Hizmet Hareketi’nin Dünü Bugünü-1

  • Ertuğrul İncekul
  • Ertuğrul İncekul
    05 Mar 2024 09:39

    Hizmet Hareketi neden dünyanın 150 ülkesinde kabul gördü? Yaptıkları ve gönüllüleri ile birlikte neden bu ülkeler bu harekete sahip çıktılar?  Neden Anadolu insanın sevdası oldu? 1990’ların başlarında Orta Asya başta olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarında nasıl milyonlarca insanın hayatına dokundu? Bu yazımda biraz bu konuları irdelemek istiyorum.


    Hizmet Hareketi ve Fethullah Gülen Hocaefendi özelinde kısa tarihçeye kronolojik olarak bakacak olursak; 

    İzmir Yılları 

    6 yıllık Edirne vaizlik ve çile döneminden sonra 1966’da Edirne’den İzmir’e geliş vardır. Yaşar Tunagür Hocaefendi’den genç yaşında vazifeyi devralır. Kastane Pazarı yurdunda idareciliği, meşhur tahta kulübesi, etkileyici vaazları ile kısa sürede gönüllerde taht kurar. Bornova soru cevaplı müeyyidat serisi denen sohbetleri üniversiteli gençlerin çok ilgisini çeker. Kahve sohbetleri bir ilktir, Eşrefpaşalı denen eski kabadayılar bu sohbetlerle kazanılmıştır. ‘Eşrefpaşalılar’ Hocaefendi için Eşrefpaşalı diliyle şöyle diyorlardı: “Biz onu delikanlı bir hoca olarak tanıdık. Mertliğine tav olduk. Baktık bir de büyük alimmiş...” Kamplar bir ilktir ve öğrencileri yetiştirme adına çadır kampları çok orijinaldir o yıllarda. Öğrenci evleri açılmaktadır, yeni yeni isimler eklenmektedir bu halkaya.

    Bozyaka Yurdu 

    Bozyaka Yurdu’nun açılışı Hizmet Hareketi’nin kurumsallaşması açısından en önemli adımlardan birisidir.  Yurdun yapılacağı bu yerde, romancı Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını yazdığı iki katlı köşk vardı. Burası Nefi Akyazılı adında İzmirli bir hayırsevere aitti. ilk öğrenci yurdunun temeli 1972’de İzmir Bozyaka’da atıldı. 1976 yılında Bozyaka Yurdu 200 öğrenci kapasiteyle faaliyete geçti.İzmir’de ilk defa güneş enerjisiyle ısıtılan bina Bozyaka’daki yurt oldu. Daha sonra bu uygulama Ege’nin her tarafına yayıldı. Daha sonra bu yurt 1982 yılında Yamanlar Koleji’ne dönüşecek ve bu okulun ilk müdürü de sanatçı Sezen Aksu’nun babası Sami Yıldırım olacaktı. İstanbul Fatih Koleji, Ankara Samanyolu Koleji, Bursa Nilüfer, Erzurum Aziziye, Van Serhat Kolejleri gibi binlerce başarılı eğitim yuvasına öncü olmuştur Bozyaka Yurdu. Ayrıca Üniversite Hazırlık Kursları FEM, KÖRFEZ, MALTEPE gibi binlerce Dersane ile Türkiye’de nerede ise gidilmedik aile, gidilmedik şehir kalmamıştır. 

    Çevreye Açılım

    1978 çevre illere gidiş ve yeni insanlarla, halklarla tanışma dönemidir. Türkiye’nin dört bir yanına gidişler vardır. Mehmet Özyurt, Hacı Kemal Erimez, Arif Çağan, Ali Açıl, Yusuf Pekmezci gibi yüzbinlerce isimsiz kahramanlar hizmetlere maddi manevi sahip çıkmışlardır. Eğitim ve öğrenciye burs verme makuliyeti, Hocaefendi’nin engin düşünce dünyası ve İslam’ı günümüze çok iyi uyarlayan yorumları ile Türkiye halkının yıllardır uyuşmuş zihinlerini harekete geçirmiş, felçe uğrayan iradelerini takviye etmiştir. Yeni bir Müslümanlık şuuru ile eğitim ve ticarete yepyeni bir ses, nefes olunmuştur. O yıllarda halkın darbelerle, sağ-sol kavgaları ile, yağ kuyrukları ile, fakirlik ve bölünmüşlük ile inim inim inlediği yıllar olduğunu düşündüğümüzde, Hizmet Hareketi ve Fethullah Gülen’in sunduğu fikirler, yaklaşımlar, yorumlar, imkanlar toplumun çok üstündedir. Bu cümlelerim kendi fildişi kulelerinde yaşayan Türkiye’nin halkından kopuk elitist kesimi için geçerli değil tabii ki. 

