İroni

  • Kadir Gürcan
  • Kadir Gürcan
    09 Mar 2020 17:06
    Siz siz olun, başkalarını eğlendireyim derken, gülünç duruma düşmeyin. Fıkra, espri ve ironinin en kötüsü anlatanı asfalta yapıştıranıdır. Oradan kazımaya da kimsenin gücü yetmez. En iyisi mi, dikkatli olalım. Daha şehit cenazeleri kalkmadan akli melekeleri iyice zayıflayan devlet yetkililerinin trajedi karşısındaki seviyesizliklerini “İroni” ile örtmeye çalışmaları tepe üstü çakılmanın sıradan bir örneği olarak hatırlanacak.

    Suriye'de devam eden çatışmaların yerli mimarları için işler her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Yüzlerine düşen memnuniyetsizlik, işlerin iyi gitmediğinin en büyük göstergesi. Ortadoğu'yu arka bahçesi zannedip, ütopik saltanat hayalleri kuranlar için Suriye, derin bir kara delik haline geldi; hem insan hem de para yutmaya devam ediyor. Saray ve iktidar, “Vururuz, yakarız, yaşatmayız...” pervasızlıklarını onlarca şehit ile ödediler. İktidar şu hali ile kendi oyunu ile tuş olan acemi pehlivanlar gibi şaşkınlıktan kurtulmaya çalışıyor.

    Ortadoğu'da oyun kurucu rollerinden, çizgi aştığı için ağır bir şekilde cezalandırılan kürek mahkumları muamelesi ile karşı karşıyayız. Gün ortasında koskoca taburu cehenneme çeviren Rusya'nın mazereti gayet kısa oldu; “Çizginin dışına taştınız.” Çizgiyi oyun kurucu belirlemiyorsa, bahşedilmiş ve lütfedilmiş zafer sevinçleriniz kursağınızda kalabilir. Suriye üzerinde çok ciddi yatırımları olan Rusya'nın, Türkiye'nin bölgedeki hareket sınırlarını hatırlatması için verdiği uyarı gerçekten çok ağır oldu.

    Bilmem sizin de dikkatinizi çekti mi, artık kimse Ortadoğu eksenli yeni bir dünya savaşından bahsetmiyor. Oysa ki, 2020 senesi kehanetleri için hala geç sayılmaz. Suriye sorununun başladığı yıllarda, Nato'daki üst düzey bir komutan “Müslümanlar için savaşmayız!” diyerek kırmızı çizgilerini belirlemişti. Eğer bu eski hikaye diyorsanız, ABD Başkanları içinde IQ'su en düşüklerden biri sayılan Başkan Trump'ın ironisini mutlaka duymalısınız; “Biz sınırı neden koruyoruz ki? Türkiye ve Suriye orada ne güzel savaşıyorlar!”

    Türkiye'nin bölgedeki özgül ağırlığı hiç değişmemiş. Başkan Clinton zamanında, dönemin hükümeti Kardak Krizi diye dünyayı ayağa kaldırmıştı. Başkan Clinton hadiseyi, “'Bir toplantı esnasında, danışmanım, kulağıma eğilip Türkiye ve Yunanistan Kardak yüzünden birbirlerine girmişler!' deyince, 'Bir düzine keçinin yaşadığı ufacık bir ada yüzünden mi?' deyip gülmekten kendimi alamadım.” diye hatırlar. Başkan Trump, Clinton kadar akıllı değil ama, Türkiye'nin zaman zaman nükseden devlet-i aliye dellenmelerine, klasik Amerikan refleksini göstermesi dikkat çekici.

    Türkiye'de İç piyasanın maliyet hesaplarını tutan yok. Dış siyaset belirleyicisi kendileri olmadığı için o konuda ellerinden bir şey gelmiyor. Manzaranın hiç kimse için iyi olmadığını, Saray'ın kullandığı dilden de anlayabilirsiniz. Ana muhalefetin kapı paspası haline gelen lideri için yapacak bir şey yok da, Avrupa'yı insan ticareti üzerinden tehdit etmenin bugün olmazsa yarın ağır bir bedeli olabilir. 

    Uluslararası suçların en ağırlarından kabul edilen insan ticaretinin borsalarda piyasa karşılığı yok. Kapıları açtıktan sonra sebep olduğunuz insani dramın da faturası size kesildiğinde, söyleyecek fazla bir şeyiniz olmayacak. Suriye sınırında ölenler için “Savaş Hali” deyip kulağınız üzerine yatmanıza müsaade ederler mi bilinmez de, Yunanistan sınırındakiler için daha iyi mazeretler bulmanız gerekecek. 

    Büyük operasyonlar, büyük maddi harcamalar demek. Harcamaları paylaştırabileceğiniz ekonomik bir işleyiş devam etmiyorsa, operasyonlarınız kısa metrajlı film kalitesinin ötesine geçmez. Kaç defa yazdım hatırlamıyorum ama bir kez daha kaydetmeye üşenmeyeyim; Ortadoğu yeni bir dünya savaşı başlatacak potansiyel ehemmiyete sahip değil. Suriye meselesinde de herkes, Türk yetkililerin, sahaya yapışan üçüncü lig takımları gibi, hakeme “Hoca, Allah'ını seversen artık bitir!” diyerek yalvararak baktığını biliyor.

    Bizim maaşlı medya camiasının Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) deyip, yeri göğü inlettikleri günler geride kaldı gibi. Suriye sınırındaki son gelişmeler, kafalarını altüst etti. Türkiye'de muhafazakar kesimin yumuşak karnı olan Amerikan düşmanlığı için kullanılan BOP, bu kez medyada hiç gündem olmadı. Dile getirmekten korksalar da Türkiye'nin Ortadoğu'da, taşeron işler için kullanıldığı gerçeğini çok iyi görüyor olmalılar. Şehitleri kutsamaktan onlar da bıktı. Daha dün, onlardan biri uyku sersemliği ile “Şehit vermeden ateşkes yapamaz mıydık?” diye soruyor. Ne yani Şehitler Tepesi boş kalsın mı demeye getiriyorsun? Saray'ın ironisini bu budala da anlamamış.

    Avrupa istikametindeki sınır kapılarını açtıktan sonra daha bir efeleşen Saray, Yunan Başbakanı için “Onun olduğu hiç bir yere gelmem!” diye dikleşiyor. Suriye'de zafer kazandığını düşünen Türkiye tarafı Rusya'dan güç bela görüşme randevusu koparabildiği için soluğu Kremlin Sarayında aldı. Ne olur ne olmaz, Putin Mart'ın beşinde yapılması gereken toplantıyı bir kez iptal etmişti, kızıp bir daha iptal etmesin. Öyle değil mi? 

    Saray ve iktidar, Rusya ve Suriye'nin bölgedeki savaş konusunda kendileri kadar laubali ve espriye açık olmadıklarını anlamış olmalılar. Zira otuz üç tane anakuzusuna mal olan uyarının tekrar etmeyeceğini kimse garanti edemez.

    Kadir Gürcan
    09 Mar 2020 17:06