O mesele konuşuldu mu?

  • Kadir Gürcan
  • Kadir Gürcan
    27 Haz 2022 08:34

    Mağlubiyetin en katlanılmaz anı ve en dayanılmaz acısı yenilgiyi kabullenip itiraf etmekmiş. Son zamanlarda, Türkiye'ye yapılan Ortadoğu merkezli ziyaretlerden, Saray'ın çehresine yansıyan ağır ezikliğin bu kabulleniş sancısı olduğu anlaşılıyor. Dil ile itiraf etmelerine gerek yok. Tükürdüğünü yalamak işte bu! Düne kadar devlet-i aliye kibri ile avluya alınmayan ziyaretçiler, şimdi cümle kapısında binbir nümayiş ve eksiksiz devlet protokolü ile karşılanıyor. Dar alanda bu derece yoğunluk kazanan ziyaret trafiğinin hedefi belli.

    Zamanında az mı “Yavaş ol yiğidim. Gençliğine aldanma. Hemen coşma, hemen deşme!” dendi ama dinleyen yok azizim! Devlet idaresinin neden genç, toy ve aklı bir karış havada budala takımına verilmemesi gerektiği insani tecrübesini biraz pahalı da olsa test etmeye devam ediyoruz. Saray ve içindekiler o kadar yüksekten düşünce, zemine çarpma katsayısını kimse hesap edemiyor. Bunlar daha iyi günler. Ortadoğu'ya Osmanlı Tebea'sı muamelesi yapmanın faturası ağır bir zillete dönüştü. Saray'ın sindirim sistemini altüst eden bu işte bu psikolojik çöküntü. 

    Her geçen gün daha da kompleks bir hal alan iç-dış politikayı ayarda tutmak çoluk-çocuk işi değil. Yaşı yetmişe dayanmış ve ayna karşısında kendine bakmaya bayılan ileri yaş bunakları da aynı çocukluk kategorisine dahil. Trump'ın her gün, ekme saçlarını kafatasının üzerinde sabitlemek için özel bir ekip önünde ayna karşısında en az bir saat oturduğunu duymuş muydunuz? Aynı takıntı, Saray aynasında kendisini halife ve Ortadoğu lideri olarak görmeye bayılan devletlilerde de var.

    Eski Başkan'ın günlük bildirim toplantılarına (President Daily Brifing-PDB) katılan kerr u ferr'li adamlar, Trump'ın en hayati meseleye sadece on beş dakika katlanabildiğini söylüyorlar. Turuncu saçlı Trump kalan vakitlerinde ya televizyon seyrediyor ya da golf oynuyormuş. Dünyanın en kudretli ve prestijli makamını dört yıl işgal eden Trump'ın ilgisini ciddi şeylere odaklamak yetkililer için tam bir çileye dönüşmüş. Bir yetkili “Listeye Trump'ın sevdiği şeyleri doldurup, sonra arasına hayati meseleleri sıkıştırmak için neler çektik bir bilseniz!” diye yakınıyor.

    Saray'ın bin minnet ile randevu alıp gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyaretinden sonra, Suudi Prens iade-i ziyaret için Türkiye'de. Sayın Cumhurbaşkanı'nın Suud ziyaretinin ilk fotoğrafları, umre için giydiği ihram içinde kaybolmuştu. Geçmiş gün, hazreti yakın takibe alan Turkish Airlines gazeteci ve yazarlarının “Biz buraya umre için geldik. Vakit olursa Suudlu yetkilerle görüşeceğiz!” imajı vermek için ne kadar gayret sarfettiklerini dün gibi hatırlıyorum. Halbuki durum farklıymış. Suud yetkilileri “Saray, görüşmeler için çok ısrar edip kapımızı aşındırdı. Daha fazla işi yokuşa sürmedik!” diyerek, Türk heyetini orta sahaya gömüvermişlerdi. 


    Türk siyasi yüzlerinin değişen dünyayı anlamada ya ciddi problemleri var ya da “Nasıl olsa böyle de oluyor!” alışkanlığı ile araziye uyuyorlar. Türkiye artık, Ortadoğu'nun dünyaya açılan penceresi ya da bölge ülkelerinin batı ile ilişkilerini sağlayan tek alternatif değil. Dolayısıyla, bölgenin herşeye maydanoz olup hem siyasi hem de ruhani lider tavırları ile oturup kalkan zorba ve müstebit ithaline ihtiyacı yok. Herhalde bu hakikati en son devlet-i aliye döküntüleri anlayacak ya da hiç anlamayacak. Şu an iktidarı elinde bulunduran milliyetçi-muhafazakar ekip, bu ütopyaya benzin döktükçe iktidarda kalacaklarından emin. 

    Suud Veliahtı, Türkiye'ye gelmeden önce yol üzerinde Mısır'a da uğradı. Çevre ülkelerle yeni başlangıçlar hedefleyen Prens'in Türkiye'ye “Geçerken size de uğradım!” imajı vermeye çalıştığını söylesek, abartmış olmayız. Mısır ilişkilerini düzeltmek için Saray'ın on dereden su getirdiğini bilmeyen mi var? Çok değil, beş yıl kadar önce “Ortadoğu'da oyun kurucuyuz. Bize sormadan buralarda erkek sinek bile uçamaz!” pervasızlığına kimse cesaret edemiyor.

    Türk ve Suud yetkilileri arasında yapılan görüşmelere dair basına verilen mesaj, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirileceğine dair bilindik ifadelerden ibaretti. Sadece biz değil, havuz medyası da kendileri ile paylaşılan basın bildirisinden tatmin olmamışlar ki, “O meseleler, özel konuşuldu!” diyerek, ziyarete ayrı bir gizem katarak kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar. Gerçekten, neredeyse beş yıldır Suud ile Türkiye arasındaki gerginlik sadece ticari ilişkilerden mi kaynaklanıyordu? Hiç zannetmiyoruz!

    İki ülke menfaatlerine dair önemli görüşmeler yapıldığında şüphe yok ancak, “O mesele gizli konuşuldu!” gizemi herkes gibi bizde de pek merak uyarmadı. Elbette ki çok mesele konuşulmuştur ama, ev sahibi Saray'ın Kaşıkçı cinayeti ve hilafet meselesini hiç gündeme getirmediğinden adımız kadar eminiz! Hala gizemini koruyan o korkunç olayda Türkiye kötü bir taşeron ve tek kullanımlık figür idi. Saray'ın hazımda zorlandığı işte bu mahcubiyet.



    27 Haz 2022 08:34