Siyasi Fırak-ı Dalle

  • Kadir Gürcan
  • Kadir Gürcan
    06 Şub 2023 09:59
    Havuz cephesinde bir telaş, sormayın! Endişe ve şaşkınlıkları her hallerine yansıyor. Altılı Masa’nın yayınladığı ortak hükümet programı karşısında ne yapacaklarını bilemiyorlar, elleri ayaklarına dolaştı. Seçimi kazanacağı yüzde yüz gözüyle bakılan bir hükümet için bu panik biraz fazla değil mi? Metin, beklemedikleri kadar kaliteli ve okuma özürlüler için epey uzun. Masa’nın adayı polemiği bile bir anda ikinci plana düştü ve unutuluverdi. Neyse, İBB başkanı hiç olmazsa biraz nefes alır.


    Paylaşılan metin her şeyden önce Saray’ı muhatap almıyor ve daha kötüsü, seçim sonrasında bugünün Türkiye’si realiteleri ile örtüşen, makul çerçevede ülke idaresine talip olma gibi bazılarının uykularını kaçıracak iddialara yer veriyor. Metinde “Pazar seçimi kazandık, Pazartesi her şey güllük gülüstanlık!” gibi Saray menşeli boş vaat ve kuruntular yok. Çalışmayı, okumuş ve kafası basan bir ekibin yaptığı belli. İktidarın hiç sahip olmadığı bir ekip.


    Öyle ya kaç zamandır, ülkeyi diktatör ve zorba liderler haricinde kimsenin yönetemeyeceğine dair kültvari siyasi bir inanç maya tutmaya başlamıştı. Buna yazarınızın teklif edeceği kadim bir tabir ile siyasi fırak-ı dalle (Yoldan çıkmış, eksenini kaybetmiş ve kült haline dönüşmüş siyasi eğilimler!) bile diyebiliriz. Mezhepler tarihinden ödünç aldığımız bu kullanım, Saray’a endeksli siyasi oluşum için birebir oturuyor. Bu tabir, lider kült ve saplantısını da kuşatıyor. Ayrıntıya tekrar dikkat çekeyim, buradaki sapkınlık ve yoldan çıkış siyasi bir savrulma, dini değil. Yazarınız, iktidar, Saray ve bu ikisine bey’at etmişlerin dini yönelimleri ile hiç ilgilenmiyor. Yürüyüşüne kurban olan, ömründen Saray’a hibe eden ya da yolunda ölmeye can atan akıl özürlülerin durumu, cami hazirelerinde hiç eksik olmayan yarı akıllı, meczup takımı ile aynı. Bu iktidar döneminde siyaset ve dini birbirinden ayıracak zihni bütünlüğe dair bir emare göremedik. Ne olur ne olmaz, Diyanet İşleri Başkanı işi dini zemine çekip peşimize fetva eminlerini takarsa halimiz nice olur. 


    Ayrıca hazırlanan metin, Saray tarafından “Okunması, yayılması ve reklamının yapılması!” mahsurlu ve zararlı neşriyat muamelesine tabi tutulacağı için, okuyanların hainlik, işbirlikçilik ve dış odakların aleti olma endişeleri var. Daha ilk günden, muhalefetin yol haritası dış odaklara adres edildi bile. Okumadıklarını nereden biliyoruz? Bir metin otuz insanda aynı tesiri icra etmez de ondan. Ertesi gün bütün havuz medyası Saray’dan aldıkları emir doğrultusunda acemi asker misali hep bir ağızdan emir ve vazife tekrarında bulundular.


    Metnin kamuoyuna sunulmasından sonra ille de bir şey yapması gereken havuz medyası, ellerindeki tek ve biricik oyuncu Saray’ı apar topar ekrana çıkarmak zorundaydılar. Ne var ki, her zaman olduğu gibi ülke meselelerinden daha çok Saray’ı kutsamaya yönelik soru-cevap alışverişi tam bir komedi oldu. Gazetecileri menemen testisi gibi karşısına dizip “Sorun cevabınızı alın!” kibri tam bir kült lider kutsama seramonisi. Verilen mesaj “Sizin sorduklarınız değil, benim anlattıklarımı dikkate alın!” otoriterliğine devamı teklif ediyor. Enerjisini Saray’dan alan mevcut siyasi kült seçime sayılı günler kala, seçmen tabanında safları sıklaştırmanın ötesinde bir hükümet planı önermiyor.


