Ülke genelini yasa boğan elim Bartın faciasından sonra bari devletlilerden sadra şifa birşeyler duysaydık, ne olurdu? Sağlık Bakanı ne paylaşsa beğenirsiniz? Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) internet oyunlarının bağımlılık yaptığı ve bu alışkanlıkların hastalıklar listesine alınmasına karar vermiş. Ee? Maden ocağında hayatını kaybeden onlarca insanımızın hangi derdine derman oluyor bu? Olmasına gerek yok zaten. Sayın Bakan aklınca, haberleşme özgürlüğünü kısıtlayacak yasaya omuz vermek için DSÖ ambalajlı bir münasebetsizliğe düşmekten çekinmiyor.
Üç tarafı denizlerle çevrili sevgili vatanımızın kıymetli vatandaşlarını her gün yeni keşfedilen ve bir türlü hayata geçirilemeyen zengin gaz rezervleri ile müjdeleyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ne alemde? Bundan önce Soma Faciası’nda “Ölü sayısını 300’e bağlarız!” demekten utanmayan bakanı ile aymazlığın zirve yaptığı bir parti geleneğinde 41 işçinin zayiat listesine düşmesi bu iktidara dokunmaz. “İngiltere Başbakanı istifa etti, bizimkiler neden istifa etmiyor?” şaşkınlık ve beklentinizi anlıyorum ama, bizim devletlilerde bunu anlayacak IQ hiç olmadı.
Her zaman olduğu gibi, Saray’ın uluorta söylediği şeylere derin mana yükleyen din simsarları yine sıkış-tepiş sahne aldı. Facianın mağdurları daha musallada iken, konuşulan konu; Kader mi, değil mi? Kur Korumalı Mevduat meselesini unutturmak için “Nas aşağı, Nas yukarı!” diyerek ter atan sefil manga da aynı numara erlerinden oluşmamış mıydı? Hani Saray İç Avlusuna çöreklenmiş ve üst düzey özlük hakları ile beslenen tipler ne işe yarıyor diye siz de benim gibi merak ediyordunuz ya, işte onlar bu günler için. Halife(!) lise mezunu olunca, etrafını cübbeli-cübbesiz cami avlusu münevverlerinin çevrelemesi gayet normal!
Seçime sayılı aylar kala, iktidarın surlarını döven sürprizlerin bir an önce gündemden düşürülmesi şart. Bıçak sırtında dolaşan anket ve kamuoyu yoklamaları iktidar ve Saray’ın uykularını kaçırıyor. Saray ve iktidarı, olmadık bir zamanda gündeme giren Bartın Faciası menzili dışına çıkarmak için etten duvar ören ekibin gayretkeşlik ve telaşı bu yüzden. Bir gözü dolar ve benzin, diğeri günlük tazelenen anketlerde olan Saray’ın ani sarsıntılara tahammülü yok. “Hiç olmazsa seçime tek parça girelim!” diyorlar.
İslami İlimler içinde, uzman ve ilgili olmayanların en çok sıkılacakları konular İtikadi Mezhepler’in geçirdiği zihni oluşum sürecidir. Çoğu zaman Fıkhi Mezhepler ve İtikadi Mezhepler arasındaki benzerlik “mezheb” kelimesinin ortak kullanımından kaynaklanır. İşi ameli-itikadi olarak ayırdığınız zamanda da kafa karışıklığı çözülemiyor nedense! Bunun detayına girmemekle birlikte, bir üst satırdaki “zihni oluşum!” ayrıntısını bir kenara yazın.
İslam İtikadı, bilinen teolojiler içerisinde rüştünü tamamlamış ve mükemmel bir zihni yapı geliştirmiştir. “Nihai” değil de “mükemmel” şeklinde ifade ettiğimizde yukarıda “zihni oluşum” ayrıntısının nasıl işe yaradığını farkedersiniz. “Zihni gelişim”i donduramaz ve bir yerde durduramazsınız. İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin farkettiği ve büyük bir ustalıkla Fıkhu’l-Ekber isimli eserine kaydettiği bu espri, İmam’ın bu eserini İslam İtikadı’nın köşe taşları arasında sokuyor. Yazarınızı tanıyanlar, İmam-ı Azam’ın bu eserine olan hayranlığını bilirler.
