“Suriye'ye dışarıdan müdahale istemiyoruz!” sözünü kim söylese beğenirsiniz? İktidar ve Saray'ın sarf ettiği sözleri kritik edip zihni takibe alacak basın ve medyadan mahrumiyetin eksikliği böyle zamanlarda daha da derinden hissediliyor. Winners take all, “Kazanan her şeyi alır”a kendilerini kötü kaptırdılar.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü söylediklerini ya hiç anlamıyor ya da önündeki basın mensuplarının lise seviyesindeki zekalarını tiye alıyor. Espriyi çifte kavrulmuş hale getiren de bu. Suriye'ye sınır yakınlığını ülkenin tamamına ortaklık şeklinde anlamak biraz fazla. “Suriye'ye sadece Türkiye yardım edebilir!” beklentisi, kerameti kendinden menkul Saray medyasının avuntusu.
Savaştan yeni çıkan bir ülkenin kritik durumu ile alakalı söz sarf ederken temkinli olmakta fayda var. Halk tabiri ile kümesin tamamına mı pazarlık ettiniz? Ülkenin güney kesiminde hala çatışmalar devam ediyor. Suriye'nin kuzeyinden posta koymakla işin hallolmayacağı belli. Diş macunu tüpü değil ki bu; “Kuzey'den sıkalım güneyden çıksın!” ile olur mu? Aradan iki hafta geçti. Suriye'nin öyle ya da böyle ismi konmuş siyasi aktörleri var. Bizim devletliler işi sahiplerine bırakıp kenara çekilme olgunluğu gösteremeyecek kadar toy ve taşkın davranıyorlar. Üzerlerinde gün görmüş bir devlet adamı ciddiyeti yok. Giymeye bayıldıkları “Neo-Osmanlı” kostümü, Mehter Takımı'nın takma sakal ve bıyığı gibi eğreti duruyor.
Suriye üzerine kol-kanat gerip, devlet-i aliye kibri ile hareket etmek pek şık değil. “Dışarıdan müdahale...” manifestosundan Türkiye'yi muaf tutan ve ona geçiş üstünlüğü veren ne? İyi de, Suriye'nin Osmanlı Vilayeti tarihi üzerinden yüzyıl geçti. Ülkenin yeni siyasi kadrosu böyle bir gayretkeşliğe “eyvallah!” ederler mi? Ayrıca Türkiye, hangi yetki ve güç ile uluslararası ilgi ve alakayı sansürleyip her tarafından hala dumanlar tüten ülkeyi büyükşehir belediyesine bağlayacak? Gelinen noktada Suriye'nin yeni yüzlerinin böylesine açık çeki kimseye verme niyetinde olduklarını düşünmüyoruz. Kaldı ki, Culani geçtiğimiz hafta aracısız ABD ve AB ülkeleri ile görüştü. Hadi ironiyi biraz abartalım; Saray'ın kafası bozulursa Suriye'ye de bir kayyım atar mı dersiniz?
Rusya ve İran'ın bölgedeki yayılmacı politikaları yeni değil. Suriye'deki başarısız operasyon bu iki ülkenin kronik tutkularını frenlemeyecek. Bölgede useful idiots, taşoranlığa amade ülke olduğu müddetçe geçtiğimiz yüzyılın başlarında sona eren kolonizasyon ve emperyalist eğilimin Suriye ile bittiğini düşünmek için biraz erken. Türk Dışişleri Bakanı, İran'ın bölgedeki faaliyetlerinin Gazze'de yaşanan insani trajedinin asıl sebebi olduğunu ifade etme cesareti gösteremese de, “İranlı meslektaşlarımızla konuyu defalarca konuştuk...” itirafı, basit bir dil sürçmesi değil.
Suriye Devrimi'nde öne çıkan Culani, ABD'de dahil birçok ülkenin terör listesinde. Geçen hafta yabancı basına verdiği yeni röportajda terör listesinden çıkarılmaları ve ekonomik amborgonun bir an önce kaldırılması gerektiği talebinde ısrar etti. ABD topu ayağından tutmadan Culani'yi, terör listesinden çıkardığını açıkladı. Anlaşılan o ki, Suriye'nin geleceği için tek kapı Türkiye değil. Ülke yetkilileri önümüzdeki günlerde sınır yakınlığını dayatma ve avantaja çevirmek isteyen Türk yetkililere dirsek gösterip yeni dost ve ortaklar bulduklarında, bizim devletlilerin tepkileri ne olur dersiniz? Aldatılmış aşık sendromu ile “Zaten Araplar bizi İngilizlere satmıştı!” ezberlerini tekrar edeceklerinden emin olun.
Yazarınızdan duymuş olmayın ama Hey'etü't Tahriri'ş-Şam (HTŞ) Türkiye'nin de terör listesinde değil miymiş? Listenin tekrar gözden geçirildiğini duymadık. Saray'ın sağı-solu belli olmaz. Eğer sözünün üstüne söz olursa, aynen Türkiye'de büyükşehir belediyelerine yaptığı gibi sudan bir bahane ile Suriye'ye de bir kayyım atarsa, divane havuz medyası bakalım ona nasıl kılıf uyduracak?