    Tabii siz istediğiniz gazetecileri karşınıza alıp gövde gösterisi yaparken ne ülke içi ne de yurtdışı gelişmeler durmuyor. Kaç zamandır Türkiye’nin suç şebekeleri ve uluslararası organize suç örgüt liderlerinin güvenli adası haline geldiğine dair dış uyarılar gözardı ediliyordu. Geçtiğimiz hafta güvenlik endişesi ile dokuz ülke konsoloslukları kapatma kararı alınca, ülkenin en önemli ikinci meselesi sayılan iç terör tekrar gündeme oturdu. Sizin iç siyasete yaptığınız ölümüne yatırımlar, dış ülkeleri zerre kadar ilgilendirmiyor ve en küçük bir güvenlik endişesinde elçilik işlemlerini durduruveriyorlar. Saray bütün dünyayı hizaya getirip parmak sallayınca, düne kadar devam eden istihbarat paylaşımları da sekteye uğramış olmalı.


    Farkettiyseniz ismi suç örgütleri ve mafya oluşumları ile netameli ilişkilere karışan İçişleri Bakanı’nı hiç zikretmedik. O kimsenin ciddiye almadığı dış kapının mandalı ya da Yalova Kaymakamı. Zaten son bir aydır dökülen makyajını toparlamak için basın ve kameralardan uzak duruyordu. Yabancı ülkelerin konsolosluklarını kapatma girişimlerini, seçimleri etkilemeye yönelik bir dış operasyona bağlaması da kimseyi şaşırtmadı. 


    Ya hu adam, gün ışığında organize suç örgütü ve uyuşturucu baronları ile resim çektirdi utanmadı, iç terör tehdidini dış mihraklara fatura edecek bayağılığa düşmekten mi çekinecek? Amerikalı yetkililerin yaptığı sert açıklama karşısında Sayın Bakan’ın yüzüne oturan morluğu görmeyi çok isterdim. Kimbilir belki de Sayın Bakan, Amerika’nın kendisini adam yerine koymasından dolayı memnun bile olmuştur!


    İktidar ve Saray aleyhine kötü geçen son iki haftanın verdiği hasarı en aza indirmek yine Saray’a düştü. Hazret kendini tutamadı “Büyük bir meydan okumayla geliyoruz!” diyerek yine çıtayı yükseltti. Aman, meydan okuma çok fazla büyük olmasın da seçime yetişsin. Seçimden sonrası zaten tufan.


    Demokrasi aygıt ve araçlarını kullanan kültvari siyasi yapılar şansları yaver gidince iktidara yürüyebiliyorlar. Terminolojiye aşina olanlar fırak-ı dalle tabirinin çoğulu ifade ettiğini farketmişlerdir. Bizim Saray ve iktidar örneğinde gördüğümüz siyasi kült oluşumlarından gelişmiş ülkeler de nasibini fazlasıyla alıyor almasına ama bağışıklık sistemleri bu tür virüsleri dışarı atmada oldukça başarılı. 2016 seçimleri ile ABD Başkanı olan Trump, sadece bir dönem başkanlık yapabildi. Cumhuriyetçi kanat ara devre seçimlerinde aldığı derin yaradan sonra, Trump yükünden kurtulmanın yollarını arıyor. Neyse ki onlar şanslı, bilinen siyasi normları zorlayanları seçim ile oyunun dışına atmayı iyi beceriyorlar. 


    Altılı Masa’nın mutabakat metninin iktidar ve Saray’a verdiği ağır hasarın şiddetini tespit etmek için daha erken. Bununla birlikte la-yüs’el, kanunlar üstü ve dokunulmaz Saray ve çevresi olurda seçimi kaybederse şimdiki siyasi aktörlerin feci bir akibetlerini hatırlatmış olması bile bir başarı. Dedik ya, metni kafası basan, okumuş çocukların yazdığı belli. 


    06 Şub 2023 09:59