Sözkonusu oluşum süreci içerisinde Sünni İtikadi eğilimin göğüs göğüse mücadele verip cevap aramadığı insani problem yok gibidir. Pre-destination(Kader, alın yazısı), free will(özgür irade), şeytan-melek, iyilik-kötülük, raslantı-insicam, iyi insanların çilesi, kötülerin galibiyeti, hesap, öbür alem ve kıyamet senaryoları...Bu konular ile alakalı Sünni Düşüncenin ürettiği teklifler son derece ikna edicidir ve hemen hemen her gün test edildiği bile söylenebilir. Aynı zaman diliminde benzer İslami malzemeyi kullandıkları halde ringde kalmaya nefesi yetmeyenler Fırak-ı Dalle(Dalalet Fırkaları) dediğimiz kategoriye dahiller ve yukarıda işaret ettiğim gibi İslam Mezhepler tarihinin en sıkıcı konularına mevzu teşkil ederler. Bir ortak özellikleri var ki ilginç; itikadi açıdan sağa-sola savrulanların hemen hepsi, başlarındaki liderleri dokunulmaz hale getirmek için İslami Malzemeyi harc-ı alem kullanıp ayrıcalıklı bir zümre oluşturmaya pek meraklılar. Bartın Faciası ve benzeri ağır günahların vebalini “Kader mi, değil mi?” luzumsuzluğuna düşürüp, yaklaşan seçimleri garantiye almak için sırtından ter akan kalifiyesiz takımının savrulduğu yeri görün! Bu ne ilk ne de son olacak. Ne bekliyordunuz? Fıkhu’l-Ekber’e kafa atan herkes fırak-ı dalle’ye yuvarlanır, haberiniz olsun.
İnsani problemler hala devam ediyor ve her gün televizyon karşısında oturup seyrettiğimiz Holywood yapımları bize bunları hatırlattığı için ilgi uyarıyor. Gerçekten Holywood’un ürettiği yapımların ana malzemesi iyi-kötü, şeytan-melek veya dünyayı kurtaracak insan üstü kahramanlar bu korku ve endişelerin ekmeğini yiyor. “Why bad things happen to good people?”, “Neden kötü işler hep iyi insanlara musallat oluyor?” ya da “Why bad guys always win?” “Neden hep kötüler kazanıyor?” senaryolarını Brad Pitt, Keane Reeves, Mel Gibson ya da Meryl Streep güçlü performansları ile beyaz perdeye koyduklarında insani serüveni seyrettiğimiz hiç aklımıza gelmez. İşte bu noktada Sünni-İslami düşüncenin sunduğu cevaplardan haberdar olmanın verdiği kaliteli ayrıcalığın tadını çıkarmalısınız.
Sağlık Bakanı, DSÖ listesine yeni dahil olan bir hastalıkla ilgilenmekten ziyade, kendisinin de dahil olduğu bir kabinenin paranoya, akıl tutulması, ya da şizofren gibi herkesin yakından bildiği zihni arızaların hangisine dahil olduklarını merak etmeliydi. Halbuki bu konuları tıp fakültesinden yeni mezun olan pratisyen hekimler bile bilir. Herhalde Sayın Bakan’ın bu kadar basit konuları kavramaya nefesi yetmiyor.
Rüşdünü ispat eden İslam İtikadı’nın sadece kitap sayfalarına gömdüğü fırak-ı dalle sayısı cildler dolusudur. Saray çevresinde koğuşlanan zil-zurna cahil takımının bu satırlar arasına girecek kadar bile kıymeti harbiyelari yok, bilesiniz. Dini düşüncesi lise seviyesine, sağlık bakanlığı pratisyen hekimlerin eline düşmüş bir zihin dünyasına fazla yatırım yapmasak iyi olacak. Her iki listeye giremeyecek kadar kalifiyesiz ve bir o kadar da kalitesizler.