Lübnan'a çağrı cihazları ve telsizler üzerinden yapılan saldırı herkes için sürpriz oldu. İşin güzel tarafı bu vesile ile yerli ve milli bir telsimizin olduğunu öğrendik. Saldırının ardından Türk yetkililer telsiz sistemimizin yerli olduğu ve güvenlik açığı bulunmadığını övünerek paylaştılar.
Bugüne kadar neden bu teknolojik başarıdan haberimiz olmamış, hayret! Gafletimize verin! Hepimizde telsiz cihazı yok ama olsun! Olur da, elimizdeki smartphone ile değiştirmek zorunda kalırsak bilgimiz olsun. Iphone'a karşı alternatifsiz değiliz.
Uzaydan İHA'ya, otomotivden milli tanka ve denizaltıdan sondaj gemi üretimi seviyesinde dolaşan teknolojik trendimizden olsa gerek telsiz gibi, bazı sektörlerin kullanımı ile sınırlı cihazı ağza almaya değmez diye düşünmüş olmalılar. Lübnan saldırısı olmasaydı herhalde yine kimsenin aklına gelmeyecekti. Saldırıyı biraz daha abartıp sıranın Türkiye'ye de gelebileceğini ima eden kıt akıllıların da içine su serpilmiştir. Yerli yapım telsizler güvende, canınızı sıkmayın.
Hamas'tan sonra Lübnan menşeli terör örgütleri ile savaşmaya devam eden İsrail'in belirli hedefleri nokta atışı ile vurması teknolojinin yaygın kullanıma açık türleri konusunda insanları biraz endişelendirdi. Teknolojiyi emperyalist dünyanın keşif kolu olarak anlayan avare takımı boş durur mu? Birkaç ay önce Microsoft'un işletim sistemindeki geçici arızayı teknolojik kıyametin başlangıcı sayacaklardı ki, hadise aynı gün içinde halledilince yine boşa düşmüş oldular. Kıyamet senaryolarının hepsine teşne ve hazır Saray entellektüelleri için tükürdüğünü yalama ve rezil olmada limit yok.
Lübnan'daki hadise Microsoft'tan daha ilgi çekici. Çağrı cihazı ve telsizlere gönderilen sinyal neden buzdolabı, televizyon ve milliyetçi-muhafazakar kesimin belalısı smartphone'lara gönderilmesin? Daha ürpertici olanı 2011'de “Arab Spring”, Arap Baharı olarak başkaldırı literatürüne geçen kalkışmanın Sosyal Medya üzerinden örgütlenmiş olması. Herkesin elindeki telefonun neye dönüştüğüne herkes şahit olmuştu. Zaten hep “Bu telefonlarla çok oynuyorsunuz, başımıza kıyameti bunlar getirecek!” demiyorlar mıydı? Şimdi haklı çıkmış olmanın doyulmaz lezzeti ile gözleri parlıyor. Aynı ekip, seksenli yıllarda da televizyon için “dabbetü'l-arz bu olsa gerek!” diyerek mahalle kahvesinde siyah-beyaz ekrana sırtlarını dönüp akıllarınca modernizme karşı mukaddes(!) cihad ilan etmişlerdi. O günlerde her eve bir televizyon düşmüyordu. Şimdi mutfakta dahil evin bir kaç odasında kendine yer bulan dev ekranlardan kimse rahatsız değil.
Teknolojik gelişmeler ihtiyacı karşılamanın yanında vazgeçilmesi zor, alternatifsiz bir konfor da sunuyor. Şikayetçi olup müşkülpesentlik göstermeyelim. Son üç çeyrek yüzyıl, ilk defa ordu ve savaş ihtiyacı dışında geliştirilen cihazları sivil kullanıma sunmakta aşılması zor bir rekora ulaştı. Bu aynı zamanda, kendini hala on dokuzuncu yüzyıl savaş ortamında zanneden az gelişmiş ülke liderlerine rağmen, savaşsız bir ortamın tercihinde genel bir kabulün de göstergesi. Sarıyer Bozacısı'nın elinde tuttuğu Iphone emperyalizm ya da modern dünyanın işgali değil dünya ile entegre olma eğilimi ve cihazı üretenlerin ekonomik başarısı olarak okumak daha uygun.
Modern cihaz üretiminin ekonomik motivasyonunu hafife almayalım. Ülke sınırlarını aşan dünya markalarının tetiklediği ekonomik hareketlilik ordu ve savaş yatırımları ile karşılaştırılamayacak kadar büyük rakamlar etrafında dönüyor. Apple, Microsoft ve Tesla'nın 2024 gelirlerine baktım toplamı Pentagon'un yıllık giderinden fazla. Üç büyük şirketin kazandığını ABD Ordusu harcıyor. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke gelirlerinin dünya çapındaki bu teşebbüslerle yarışma imkanı yok. Kendi vatandaşlarını sözümona modern emperyalizme karşı korumayı vadeden despot idarelerin yapabildiği tek şey köhne ve demode ev yapımı ürünleri dayatmak.
Türkiye'nin de dahil olduğu coğrafyada neredeyse bir asırdır teknolojiye karşı ilan edilen mukaddes savaş(!) yenilgi ile neticelendi. Her yeni teknolojiyi kıyamet alameti sayıp hop oturup hop kalkmaktansa sunacağı konfora entegre olmayı denemekte bunca ayak diretmenin zihni bir arızadan kaynaklanmış olması kuvvetli bir ihtimal. Lübnan saldırısından sonra cübbeli, cübbesiz, papyonlu ya da akademisyen işgüzarların kıyamet alametlerini köşelerine taşımaları tam bir popülist şarlatanlık. Covid 19 günlerinde salgını dabbetü'l-arz diye pazarlayanlar vatandaşa özür borçlular.
Saray ve iktidarın bölgedeki terör oluşumları ile yaşadığı romantizmin faturasını Simitçi Hasan Efendi'nin Iphone 8'ine yükleyeceğinize devletlilerin boşboğazlıklarına mani olmayı deneseniz daha makul bir iş yapmış olursunuz.