    Darbe yılları 80-89 

    12 Eylül 1980 yılındaki darbe ile Hizmet Hareketi ve Hocaefendi için zorlu yıllar başlar, çoğunluğu gaybubette geçen arandığı zor yıllardır. 12 Eylül 1980 İhtilali’nden sonra Hocaefendi, 6 yıl cami kürsülerinden uzak kalacaktı. Hocaefendi, ihtilalden bir hafta önce 5 Eylül Cuma günü son vaazına çıktı. Vaazında, kainatın işleyişi ve hayatın devamlılığı için Allah’ın kainata koyduğu fizik kurallarından bahsetti. 
    Türkiye’nin 12 Eylül 1980 İhtilali’ne sürüklenmesinin felsefi bir değerlendirmesini yapan Hocaefendi’ye göre, tatmin edilememiş ve hatta terk edilmiş bir gençliğin çeşitli kamplara ayrılması ve birbirini kıran kırana öldürmesi gayet normaldi. Yine olan Türkiye halkına ve gençliğe olmuştu. Malum hikayedir, “Kurt, kuzuya ‘Suyu bulandırdın’ demiş. Kuzu, ‘Ne zaman?’ diye sormuş. Kurt ‘Altı ay önce’ demiş. Kuzu, ‘Ama ben üç ay önce doğdum’ deyince Kurt şu karşılığı vermiş: ‘Olsun hepsi aynı sene içinde değil mi?’” Hocaefendi’nin bu yıllara nasıl hicranla baktığı ve ne anlamlar yüklediğini anlamak için Sızıntı dergisinin Mart 1981 sayısında yayınlanan “Nerdesin?” isimli yazısına bakılabilir.

    Sızıntı, Yeni Ümit

    Yayın hayatına ilk defa Şubat 1979'da 6000’lik bir tirajla başlamıştır. "Sevgi ve Hoşgörünün Dergisi" Sızıntı mottosu ile çıkmıştır. Şubat 1979 yılında kapağında ağlayan çocuk fotoğrafı ve Mehmet Akif Ersoy'un Uyan şiirinden alıntı yapılarak "Merhametin yok diyelim nefsine, merhamet etmez misin evladına" ve “Sıza sıza göl olur; Akar akar yol olur. Yaradan dileyince; Az çoklardan bol olur.” Sloganı ile yola çıkmıştır. Hizmet Hareketi ve Hocaefendi için sembolik anlam taşır ve misyonun adeta matbu şeklidir. 1 Nisan 2017’den itibaren Çağlayan, ismi ile “Bir Küsûf Daha Sona Ererken” başyazısı ile yoluna devam etmektedir.  

    Yeni Ümit, Yağmur, Gonca, Hira Magazin, Fountain, Noviyegrani, Fontâne gibi kardeş dergilere dayelik yapmıştır. 

    Fethullah Gülen Hocaefendi, ilk sayısı 1 Temmuz 1988 yılında çıkan ve üç aylık periyotlarla yayın hayatına devam eden Yeni Ümit Dergisi'nde başyazılar yazmaya başladı. Bu dergide yazdığı ilk başyazı "Yeni Ümit'in Mütevazı İkliminde" adını taşıyordu.

    Anadolu vaazları

    Seri vaazlarına 13 Ocak 1989 günü İstanbul Üsküdar’da Valide Sultan Camii’nde yeniden başladı. Bundan önce en son 6 Nisan 1986’da Çamlıca Camii'n açılışında Miraç Kandili dolayısıyla vaaz vermişti. 16 Mart 1990 tarihine kadar tam 62 hafta süren bu cuma vaazlarında Hocaefendi, Peygamber Efendimiz’in (sav) hayatını anlattı. Aynı dönemde pazar günleri İstanbul’daki Süleymaniye, Fatih, Sultanahmet gibi büyük camilerde, İzmir’deki Hisar ve Şadırvan camilerinde, Ankara Kocatepe Camii’nde ve Erzurum’da 43 ayrı vaaz verdi.

