Böylesi bir dava adamına sahip olan dava talihlidir

  • Ertuğrul İncekul
  • Ertuğrul İncekul
    20 Şub 2022 17:08

    Yusuf Pekmezci tek başına himmeti insanlık olan bir yüce ruhtur. Tek başına Hizmet'in ispatı ve hikâyesidir. Yusuf Bekmezci Ağabey, 1939‘da Konya Beyşehir Üzümlü’de dünyaya gelir. 1951’de ilkokul okumak için İzmir’e gider. Askerliğini Isparta’da yapar. Sonrasında İzmir’de mutfak eşyaları ve porselen satışı yapan mağazasında ticaretle uğraşır. Evlenir, üç kızından bir de oğlundan 15 torun sahibi olur. 


    Fethullah Gülen’le ilk İzmir’e geldiği yıllarda tanışır. Kestanepazarı öğrenci yurdunda yönetim kurulunda bulunur. Hayırsever bir insandır. Bozyaka yurdunda Hizmet’in ilk yıllarındaki bir hatırası Yusuf Bekmezci’nin nasıl bir yüreğe sahip olduğuna delil niteliğindedir. Yaşanan birtakım ciddi sıkıntılar ve çevresindeki arkadaşlarının kendisi anlayamaması yüzünden Hocaefendi çevresindekileri terk etmeye karar verir, bavulunu toplar. Bunu gören Halim Baba, hemen Yusuf Bekmezci’ye gelir ve “Hocaefendi’yi ancak sen durdurabilirsin“ der. Hızlıca Bozyaka yurduna gelen Yusuf Bekmezci, Hocaefendi’nin önüne kendini atıp, “Senden önce rahat rahat uyuyordum, geldin düzenimizi bozdun! İnsanların, neslin derdi ile artık uykularım kaçıyor, ilk kez böyle bir şey tattık. Şimdi bizi bu dertlerle bırakıp gidemezsin!“ der, o tok sesiyle ve Hocaefendi ‘yi kalmaya ikna eder. 


    Kazakistan’a ilk gidenlerden 


    Hizmet’in ilk yıllarında önemli her faaliyetin içinde yer alır, öncülük yapar. Kahve sohbetlerine de ilk gidenlerdendir. Kazakistan’a dört kişi ile 1991 yılında ilk önden giden atlılardandır. Kendi deyişi ile “Biz dört cahildik“ diyor Yusuf Bekmezci. Kazak diyarında 15 yıl aksiyon dolu ama çok verimli yıllar geçirir. Kazakistan’a gider gitmez eğitim bakanlığının yolunu tutarlar ve okul açmak için hummalı bir çalışmaya girişirler. Yetkilileri Türkiye’ye getirirler yurtları, özel okulları gösterirler. Hem Türkiye resmi müfredatına uyumlu, hem de Kazak tarihi ve kültürüne uygun olan okullar açılmasının ilk adımlarını atarlar. Arkasında 28 okul ve nice mezunlar bırakarak Türkiye’ye istemeyerek geri döner. 


    Bugünlerde Kazakistan’da yaşanan olaylar, Rusya’nın devamlı müdahaleleri ve hâlâ demokrasiye bir türlü tam geçiş yapılamaması da üzücü. Hizmet okullarına yeterince sahip çıkılabilirse Orta Asya’nın da makûs kaderinin değişeceğine inanıyorum. Yusuf Bekmezci gibilerin maddi beklentileri yoktur, pragmatik değillerdir. Tek çıkarları, rızasına talip oldukları Rabbi hoşnut etmek, insanların sevgi etrafında kenetlenmesi ve gelecek nesillerin daha temiz, ahlaklı bir toplumda yaşamaları idealidir. 


    Okul Adam


    Yaradanı gerçekten seviyorsan, insan olarak her varlığa samimi bak! Kalp kırma, insanı olduğu gibi kabul et! Biz Komünisti de, ateisti de kendi evladımız gibi kabul ettik, diyor gönlü güzel, nebi gönüllü diğerkam adam. 30 ülke ve nerede ise Türkiye’de gezmediği il kalmayan bu Okul Adam, hep gençlere sahip çıkma, imkân sunma peşinde ömrünü geçirmiş. İnsanlığa nakış nakış huzur ve saadet projeleri sunma yolunda çırpınıp durmuştur. Yusuf Bekmezci gibiler ıssız dağ başlarında insanlık türküleri söyleyen karasevdalılardır. Kendi olarak varolan, kendi nakşını günümüze çalan hem olgun bir birey, hem de arkadan gelenlere yol açan takım adamlarıdır. Damla iken derya olmanın, dolayısıyla da ölümsüzlüğe ermeyi erken keşfedenlerdir. Kendini anlama yolunda tepeler aşmış, başkalarını anlamaya kendini adamış hasbi ruhlardır. Zenginliğin mal biriktirmek, yığmak değil, cömertçe insanlara harcamak olduğunun bilincinde gerçek zenginlerdir. 


    Şimdi 82 yaşını aşkın, alzheimer, tansiyon, amnezi ve kemik erimesi hastalıkları, ciddi bilinç kaybı ile günümüz güce tapanları tarafından, ismi ile aynı medresede, Buca Kırıklar Cezaevi‘nde alıkonulmuştur. Özgürlüğü ve en temel insani hakları elinden alınarak en zirve noktada zulme maruz bırakılmıştır. Evet güç insanı tutarsızlaştırabilir, ahlaki değerlerini yedirebilir sözü bir kez daha gerçek oluyor. Yusuf Pekmezci’yi şu dönem siyasileri çoğu iyi tanırlar, evinde yemek yiyenleri vardır. Ancak yoğun bakımdayken, bunca hastalığına rağmen tahliye verilmesine yardımcı olmadılar! Bu da onların talihsizliği. Hz. Mevlâna’nın şu satırlatıyla noktalayalım; Yaraların, ışığın içeriye girdiği yerdir 


    20 Şub 2022 17:08