İki seçim arasında “Düğün” olur mu?

  • Kadir Gürcan
  • Kadir Gürcan
    29 Nis 2024 09:37
    Genel ve yerel seçimler geride kaldığına göre geciken, ertelenen ve adaylar arasına giren soğukluktan dolayı ötelenen siyasi evlilik ve duygusal nikahlar için şimdilik engeller kalkmış gibi görünüyor. 

    “İki bayram arasında düğün olmaz!” adetinin siyasi işleyişe uyarlanması “İki seçim arasında yeni ittifak, birleşme ve düğün olur mu?” şeklinde tecelli ediyor. Her seçimin beraberinde getireceği sürprizler siyasi geleceğine yatırım yapan siyaset meraklıları için yeni imkanlara gebe olduğu gibi bazen de erken düşüklere sebep olabilir. Bir yıl içine sıkışan iki seçim sosyal bilimciler için yeterli malzeme bıraktı. 


    Birkaç haftaki önceki yerel seçimler sallantıda olan taşların yerine oturmasına fırsat verdi. Seçimin yekün hesabı, seçime girmeye nefesi yetmeyenler, muhalefet içinde görünüp iktidar ve Saray yanında saf tutanlar, a'raf'ta kalıp riske girmeyenler ve hepsinden önemlisi sandığa gömülenlerden oluşan ağır bir fatura sundu. Yüzlerini görmekten bıktığımız bir çok siyasi aktör için kimbilir belki de bu, son seçim olmuştur. Temennimiz o merkezde. Aralarında hala direnenler var. Yüzlerine bu realiteyi haykıracak siyasetçiler olmadığı sürece ayak diretmeye kararlı gibi görünüyorlar.


    Muhalefet cephesinde görünüp 2023 milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son hafta masayı dağıtan Hanımefendi, yerel seçimler arefesinde bütünüyle dağıldı. Tabii ki bu git-gel'lerin sandığa yansıması tam bir bozgun oldu. Geçtiğimiz hafta Hanımefendi'nin A Takımı, iktidar ve Saray ile gizli gizli görüşmeye başlamış bile. Bahsettiğimiz geciken birliktelik işte bu! Yazın ilerleyen aylarında ya da sonbahar, ev giriminde gecikmiş düğünlerin yapıldığına şahit olabiliriz. Yaşları iyice kemale eren adayları bekletmemek için belki aile içinde yıldırım nikahı bile kıyılabilir.


    Milliyetçi kanadın hemen hemen bütün fraksiyonları iktidar ve Saray'ın yanında yer almak için birbirleri ile yarış halindeler. Milliyetçi eğilimin hatırı sayılır bir ağırlığı olduğu Türkiye'de, bu eğilime yatırım yapan partilerin kendi başlarına ayakta duracak bir güç toplayamamaları da Türk siyasetinin garip yanlarından biridir. Hepsi de bir yere tutunmak zorundalar. 


    Kimisi yirmi yıldır iktidarın değnekçiliğini yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi bazıları tek kullanımlık Çin ürünleri gibi bir kere çakıp sonra da ebedi uykuyu tercih ediyor. Milliyetçi kesimin “Abla” dediği Hanımefendi'nin durumu ise içler acısı. Şimdiye kadar bilmem kaç kez iktidarın yanında olmak için uğraştı ama her seferinde bir mani ile karşılaştı. Son yerel seçimlerden sonra artık birleşmenin önündeki fiziki engeller kalkmış gibi. Öyle olmalı ki, parti ileri gelenleri ayaklarının tozuyla Saray eşiğine kendilerini zor atmışlar.


    Yirmi yılı aşkın süredir hükümet eden mevcut iktidar zayıf oluşumları ucuz vaatlerle bünyesinde toplamış durumda. Eski İçişleri Bakanı ve iktidarın meclis başkanı şu an gözönündeki örnekler. Her ikisi de partilerinin kapısına kilit vurup, silinip gitme pahasına ucuz iktidar kadrolarına tav oldular. İktidar ideolojisine inanmasalar da, kendilerine bahşedilen ulufelerin hatırına ölümüne angaje olup sığıntı kalmak zorundalar. Siyasi etik ve moral açısından vaziyetin ne denli utanç verici olduğu aşikar. 


    Yerel seçim sonrasında Milliyetçi- Muhafazakar Hanımefendi'nin partisini tek parça olarak tutmakta çok zorlandığı anlaşılıyor. Erken ya da vaktinde yapılacak bir sonraki seçime kadar ayakta kalamayacakları belli. Bu yüzden Hanımefendi'nin geleceğini garantilemek ve siyasi tecrübesini zirvede tamamlamak için iktidar ve Saray'dan gelecek tekliflerde fazla nazlanma lüksü kalmadı. Eski İçişleri Bakanı ve Meclis Başkanı gibi önüne konulan ile kifaf-ı nefs edecek. 


    Araya giren seçim takvimlerinden dolayı rafa kaldırılan yeni anayasa tartışmalarının devam ettiği bir dönemde Hanımefendi'nin iktidar ile pazarlık sürecini başlatması da rastlantı değil. Birkaç yıl önce, hafızası sağlam olanlar hatırlar, “İdamı geri getirin, yeni anayasayı destekleyelim!” diye Saray'a açık destek verenlerden biri Hanımefendi değil miydi? Eh, bunun karşılığında adalet bakanlığı gibi popüler bir bakanlığın kendilerine bahşedilmesi de kaçınılmaz olur.


    Saray'ın koltuk değneği gibi görünmekten iyice asfalta yapışan Milliyetçi-muhafazakar partinin köhne lideri, seçim yenilgisini kabullenmekte en fazla zorlananlardan biri. Hanımefendi'nin Saray ile sürdürdüğü flörtten en fazla rahatsız olan da o. Seksenli yılların ucuz arabeski ile evinin bahçesinde volta atarken paylaşılan kare, iki seçim arasına sıkıştırılmaya çalışılan “Düğün”e pek sıcak bakmadıklarına dair bir mesaj olsa gerek. 


    Siyasi hayatını zafer ile noktalamaya kararlı Hanımefendi'nin ikinci bahar beklentisi, milliyetçi kanadın diğer kesimlerini çileden çıkarabilir. 2001 yılında Türkiye'yi erken seçime beklenmedik bir sinir patlaması taşımıştı. Bahçede volta atan yaşlı baykuşun burnundan soluduğunu görünce, Saray ne kadar dirense de, içimde yeni bir erken seçim ümidinin filizlendiğini sizinle paylaşmış olayım. 


    Hafta sonunda Hanımefendi'nin parti kurultayında yaptığı veda konuşması, parti içinde sinir uçlarını harap eden seçim yenilgisinin stresini almaya yönelik. Ön sıralarda oturup, üçüncü turda da bir lider seçemeyen partiye “Bakın, ben olmayınca bir başkan bile seçemiyorsunuz!” mesajı verilmeye çalışıldığını sadece  ben mi farkettim dersiniz? Eh, önümüzdeki haftalarda “Partideki arkadaşlar, bu iş sensiz olmaz diye çok direttiler. Onları kıramadım!” manevrası ile yeni bir sayfanın açıldığını görürseniz, şaşırmayın!




    29 Nis 2024 09:37