Bu yıl yapılan NATO görüşmeleri bir kaç yıllık git-gelleri telafi etmeye yönelik gayretleriyle dikkat çekti. Dağılması için gün sayıp ellerini ovuşturanlar biraz daha bekleyecekler. Bırakın bizim Saray'ı Trump bile NATO'dan ayrılmayı dillendirmiyor.
Putinseverler durumdan pek memnun değiller. Tam NATO'nun merkezine çam ağacı dikip, Çarlık Rusyası’na güzelleme dizeceklerdi ki, öyle yada böyle Avrupa yine bir arada durmayı başardı. Çeyrek asırdır İran'dan beklenen nükleer kıyamet fişeği yine Putinli Kremlin'in eline kaldı. NATO'nun yıllık toplantısının ardından Kremlin kıyamet senaryosuna ait imsakiyeyi yenileyecek. Dooms Day Clock, kıyamet saati için geri sayım çoktan başlamamış mıydı? Başladı başlamasına da, birileri durumdan vazife çıkarıp arada bir hatırlatıp dünyaya ayar vermeye bayılıyor. Nedense hepsi de, otoriter, zorba ve halkına kendi ülkelerini zindan eden arızalı tipler.
İsrail'in Filistine yönelik saldırıları başladığında Putin, İran ve Türkiye'nin birlikte verdikleri selfie için “Aman bu kareye girmeyin!” diyerek uyarmıştım. Aradan iki yıl bile geçmeden, üçlünün tebessümleri yüzlerine asılı kaldı. Putin Azarbeycan'a harlıyor. İran'ın halini ne siz sorun ne ben söyliyeyim. Ordunun başına geçirecek kumandan bulmakta zorlanıyorlar. İsrail, Hamas liderleri gibi İran genelkurmayını da mermi salağına çevirdi.
İran, 1979 Devrimi'nden sonra dışarıya yönelik hiçbir ciddi operasyona dahil olmadı. Yemen'de Huti, Lübnan'da Hizbullah ve Filistin'de Hamas ile sürdürdüğü taşeron işleri, geçtiğimiz ay “İsrail'den sevgilerle!” bombandımanları ile Hamaney'in adresine iade edildi. Ülkenin başkenti Tahran'ı vuran iki haftalık saldırılar iç bünyede ağır hasarlar açmakla kalmadı bizzat liderlerinde de zihni çöküntüler meydana getirdi.
O şaşkınlıktan olsa gerek “ABD'ye iyi bir şamar indirdik! İsrail'e karşı da zafer kazandık!” diyen Hamaney'e kimse cevap verme ihtiyacı duymadı. Dünyayı hala kırk yıl önceki devrim realiteleri ile tartan liderler resmi propagandaların işe yaradığında ısrarlılar. İran halkı hala öyle olabilir ama, dünya medyası hadiseleri despot liderlerin basın açıklaması ile değil, bizzat kendi haber teknoloji ve bilgi kaynakları ile takip ediyorlar. İran halkı'nın sevinci hakkında ise bir açıklama yok. Onlar aynen, başlarına musallat olan devrimin düşman eliyle de olsa hizaya getirilmiş olmasına seviniyor olmasınlar?
NATO'nun son toplantıda Türk heyetine gösterdiği yakın ilgi ve alakanın vaziyete uygun bir “Enişte öpücüğü ” olduğu her halinden belliydi. Hani şu “Bayram değil seyran değil, bu samimiyet niye?” sürprizi. Son birkaç yıldır, AB, NATO ve bütünüyle modernizme tehditlerini artıran Saray'ın selfie dostu İran'ı gördükten sonra frekans değişikliğine karar vermiş olması gayet normal. Gelecek yıl, NATO toplantısının Türkiye'de yapılmasına karar verilmesi de Saray'ın tepeüstü çakılmasını biraz yumuşatmaya yönelik bir centilmenlik jesti.
Altı aydır ABD ve Trump'tan randevu alıp Beyaz Saray'a kendisini davet ettiremeyen Saray, NATO görüşmelerinde Trump ile yan yana poz vermekten oldukça memnundu. Kötü alkolikler gibi, seçmen tabanına iyi görüntü vermek için içemese de şişesini görmeyen dünden razı.
NATO görüşmelerindeki bir diğer renkli görüntü de Saray'ın belalısı Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile yakalandığı ilginç kareden geldi. Muzip Macron, kendisini her fırsatta eleştiren Saray'a samimiyeti biraz abartınca hazret dengesini kaybedip neredeyse düşecekti. Nedense havuz medyası bu espriye biraz fazla içerledi ve ciddiye aldı; “Yok efendim. Bizim pehlivan Macron'a çift daldı. Eğer etrafındakiler tutmasaydı, kündeye getirecekti!” türünden Kırkpınar tefrikasına çeviriverdiler. Bir şeyler biliyor ve gizliyorlar mı, nedir? Gezi dönüşünde yine Saray'a ufak çaplı bir basket maçı yaptırırlar ve “Her şey yolunda, merak etmeyin!” imajı çizerler diye bekledim.
İki yıl önce Putin ve İran ile verilen birlik ve dayanışma görüntüsü artık bir şey ifade etmiyor ancak Saray'ın bu iki despot ülkeye olan anlamsız bağlılık ve tutkusu hala gizemini koruyor. Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinden sonra dil ucuyla İran'ı uyaran Dışişleri Bakanı'na, ülkenin resmi makamlarından “Eğer biz olmasak 15 Temmuz'un altında kalırdınız!” uyarısı geldi. Kremlin'in on yıl önceki kalkışma tiyatrosundaki rolü zaten malumdu ancak, İran'ı böylesine cüretli kılacak bir katkısını ıskalamışız. O zaman, “İki yıl önce sözümona İsrail'e karşı gösterilen zoraki evlilik Filistin halkı için değil, 15 Temmuz gizli aşkıymış!” neticesini fazla abartılı bulmayın!
Kremlin için hiçbir zaman güvenli bir ortak hissi vermeyen Saray, İran'ın İsrail'den aldığı ağır tahribattan sonra derin bir boşluğa düştü. Son NATO görüşmelerinde Saray'a gösterilen özel ilginin “Welcome Back!”, “Tekrar Hoşgeldin!” imasından ibaret olduğunu herkes biliyor. Saray'ın başta Trump olmak üzere kameralara verdiği görüntülerde yüzüne oturan mahcup tebessüm “O eski halinden eser yok şimdi!” melodisini akla getirdi.
Neyse, “Zararın neresinden dönülse kârdır!”. Macron, iki yıl sonra Kremlin ile görüşmeye başlamış. Trump ve İsrail'in İran ile arası iyi. Bundan sonra Putin ve İran ile alakalı bir sorun olursa, NATO'nun bu değerli üyeleri Saray'ı yalnız bırakmazlar. Bundan sonra Saray, NATO'ya peşrev çekmektense, Macron özelinde kendisine uzatılan dostluk elini bırakmasa kendisi ve ülke menfaatleri açısından iyi olur kanaatindeyiz.