Geri itmelere karşı Belçika'daki sanatsal eylem

  • Ertuğrul İncekul
  • Ertuğrul İncekul
    22 Mar 2022 09:58

    “Sanatı, insanı dahil edince anlamlı buluyorum. Sanat insanların acılarını anlatmak için vardır. Geri itmelerde misafirperverlik yok, insan hakları yok! O zaman geriye ne kalıyor?” Hollandalı sanatçı Nell Berger. 


    Avrupa ve Amerika’da düzenli olarak mağduriyetlerin duyurulması adına farkındalık eylemleri yapılıyor. En son solidarity with others, geri itmeler konusunda Avrupa’da farkındalık ve kamuoyu oluşturmak için yürüttüğü #StopPushbacks projesine imza attı. 6 Mart Pazar günü Avrupa sınırlarındaki mültecilerin geri itilmeleriyle ilgili farkındalığı artırmak için bir sanat sergisi düzenlendi. Bu kapsamda 3 Hollandalı sanatçı geri itmeye maruz kalmış kişilerin hikâyelerini ilk kez bir sanatsal eylemle kamuyla paylaştı. Meriç adeta sevgiliye giden yolda bir ejderhaya dönüştü. Yunanistan kıyıları aşılması sarp dağlara gibi. Nice çilenin ve insanlık dramının merkezi oldu. İnsanlık acılarını ve utançlarını Yunan topraklarına ve Meriç kıyılarına gömer hale geldi. 


    İnsanlık dışı muameleler ve özellikle Hizmet Diasporası‘nın, Gülen Hareketi’nin, Kürtlerin geri itmelere maruz kalarak Türkiye’de yaşadıkları hapis, işkence ve ağır travmalar insanlık tarihine utanç levhaları olarak kaydedildi. Nakış nakış Belçika’da da bu trajediler kasnaklarda kumaşlara dokundu. İlmik ilmik, yaşananlar gönüllere dokundu. Brüksel merkezdeki bu sanatsal eylemle Avrupa’ya ve tüm insanlığa inceden ama gür seda ile bir mesaj verildi; Ey insanlık! Vicdanını yitirmedi isen mülteci olan, insanlık hakları elinden alınan tüm insanlara ırk, din, renk ayırımı yapmadan destek ol! Sesini sanatın diliyle dünyaya duyurabilirsin çağrısı yapıldı. 


    Yunanistan’a geçmeyi başarmış, gecenin karanlığında hayatı pahasına özgürlük yürüyüşü yapan bir baba ve oğlun hikâyesi ise vicdanları kanatacak kadar dokunaklı idi. Pamuk tarlasında yürürken oğlunun tarladan aldığı pamuğun yerine para bağlayan baba, mazinin onur levhalarından aşina olduğumuz tabloları hatırlatıyordu bize. Bu unutulmaz tablo da nakış nakış işlendi kumaşın üzerine adeta insanlık hafızasına kazınsın denilerek. 


    Hasan Bey'in hikayesi de çok hazin; Bizi dizüstü yere yatırıp tabancalarının namlularını bizim ensemize dayadılar ve aşağılayıcı uygulamalarda bulundular. Daha sonra bizi arkasına sadece yedek lastiğin sığabileceği kapalı bir araca bindirdiler, ben ve arkadaşım nefes almakta zorlanıyorduk. Aracı tekmelemeye başladık, ölmek üzereydik… Kapıyı tekrar açmak suretiyle nefes almamızı sağladılar, sonrasında bizi karakol olduğunu düşündüğüm bir yere götürdüler. Orada Afrikalı göçmenlerin de olduğu yaklaşık 40 kişilik bir gruba bizi de dahil ederek bizi büyük bir bota bindirdiler. Resmî görevlilerin yanında sivil giyinimli, kar maskeli kişiler vardı. Bu kişilerin ellerinde yaklaşık bir buçuk metre boyunda uzun sopalar vardı, bu sopalarla gelişigüzel insanlara vurarak bizleri bota binmeye zorluyorlardı. Ve bota bindik. Bizi ikinci kez tekrar Türk tarafına attılar. Hüsniye hanım da yaşadığı korku dolu anları anlattıktan sonra: Özgürlük amacıyla çıkmış olduğumuz bu yolda yaşananlar çok acıydı. Fiziksel ve psikolojik olarak çok yıprandım. Bir ay boyunca geceleri siyah maskeli askerlerin kâbusunu görüyordum. Tekrar cesaret edip buraya gelmeye karar vermek benim için çok zor oldu. Şu an bile burada polisleri gördüğümde çok endişeleniyorum ve panikliyorum. 


    Başka bir geri-itme mağduru Derya Hanım hakaretler, küfürlerle botlara bindirilip tekrar Türkiye tarafına itilmelerini gözyaşları ile anlatıyor ve ekliyor: Ağustosun sonu olduğu için biz havanın sıcak olmasını beklerken her yer buz kesmiş gibiydi. Birbirlerimize sarılarak ısınmaya çalışıyorduk. En son toprağın sıcak olduğunu farkettik ve toprağı kazmaya başladık. Bir insanın kendi mezarını kazması gibiydi… Biz kazdıkça sıcak toprak geliyordu, her 15 dakikada bir toprağı kazarak kendimizi toprağa gömdük. Gün ağarana kadar sıcak toprakla birlikte Allah’a sığındık. Hava ağarınca yol aramaya başladık. 2 saate yakın bataklığın içinden çıkmak için çabaladık, bu esnada eşim bataklığa düştü ve onu çıkarmak için uğraştık. Çok zorluydu bizim için. Özgürlüğümüz tamamen elimizden alınmıştı, üstüne sığındığımız ülke olan Yunanistan’dan böyle bir muamele görmek bizi çok yaralamıştı. Yaşadıklarımız bize çok ağır geliyor, şimdi bile anlatırken sesim titriyor. Başka insanların bunları yaşamasını istemiyorum. Bir daha yurt dışına çıkmak için, Yunanistan’a geçmek için, özgürlüğümüz için çok düşündük. Ama yapacak bir şeyimiz yoktu, ülkemizde yaşayabilecek imkanlarımız kalmamıştı. 


    Milliyeti farketmeksizin ülkesinden kaçmak zorunda kalan, ülkesini terk etmek zorunda kalan insanların ortak paydası mülteci olmaktır, mağdur olmaktır. Aynı Ukraynalılar, Suriyeliler, Afganlar gibi savaşa, diktaya, zulme uğrayan herkese Avrupa’nın kucak açması ve eşit şartlarda sahip çıkması gerekir. Mağdurun kimliği sorgulanmaz.

    Kaynak: https://www.tr724.com/brukselde-sanatli-eylem-turkiye-yunanistan-sinirindaki-geri-itmelere-son-verin/ 




    22 Mar 2022 09:58