Yeni bir dış saldırı tehdidi endişesi ortadan kalktığına göre, günlük rutinlerimize dönebiliriz. Normal halk için bu böyle, ancak bizim devlet anlayışımızda motivasyonunu kurgu ve hayali dış güçlerden alan çarpıklığın ilacı bulunamamıştır. Devletlilerin adrenalin dengesi hayali dış düşmanlara endeksli.
Gelişmiş ülke kategorisine girmenin savunma sanayii yatırımları ile gerçekleşmediğini anlama konusunda 19. yüzyıl mantalitesine mahkum bir zihin arızası söz konusu. Düne kadar Yunanistan ile hır-gür çıkarmayı milli sporlar arasına koyan devletliler ne yoruldu ne de tükendi. Şimdi de hedefte Ortadoğu ülkeleri var. Saray için Suriye ve Mısır listeden çıktığına göre, çifte kavrulmuş bir sipariş şart. Saray Menüsü'ne İsrail'i ekleyelim.
Dini radikalizmden ağır bir faşizm ile etnik temizlik şehvetine yuvarlanan Saray'ın başı bozuk tetikçileri, Hitler'i bile kutsayacak seviye kaybını umursamıyorlar. Onu haklı çıkarınca soykırım ve etnik temizlik meşrulaşır diye düşünüyorlar. Halbuki despot ve tiranlar aynı kategoride zikredilse de hesapları birbirine karıştırılmıyor. Şam'ınki ayrı, Kremlin'inki ayrı, Kuzey Kore ve diğerler apayrı.
Aidiyat ve akçeli yükümlülükleri yerine getirdiğiniz sürece kimsenin başı ağrımaz!
İsrail'in saldıracağı yönündeki teori resmi ağızdan yalanlanınca sular biraz duruldu. Öyle olmalı ki, bıçak gibi kesilen söylentinin ardından Cumhurbaşkanı çorba içmeye bile gitti. Gıda ve Sağlık Bakanlığı'nın son aylarda başlattığı gıda kontrollerinin tam gaz devam ettiği bir ortamda çorbacıya gitmenin siyasi jest olma ihtimalini göz ardı etmeyelim. Onbeş gündür “Köfteci, yağcı, baharatçı, tağşiş, sahte, tek tırnaklı hayvan...” motiflerine takılan kamuoyu için, Saray'dan gelecek bir sinyal dikkatlerden kaçmaz. Gerçi moda ve güzellik salonlarına düzenlenen temizlik operasyonundan sonra kimse şehir hamamına gidip boy gösterisi yapmadı ama, yine de esnaf takımına verilen gözdağı üç aşağı beş yukarı birbirine benziyor. “Aidiyat ve akçeli yükümlülükleri yerine getirdiğiniz sürece kimsenin başı ağrımaz!” mesajı daha nasıl verilsin?
İlgili bakanlığın ihmal ettiği işleri bir kaç haftaya sıkıştırmasındaki gariplik bir tarafa, nokta atışı ile belirlenen hedefleri Perşembe Pazarı ucuzluğuna düşürmesi biraz garip. Günlük diyet listemizde köfte önemli bir yer tutmasa da bakanlığın bitirmeye karar verdiği zavallı köfteci markasının başına gelenleri takip etmeye çalışıyoruz. Evde pişip-taşırma geleneğimizi ev içi siyasetimizin değiştirilemez ilk üç maddesine sabitlediğimizden olsa gerek, hemen herkesin bildiği söz konusu köfteciyi ilk defa duyduğumuzu buraya not edelim.
Gıda kontrol ve denetim gibi sıradan bir bakanlık işleyişine müdahil olan aktörlerin çeşitliliğini görünce, olaya ilgisiz kalmak imkansızlaşıyor. Eski mafya lideri, Saray, medya tetikçileri ve hemen hemen bütün organize suç örgütleri ile aşk yaşayan eski İçişleri Bakanı aynı masada toplandılar. Öyle ya, Kanbersiz düğün olur mu? İnsanın aklına, bütün kıyametin bir buçuk porsiyonluk köfte etrafında kopmadığı ihtimali geliyor.
Son beş yıldır eften-püften deşifreleri ile kendinden söz ettiren örgüt liderinin yıllar önce söz konusu köfteci ile alakalı sözleri gündeme düştü. Sıradan bir esnafın Gıda Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve organize suç örgütü üçgenine hipotenüs olarak düşmesi geometrik çözümü zorlaştırıyor. Biz böyle bir üçlüye Susurluk Kazası ile tarihe geçen devlet, mafya ve siyaset birlikteliğinde de şahit olmuştuk. Bu tür kirli ilişkileri kanıksadık ve bu birlikteliğin orijinal bir tarafı da kalmadı.
Putin'li Rusya örneğinde çok iyi görüldüğü gibi mafyalaşan devlet ve iktidar mekanizmalarında sırtını sağlama almayanların işi biraz zor. Soluğu yurt dışında alan Rus işadamı kendi ülkesinde yaşadığı tecrübeyi Rusya'da zengin kalmak için çok fazla seçeneğiniz yok; Ya aidatınızı ödersiniz, ya mafyanın üzerinize çökmesini beklersiniz ya da, eğer şansınız varsa yurt dışına kaçarsınız.” şeklinde paylaşıyor.
Organize suç örgütü lideri, köfteci ile 2015 yılında bir vesile ile görüştüğünü söylüyor. Anlaşılan o ki dokuz yıllık süre içerisinde zavallı köfteci aidat ve ödemeler konusunda beklenen performansı gösterememiş. Rus iş insanının uyarısı onun için geç olsa da çorbacı, simitçi ve Eminönü Muhallebicisi için hala vakit var. Saray'ın jesti ile bir anda marka olan çorbacının beş yıl sonra başına ne gelir, Allah bilir!