile.  

    i. Şahitlikten kaçmamak gerekir. Şahitliği saklamamak gerekir. (Bakara suresi 2, ayet 282)

    j. Hâkimin şahsi bilgisi dolaysıyla şahitliği söz konusu olamaz. Yalnızca mahkeme önünde usulün uygun icra edilmiş şahadete dayanarak hüküm vermek mecburiyeti vardır. 

    k. Doğrudan şehadetin bulunmaması halinde vaziyetin şahitliği kabul edilir. Örnek Hz. Yusuf’un babasına getirilen yırtılmamış fakat kana bulanmış olan gömleğinin hali gibi. Veya arkadan yırtılmış olan gömleğin zina iftirasını tekzip etmesi, boşa çıkarması gibi. Adam 2016’daki darbeden yargılanıyor fakat o esnada görev icabı yurt dışında bulunuyor. Veya darbe yapılan yerle ve yapanlarla organik bir bağı dahi bulunmuyor.  

    l. Belgeler yazılı ve şahitlendirilmiş olmalıdır. (Bakara, 282)

    m. Meramını ifadede biri diğerinden daha maharetli olabilirdi. Peygamberimiz bu durumdan dolayı davalıları uyardı. Gerçeğin çarpıtılması anlamına gelen bu uyarı elbette şahitler için de geçerliydi. Çünkü, “nahnu nahkümü bizzahir”; “Biz zahire, görünene bakarak hüküm veririz.” bir kural ve kaidedir. 

    n. Büyük günahları zikreden muhtelif hadisler vardır. Hemen hemen hepsinde yalan şahitlik, büyük günahlar içinde zikredilmiştir. 

    o. Delil müddeiye yemin de davalıya düşer. Hz. Ömer'in valilerine gönderdiği namelerinde uyardığı en önemli konu budur. Sebebi masumiyet karinesine yani herkes ispatlanıncaya kadar masumdur, suçsuzdur ilkesine dayanır. (İsrafil Balcı, Hz Ömer Döneminde Diploması) 


    Yalan şahitlik yapıp insanların hayatlarını bilerek karartan karaktersiz adileri ve alçakları Rabbimizin şahitliğine ve şahitlerine (derilerine) havale ediyoruz: “Derilerine öfke ve hayretle: “Niçin aleyhimizde şâhitlik ediyorsunuz?” diye çıkışacaklar. Derileri ise: “Ne yapalım; her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu. Sizi başlangıçta yaratan O idi; yine O’na dönüyorsunuz” diye cevap verecekler.”(Fussilet, 21)

    02 Ağu 2022 10:21