    Yurtdışına açılım 

    “Size tavsiyem olsun. Fethullah Hoca’yı yakından takip edin. Yaptığı faaliyetler, yurt dışında açılmasını sağladığı okullar Türkiye’nin geleceği için çok önemli.” 

    Turgut Özal

    Orta Asya’ya ilk Gürcistan olmak üzere Saadettin Başer, Hacı Kemal Erimez, Halit Esendir, Salih Öz gibi öncü isimlerle ilk temaslar 89’un sonlarında başladı. Komünizmin yıkılışı ile de 90’ların başından itibaren isimlerinin gittikleri ülke tarihine de yazılacağına inandığım binlerce eğitim gönüllüsü ile bu eğitim seferberliği gelişti. Uzak Doğu, Afrika gibi coğrafyalara açılımlar yapıldı. Avrupa’ya ilk gidişler 1977 yılındadır. Avrupa’da yaşayan Türk gurbetçiler o yıllarda akıncı ve siyasal islamcı gençler diye bölünmüştür. Hizmet Hareketi gurbetçilerin çocuklarına burs veriyor ve eğitime teşvik ediyordu. Hocaefendi ilk kez Amerika ve Avustralya’ya 1992’de ziyarete gidiyor.  Önceki yıllarda Amerika’ya giden az sayıdaki akademisyenler ile buluşuyor. Tarihçi Kemal Karpat’ı ziyaret ediyor. İlkokul ise Amerika’da 1997’de açılıyor. Ülkelere ilk gidiş hikayeleri çok etkileyicidir. Çok büyük fedakarlıklar sergilenmiştir. Harun Tokak “Önden Giden Atlılar” kitabı ile bir kavram oluşturdu. Bugüne dek yurtdışına Hizmet gönüllülerinin gidişi ile ilgili pek çok kitap yazıldı, yazılar kaleme alındı, programlar yapıldı. Bu hikayeler belki de yakın gelecekte çok daha önemli projelere arşiv oluşturacaktır. 

    1992 yıllında Türkiye’nin en gözde üniversitelerinden mezun olan yüzlerce öğretmen artık Orta Asya’da açılan okullarda öğretmenlik yapmak üzere hicret yollarına düşmeye başlamıştı. Takkeden kura çekilen 48 isim ilk kez yurt dışına giden talihli isimlerdir. Hocaefendi, bu yiğitlerin hasbilikleri karşısında çok duygulandı ve bu fedakârlığı hiç unutmadı:

    “…birkaç düzine kara sevdalı, kimsenin düşünmediği ve akıl edemediği bir dönemde hasret ve hicran mülâhazalarına takılmadan, "gurbet" ve "yâd eller" demeden, hedef Hak rızası açıldılar dört bir yana; azimli, kararlı ve güvenle dopdolu olarak.. gönüllerindeki ülke tutkusunu, memleket sevdasını hizmet aşkıyla bastırarak. Allah yolundaki mücahedelerini, çok az insanın duyabileceği şekilde duydu, yaşadı ve peygamber havarileri gibi: "Girdik reh-i sevdaya cünûnuz..." (Nigârî) deyip yürüdüler mağriplere maşrıklara... Bunlar, ne kendilerine takıldı, ne de önlerini kesen engeller karşısında dize geldiler; yüreklerinde renk atmayan tek sevda Hak rızası ve Hakk'a vuslat arzusu yürüdüler dünyanın en ücra köşelerine… bahtları sahabî ve havârî bahtına eş; iffet ve ismetleriyle de ruhânîlerle kardeş bir tavra ulaştılar hemen fecrin arkasından; ulaştı, destanlık birer konu ve solmayan birer hatıra oldular.” (Fethullah Gülen, Örnekleri Kendinden Bir Hareket, Çağ ve Nesil Serisi, 01 Ağustos 2001) 

    Devam edecek…

    05 Mar 2024 09:39