Lise ve dengi okulların açılma arefesinde, Milli Eğitim Bakanı'nın aniden istifası ile yer yerinden oynamalıydı. Öyle olmadı. Davulcu öksürüğü gibi kim vurduya gitti. Hükümet iradesinin tek elde toplandığı siyasi yapıda lider haricindeki bütün hayati unsurlar göz ardı edilebilir, harcanabilir ve gözden çıkarılabilir. Milyonlarca öğrencinin geleceği ellerine teslim edilen Milli Eğitim Bakanlığı bu kadar vazgeçilebilirse, diğerlerini konuşmaya gerek yok!
Ceketini alıp giden Milli Eğitim Bakanı madem bu kadar işlevsiz ve tesirsiz bir eleman idi, bunca yıl ne diye koskoca bakanlığı işgal etti ki? Covid-19 sebebiyle, zaten okulların bir buçuk yıldır hayrı yoktu. Müstafi bakan, yıllar önceki bir röportajında, aslında kamyon şoförü olasıymış da şans eseri okuyup, bakanlığa kadar tırmanan bir başarı hikayesinin sahibi imiş! Hangi başarı? Kerameti kendinden menkul başarı anekdotu, pek iyi neticelenmedi. Mikrofon ve kamera şehvetine karşı dikkatli olmak lazım. Kontrolsüz dökülüp, saçılmak tehlikeli. İnsan sonda söyleyeceğini başta söyleyince, işte böyle ortada kalıveriyor. Meşhur hikayedir; Deveye biraz cilve yap demişler de, kırk çadırı birbirine katmış. İyisi mi, birinin merhamet ve lütfuna bağlı makam konforunu kendinden bilip fazla alışmamak lazım!
Neyse ki Sayın Bakan'ın şoförlük gibi bir altın bileziği varmış! Ön tampon ile çarpıp şarampole yuvarladığı hayvancıkları gördükçe, düştüğü durum kafasına dank eder mi bilemem? Bunca yıl bakanlık yapıp sonra da Road-Kill olup yol kenarına itilivermek, hazmedilir bir durum değil!
Bu satırlar yazılırken, Türkiye'de yangın felaketi bütünüyle sona ermemişti. Kimisi neredeyse iki hafta süren yangınlardan geriye, yürek burkan görüntüler kaldı. İhmale kurban edilerek yitirilen ormanların bir daha geri kazanımı imkansız. Önümüzdeki yıllarda, yanan bölgelerin tamamı ile imara açılıp, çarpık şehirleşmeye dahil edileceğini herkes biliyor. Bu yüzden, eskiden olduğu gibi, bu günden sonra da Meşhur Seyahatname Yazarı'nın “Yaz aylarında İstanbul'dan yola çıkan Hac Kafilesi, hiç güneş görmeden Harem-i Şerif'e giderdi!” kaydının boş, tarihi bir öykünme olmanın ötesinde hiç bir değeri olmayacak!
Saray ve Hükümet'in yangın, sel ve deprem gibi hemen her yıl yaşadığımız tabii afetler konusundaki aymazlık ve işbilmezliği artık tescillendi. Daha yangınlar devam ederken, bir kaç ilimizdeki sel felaketi bütün mazeretlerini boşa düşürdü. Yangınların, Saray'a karşı dış destekli bir komplonun işaret fişeği olduğunu söyleyenler, sel felaketi için yeni bir bahane üretmede çaresiz kaldı. Biz fikri katkımızı esirgemeyelim. ABD'de her yıl Mayıs Ay'ı itibari ile başlayan Hurricane Season'ın (Kasırga Sezonu) tesiri olmasın? Neden her yıl değil de bu yıl tesirli oldu? O zavallıların böyle mantıki soruları cevaplamaya vakitleri yok! Kendinizi yormayın!
İyi zamanların parsasını toplayıp sedef kakmalı bir kutu içinde Saray'a hediye etmek kolay da, felaketler için adres bulmak zor. Kabahat ve kusuru gelin etmişler de kimse almamış! Saray'ı kusurlu göstermek kimin haddine? Yangınların vebali için seçilen THK'nın “Devlet Kurumu Değil!” gerekçesi, bizzat Saray tarafından dillendirildi. İlgili Bakan'ın “120 Milyon Dolar verdik!” mazereti, bugün olmazsa yarın yol kenarına yeni bir Road-Kill'in savrulacağı işaretlerini veriyor. Saray ne diyor, bakan ne anlıyor? Milli Eğitim Bakanı'ndan hiç mi bir şey öğrenmediniz?
Dış Haber kaynakları, Saray'ın son aylardaki itibar sarsıntısının yangınlar konusundaki başarısızlık ile yerle bir olduğu üzerinde ısrarlılar. Saray ve efradı da durumun farkında. Halkın biriken öfkesini dağıtmak için makul ve masrafsız müjdeler bulmak gerekiyor. Küçük Damat'ın İHA'ları bu konuda ikna edici değil. Şimdi o “Gökte yıldız ararken, önündeki kuyuyu göremeyen acemi müneccim!” töhmeti ile karşı karşıya. Bu yüzden Sayın Cumhurbaşkanı, Milli Eğitim Bakanı'nın ipini çekme pahasına, Yüksek Öğretim Kurumları'na giriş katsayısını düşürme müjdesini küçük bir ayak oyunu ile kendisi paylaştı. Üniversite giriş imtihanlarında sıfır çeken binlerce öğrenciye yüksek okul okutarak topluma kazandırmayı düşünüyor olabilirler.
Bir dostum, üniversite imtihanında sıfır çeken kardeşi ile olan diyaloğunu anlatmıştı. Dostum kardeşine, “Oğlum, hiç mi doğru şık işaretleyemedin de eksiye düştün?” diye çıkışınca kardeşi “Soruları okuyamadım ki şıkları işaretliyeyim!” diyerek güya kendini savunur. Zaten bir buçuk yıldır tatil yapan öğrenciler alfabeyi unutmuşlardı, belki de üniversitede tekrar okuma-yazma öğrenirler.
Bir kaç haftalık yangın ile telef olan orman sahalarının imara açılacağı şüphesi hala giderilmiş değil. Zihinler, “Canım ormanları turist otelleri için yaktınız!” söylentileri ile darmadağın. İlgili bakanların konu hakkında teminat verme gayretleri bir şey ifade etmiyor. Gerekli görülen durumlarda, aynen Milli Eğitim Bakanı gibi gözden çıkarılmaları her zaman mümkün.
Bir türlü yapılamayan kabine değişikliğinin makul bir sebebi olmalı. İhtimal ki Saray, ardı arkası kesilmeyen hükümet kaynaklı ya da tabii felaketlerin oluşturduğu karamsarlığı Milli Eğitim Bakanı'nın akıbetine benzer çözümlerle savuşturmayı deneyecek! Kabine değişikliğine gerek yok! Her felaket haberinden sonra ilgili bakanı halkın önüne atıverin, olsun bitsin! Havuz Beslemeleri, düşene vurmaktan ayrı bir şehvet alıyorlar!
Kadir Gürcan
*Road-Kill: Karayollarında, taşıtların çarparak öldürdüğü hayvanların yolda kalan ceset ve kalıntıları.