Arızalı demokratik tecrübelerden sonra kötü bir dikta rejimi ile yüzleşen Türk Siyaseti için uzun bir rehabilite dönemine ihtiyaç olacak. İki on yılın geride bıraktığı enkaz kaldırılır cinsten değil ve ilk adımın mevcut idarenin emekli edilmesi ile atılacağını tahmin ediyoruz. Daha seçimler yeni yapıldı ama her ihtimale karşı hazırlıklı olmakta fayda var. Zor ama imkansız değil.
Devlet imkanları ile muhalefetin hareket sahasını daraltan iktidar, kendine ayrılan geniş zeminde seçim öncesi vaatleri gerçekleştirmekten bile aciz. “Bize Mart'a kadar müsaade edin!” diyerek izin isterlerse şaşmayın. Seçimin üzerinden neredeyse iki ay geçti. Uçuk vaatler bir tarafa, dükkanı açık tutmak için bile sermayeleri kaldığını düşünmüyoruz. Dişe dokunan tek icraat yurtdışı gezileri ve onların amacı da ekonomik krizi ödünç ile ötelemek.
İktidar ve Saray'ın dolar ve benzin karşısındaki acziyetini perdelemek için depara kalkan havuz beslemeleri ilk elli metrede nefes nefese kaldılar. Düşük kalibreli hükümet icraatlarının manşete taşınması prim yapmadığından olsa gerek tam kadro muhalefet cephesine çalışmaktan başka çare kalmıyor. Hükümet etmeyi beceremeyen iktidar ile bir olup, muhalefete lider ararken telef olacaklar. İyi de, ana muhalefetin lider arayışlarından size ne? Muhalefette lider değişiminin dolar ve benzini frenleyeceğine dair ekonomik bir teori ya da prensip yok. Saray, hala beklemedik bir sürprizden mi korkuyor ne? Eğer öyleyse, bu tam bir paranoya!
İleri yaş diyetlerine uygun olarak Saray Mutfağı'ndan özel menü ile taltif edilen hanımefendi ve beyefendi yazarlar ne deseler beğenirsiniz; “Hükümet ve Saray kendi muhalefetini yapıyor zaten!” Akıllarınca “Hükümet ve Velinimetimizi rahat bırakın. Biz (Havuz Medyası) gerektiğinde eleştirimizi yapıyoruz! İkide-bir dolar ve benzin üzerinden Saray'ı eleştirmeyin. Hazret mahzun oluyor! Turkish Air Force One'da Hazret'i güldürmek ne yapacağımızı şaşırıyoruz! Hele İBB Başkanı'nı ağzınıza almayın. Hazret'in tansiyonu fırlıyor!” diyerek mevcut halin devamını sağlayacaklarına çok kötü inanmışlar.
Dilimizin ucuna kadar geldi, söylemeden geçmeyelim; iktidar son seçimlere “Kendi muhalefeti” ile girmemiş miydi? Seçimler bir ana muhalefet ve gizli Saray sevdalısı 5'li arasında olduğu gerçeğini dile getirelim de içimizde kalmasın. Neyse, geçmiş günün yarasını deşip kimseyi üzmeyelim.
İktidarın kendi muhalefetini yapması ne demektir, azizler. Bunun, siyasi dile tercümesi “Saray Soytarılığı” ya da sözümüz meclisten dışarı “kadrolu yalakalık” şeklinde olur ki, her ikisi de meslek açısından mide bulandırıcıdır. Biz kendilerine “yalaka ve pespaye takımı” deyince çok alınıyorlar ama kavramı üreten biz değiliz! Türk Dili Kurumu'nun resmi sözlüğünü de sansür edecek haliniz yok ya! Ayrıca, Saray'ın dişine uygun bir muhalefet lideri için çalışma yürüttüğünü, İBB Başkanı haricinde, Sarıyer Pidecisi, Sultan Ahmet Börekçisi ya da Kasımpaşa Zabıta Amiri'nin yerel seçimler için aday olabileceği konusuna sıcak baktığını kendileri dile getiriyor.
Seçim kazanamayan bir muhalefetin ayakta kalması gerçekten zor. Bununla birlikte, son seçimlerde yüzde 48'lik oy oranına ulaşan iktidar karşıtlığı da hafife alınmayacak bir rakam. Elbette ki seçim geçti ama muhalefete destek verip bir sonraki seçime hazırlanması gerektiğine inanan bir kesim, daha dinamik yüzler için mücadele veriyor. İktidar ve havuz medyasını gizliden gizliye rahatsız eden de bu olsa gerek.
Havuzun vitrin yüzlerinin bir sonraki seçimlerde seksene merdiven dayayacak olan ana muhalefet parti liderine arka çıkıp, muhtemel lider adaylarını kadro dışı bırakmak için verdikleri uğraşı “Bayram değil seyran değil. İktidar muhalefeti neden öpüyor?” garabetinde. Anlaşılan o ki, yukarıda bahsettiğimiz yufka yürekli hanımefendi ve karta kaçmış beyefendilerin “İktidarın kendi muhalefeti!” projesine su taşımaları boşuna değil. İyi de, Saray'ın da bir sonraki seçimlere nefesinin yetip yetmeyeceği karmaşık bir denklem değil. Hazret ayakta zor duruyor! Ama ille de “Bir seçim daha görsün, gözleri açık gitmesin!” diye ısrar ederlerse, erken seçim seçeneği hala masada. Dolayısıyla seçime tek parti olarak girme gibi anormalliğe düşmemek için öyle ya da böyle bir muhalefete ihtiyaç olacak.
İroniye bakın ki, iktidar ile muhalefet arasındaki çekişme milletvekili seçimlerinden önceki havaya geri döndü ve mesele İBB Başkanı'nın önce ana muhalefet liderliği ve arkasından İstanbul Belediye Başkanlığı'na adaylığını engellemeye kilitlendi. 2019 Yerel Seçimleri'nde iktidara ağır bir yenilgi yaşatan İBB Başkanı'nın yeni bir sürprize yürümesinin önünü tıkamak için girişilen orantısız güç kullanımı bakalım ne kadar sürecek? İktidar ve muhalefet hiç böylesine bir araya gelmemişti! Saray, yüzde 48'lik oranda İBB Başkanı'na olan sempatinin büyük rolü olduğunu çok iyi biliyor. Biri daha biliyor ama onu söylemem. Söz olur!
Mevcut siyasi aktörlerden birçoğu bir sonraki genel seçimlerde ya Emr-i Hakk ya da yaş haddinden emekli olacak gibi duruyorlar. Ana muhalefetin çektiği doğum sancıları, ileri yaş semptomlarından. Yeni bir oluşumun öldürücü risklerini minimuma indirmek için C-Section dışında bir alternatif yok. Yaşadığımız günlerde Türk Siyaseti'nin muhalif kanada olan hayati ihtiyacı, bu riski göze almayı zorunlu kılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 48'lik bir talebi sandığa taşıyan seçmen tabanı bu doğum konusunda ısrar edecek gibi. İşin sevindirici tarafı öyle ya da böyle muhalefet bu seçeneği konuşmaya çoktan başladı.
İki on yıldır hükümet eden iktidarın ise yeni bir doğum ile sürgün verme ihtimali muhalefet kanadına nazaran imkansız seviyede. Zorba bir lider elinde yeni bir oluşum ya da iç muhalefet yapacak seslerin yankı bulma şansı yok. Mevcut durum itibariyle iktidara C-Section öneremiyoruz zira Saray'ın ve parti içi muhalif herhangi bir oluşumun aynı anda masada kalma riski çok yüksek.